Son on yılımıza dönüp bakalım...
ABD'nin bitmez tükenmez ekonomik saldırılarını ezberledik...
Nasıl bir müttefikse artık, silahlı saldırısını da yaşadık: ABD'nin 15 Temmuz'daki rolünü, PKK ve YPG desteğini bilmeyenimiz var mı?
2013'ün Gezi olaylarını da unutmayın. Sokak saldırganlığını da denediler.
Politik saldırganlık deseniz...
Düşünsenize, Biden "muhalefetle işbirliği yaparak Erdoğan'ı indirmeyi" bir seçim vaadi haline getirmişti.
Biden'ın 24 Nisan kararının içerdiği tarihsel ve diplomatik kurcalamaları bir yana bırakırsak, şunu söyleyebiliriz: ABD, bu kez Türkiye'ye karşı psikolojik savaş aşamasını başlattı.
Avuçlarını yalarlar ama hesaplarının "moral çözülme ve sindirme" olduğu açık.
***
Peki neden şimdi?
Çehov'un meşhur "bir piyeste duvara tüfek asıyorsanız, finalde mutlaka patlatmalısınız" sözünü hatırlayacak olursak...
ABD, 1970'lerin sonunda getirip diplomasi dekoruna astığı çakar almaz tüfeği neden şimdi patlatmaya karar verdi?
Bu soru önemli...
Cevabını sükunetle aramak gerek.
Öyle ya...
Türkiye her şeyden önce NATO üyesi.
Hem Akdeniz, hem de Karadeniz'de sular fena halde ısınmışken...
NATO ve bölgedeki güçlü ayağı Türkiye hayati bir önem kazanmışken...
Türkiye'yi kararlı biçimde dışarı itmeyi tercih etmek, neden?
***
Biden'ın "zihinsel sorunları" var, doğru.
Fakat arkasındaki küreselci ekibin böyle bir sorunu olduğunu düşünmek hata olur.
Zamanında Obama "Ermeni soykırımı" demekten çekinmişse, bu diyemediğinden değil, dediğinde sonucun NATO ve ittifak zinciri açısından sersemlik olacağı içindi.
Belli ki, o çekingenliğin gerekçeleri artık bir kenara itilmiş, bunu kabul etmek zorundayız.
Durum Türkiye'nin bağımsızlık yolunda ilerleme çabalarında elini güçlendirir mi? Güçlendirir.
Fakat teyakkuz halimizi en yüksek seviyeye çekmemiz gerektiğini de gösterir.
***
2017 yılında bu köşede çıkan "Kuşatmayı kırmak" başlıklı yazıma şöyle başlamıştım...
"Artık anlamalıyız...
Darbe girişimleriyle içerden yıkamadıkları Türkiye'yi en küçük bir detayı bile eksik etmeden dışarıdan da kuşatmaya başladılar."
Niçin yazmıştım bunu?
O tarihte, yani 15 Temmuz'dan kısa süre sonra NATO Parlamenter Assamblesine konuşmacı olarak tescilli bir Fetöcü çağrılmıştı.
NATO da işte bu NATO!
Yorum Yazın