Bu olay ve bağlı olaylar, bürokrasinin başkaldırısıdır.
Mesele sınıfsaldır.
Emekli amirallere emekli büyükelçiler ve eski CHP milletvekilleri de eklendi.
Bir türlü hazmedemedikleri "halk iktidarına" başkaldırıyorlar...
Örgütlüdür üstelik.
Daha fazla dayanamadılar.
Şimdilik bu kadar yapabiliyorlar...
Zamanı ve zemini bulsalar daha neler yapabileceklerini de biliyoruz...
Burada korkunç olan, milliyetçi geçinen bürokrasinin "Amerikan çıkarlarıyla" özdeşleşmesidir.
1947'den beri bu böyle değil midir?
Aslında 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül'e baktığınız zaman da aynı fotoğrafı görürsünüz.
İsteyen buna "yeniçerilerin kazan kaldırması" da diyebilir.
Bu sefer "bahriye" başı çekmiştir.
***
Kemalist, elbette Kemalistliğini yaptı...
Bu bir "fikir belirtmekten" ibaretmiş!
Bunun bir "toplu eylem" olduğunu görmezden geliyorlar.
Bu toplu eylemin "geceyarısı" yapılmış olduğunu da es geçiyorlar.
Eh, "12 Eylül'de ordu vatanı kurtardı" yazmış heriflerden de başka bir şey beklenemezdi.
Fakat Meral Hanım'a çok bozuldular.
Meral Hanım, gerçi sonradan lafı kıvırtmaya çalıştı ama, pişirdikleri aşa soğuk su kattı.
Bildiriye "zevzeklik" diyerek aslında milliyetçilerin onurunu kurtardı.
Aynı hassasiyeti HDP ve PKK konusunda da gösterebilse vallahi takdirimizi kazanacak...
Meral Hanım'a siyasi aşk mektupları yazmış olan bazı komünistler acaba şimdi ne düşünüyorlar?
Buna karşılık arslan Muharrem aslına döndü, "ne de olsa CHP'li" olduğunu hatırladı ve gerçek rengini belli etti.
Eh, ondan farklı bir tavır beklemiş olanlar utansınlar.
***
"Sözde liberallerin" İstanbul sermayesinin yanısıra Amerikan politikasına da kuçukuçuluk etmeleri ibret vericidir.
Bunlar eski Marksistler...
İkiye bölünmüşler, bir kısmı faşizme kaymış, bir kısmı liberalizm teranesiyle Kürt ayrılıkçılığına yazılmıştı.
Günün birinde bürokrasiyle sözbirliği edecekleri aklımıza gelmemişti doğrusu...
Asılları olan İttihatçılığa rücu ettiler, gerçek yüzlerini ortaya koydular.
Onları reddetmek için yeterli sebeptir.
İçlerinde ajan da var, empatinin suyunu çıkarıp pusulası şaşmış, omurgası kaymış olan da...
***
Bürokrasiyle halk arasındaki mücadeleyi bakalım bu sefer hangisi kazanacak?
1925, 1960, 1971, 1980 ve 1997'de biri, 1950, 1965, 1983 ve 2002'de öteki kazanmıştı...
Yirmi birinci yüzyılda da, yirminci yüzyıl maçlarının tekrarı.
Bıktık ama.
Yorum Yazın