Muhalefetle ilgili neyi konuşursanız konuşun iş gelip hep aynı noktaya dayanıyor. Muhalefet umut vaat edemiyor; çünkü toplumsal karşılığı olmayan siyasetçilerce yönetiliyor.
İşin ilginci, bu sorun kendi kendini yeniden üreten bir yapıya sahip. Muhalefet liderlerinin hepsi siyaset mühendisliğinin ürünü olduğundan kitlelerden kopuk haldeler ve kitlelerden yeterli desteği bulamadıkça tekrar siyaset mühendisliğine koşuyorlar. Çünkü tek bildikleri oyun bu. Halbuki mühendislik işlerine abandıkça vatandaştan daha da uzaklaşıyorlar. Aslında bu kendi kendini sürekli üreten bir sarmal. Devasa bir girdap gibi muhalefeti sürükleyip duruyor. Ama hep dibe doğru.
Mesela, Kılıçdaroğlu'nun kişisel kariyeri bir bürokrat olarak şekillenmiş. Siyasete paraşütle emekli olduktan sonra inmiş. Hayatı boyunca tabanla ilişki kurmamış. Bayrak asmamış. Vatandaşın kapısını çalıp oy istememiş. Muhtemelen profesyonel kariyeri boyunca hep bürokratik ayak oyunlarını izleyerek ve belki de bu oyunlara iştirak ederek günlerini geçirmiştir. O nedenle siyaseti tabandan gelen bir beklenti yönetimi değil de elitler arası bir uzlaşıdan veya çatışmadan ibaret sanıyor olabilir. Bu yüzden ikinci yüzyıl toplantısını vatandaşla değil de akademisyenlerle yaptı. Bir masa kurup üç oradan beş buradan topladığında seçim kazanabileceğini düşünüyor. İstediğini partiden atıyor. Matematik hesaba dayanarak aday belirliyor. Seçmenlerine "Tıpış tıpış oy vereceksiniz" diyebiliyor.
Akşener de çok farklı değil. Yine bürokrasiden gelen Akşener, DYP'de koalisyon bozucu görevi gördü. 15 Temmuz öncesi MHP'yi ele geçirmeye çalıştı. 2018 seçimlerinde oyunbozanlık yaptı. Şimdi de CHP'yi bölerek kazanmaya çalışıyor. Muhtemelen bunları ince ince hesaplıyor ve kendisini başarılı bir siyasetçi olarak görüyor. Ama sandık terazisine çıkınca partisinden bile düşük oy alıyor. Yine de koltuğunu koruyabiliyor. Bunu çok sorun ettiğini bile sanmıyorum. Siyaseti bu tür örgüt oyunlarına indirgeyen kafalar, taban siyasetini düşünmeye vakit bulamıyor. Vakit olsa da aklına bile gelmiyor. Onun yerine dizi izliyor.
Masanın diğer ortakları farklı mı? Kesinlikle değil. Birini zaten tanıyan yok. Hangi siyasi meziyeti nedeniyle o koltukta oturduğunu bile bilmiyoruz. İkisi AK Parti'den kopup gelmiş. Lütfen bana kızmasınlar. Doğruyu söylemek lazım. Erdoğan birkaç makam vermeseydi bugün irapta mahalleri bile olmazdı. Onların da siyasi hikâyeleri küskünlük, grupçuluk, bölücülük ve kopuştan (buraya daha doğru bir ifade koyabilirdim ama hakarete girer diye yazmadım) ibaret. Geriye kalır Saadet. Onun da ne kadar gerçek olduğu tartışmalı. Liderinin de çok popüler olmadığını anlatmak için sanırım ciltler dolusu yazmaya gerek yok.
Sonuç? Sonuç bu! Muhalefete liderlik edenlerin hiçbirinin tarihinde bir seçim başarısı bile yok. Vatandaşın ne düşündüğünü umursamak yok. Program yok. Aday yok. Yok oğlu yok.
Ama hepsinin tarihinde hizipçilik, grupçuluk ya da siyasi mühendislik var. Şimdi yine bir masada kozlarını paylaşmanın peşindeler. Kimi yüzde 9'luk oyuyla yüzde 25'lik olanı çökertmeye çalışıyor. Kimi binde üçlük oyuyla 30 milyondan fazla oy alacak cumhurbaşkanını yönetmeyi hayal ediyor. Dertleri bundan ibaret.
Vatandaş mı? Kimin umurunda? Onu da Erdoğan düşünsün, canım!
Yorum Yazın