Son dönemde ekranlarda ve gazetelerde, kilo alanları gördükçe aklıma şu soru geliyor:
Acaba pandemi sırasında mı aldılar bu kiloları...
Ve kaç kilo aldılar...
Herhalde her evde her hafta en az birkaç kere, kendimizle de ilgili bu konuyu konuşmuşuzdur. Özellikle de daha çok eve kapanan 65 plus’lar...
Hürriyet başyazarı Prof. Osman Müftüoğlu hep bir “pandemi obezitesi”nden söz ediyor.
Ama şurası kesin...
Bu dönemde hepimiz daha kolay kilo aldık.
*
Pandemi sırasında kilolarımıza ne oldu sorusuna, araştırmaya dayalı ilk bilimsel cevap bu hafta başında geldi.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki JAMA Network, 37 eyalette yaşayan insanlar üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarını açıkladı.
Durum şöyle:
*
Eve kapatıldığımız her 10 günde, yaşadığımız bölgeye göre 0.27 ile 0.38 gram arasında kilo almışız.
Yani 270 gram ile 380 gram arasında...
Bu da ayda 680 gram ediyor.
Yıla vurursak da 9 kilo aldığımız anlamına geliyor.
*
New York Times bu araştırmanın örneklemi ile ilgili bazı eleştiriler yaptı ama neticede bu dönemde insanların kilo aldığına o da inanıyor.
Peki ne yapacağız? Pandemi döneminde kilo alanlara ne tavsiyede bulunacağız?
Buyurun ikinci yazıda açıklıyorum.
O 9 KİLOYU VERMEK İÇİN PARA POLİTİKASINDAKİ ‘ÇIPA’ MODELİ
ÖNCE şu iki gerçeği kabul edelim:
BİR: Eve kapanma sırasında daha kolay kilo alınıyor.
İKİ: İpin ucunu kaçırırsak bu yılda 9-10 kilo almaya kadar gidiyor.
Benim kendi formülüm şu.
Para politikalarındaki “çıpa” modeli. Kendinizi iyi hissettiğiniz bir kiloya çıpalayacaksınız.
10 günde 270 gram mı aldınız?
11’inci gün verip yine çıpaya döneceksiniz. Bıraktınız ay sonunda 680 gram mı oldu...
Ay sonuna bırakmayacaksınız.
Çünkü yıl sonunda 9 kilo olacak ve vermesi çok daha zor hale gelecek.
Ben bir yıldır böyle yapıyorum.
Kilomu 78’e çıpaladım...
Mesela dün bu yazıyı yazarken 79 kiloydum. Cuma, yani yarın sabah, yine 78 olacağım. Herkese de bu çıpa modelini tavsiye ederim.
İÇİMİ AÇAN BİR ŞARKI VE İÇİMİ AÇAN DİJİTAL KAPAK
BUGÜNLERDE Türkiye dahil bütün ülkelerin müzik listelerinde “Telepatia” diye bir şarkı var.
Ben de seviyorum ve bol bol dinliyorum.
Kali Uchis söylüyor.
Uchis Kolombiya asıllı Amerikalı bir şarkıcı...
Şarkı güzel.
Streaming platformlarına konan dijital plak kapağı da ne yalan söyleyeyim içimi açıyor.
Her şeyin iyice grileştiği şu günlerde belki sizin de içinize açar.
ÜLKÜCÜ ARKADAŞ NE DİYORSUN ŞU ŞİFREYİ AÇ... BİZ DE ANLAYALIM
ÜLKÜ Ocakları eski başkanı Alişan Satılmış MHP’den istifa etmiş.
Bu arada Odatv’ye göre “zehir zemberek” bir açıklama yapmış.
Merak ettim okudum...
Şimdi size açıklamadan bir bölüm aktarıyorum...
Gelin bir de birlikte okuyalım...
Belki çözeriz.
*
Açıklamanın o bölümü şöyle:
“MHP’nin anlam yüklemenin, kişisel düşünce akıl fikir hedef hiyerarşisinde şahsıma yönelik hiçbir katma değer ilgi ve irtibatının yansımadığını, tercih ve kabullerle görüp yaşadığımdan kurumsal yapıyla bağımı kesip tüm yükümlülüklerden vazgeçtiğimi bildiriyorum.
Bundan sonra özgül ağırlığımın karşılık bulduğu kıymet atfettiği ilgi ve ilişkileri önemseyip ölçü muhafazasında değer eksenli kişisel aidiyet bağımın yükümlülüğünde konumlanacağının da bilinmesini isterim.”
*
Zehir zemberek açıklamayı üç kere okudum ama vallahi bir şey anlamadım.
Üç ihtimal var:
Benim zekâm ve bilgim yetmedi.
Eski başkan sadece partisinin ve Ülkü Ocakları mensuplarının anlayabileceği şifreli bir dil kullanıyor.
Ya da gerçekten anlaşılmaz şeyler söylüyor.
35 YIL ÖNCE DİKKATİMİ ÇEKMEYEN ABSÜRD BİR YÜZ GERDİRME SAHNESİ
BLUTV büyük bir sinema klasiği olan “Brazil”i yayına soktu.
Filmin yönetmeni Terry Gilliam 1970’lerde BBC’nin olağanüstü kara mizah dizisi olan Monty Python’ı yapan ekipten biri...
Film 1985’te çıkmıştı.
Yani Orwell’in “1984” romanının kehanet yılında çekilmişti.
Müthiş bir otoriterlik ve bürokrasi eleştirisidir.
Kim bilir kaç kere zevkle izledim.
Önceki gece yine aynı duygularla bir kere daha seyrettim.
İlk seyrettiğimde 38 yaşımdaydım.
Önceki gece ise 73...
Tabii ki bu defa şu fotoğrafını gördüğünüz yüz gerdirme sahnesine daha da takıldım.
Çok fantastik ve sürreal bir sahne...
Adam resmen kadının yüzünün derisini alıp lastik gibi geriye doğru çekiyor.
Film her saniyesi ile müthiş bir abartma sanatı...
Bu abartma absürdite ile birleşince ortaya işte böyle kült bir film çıkıyor.
BLUTV YÖNETİCİLERİNE ÖNEMLİ İKİ ELEŞTİRİ
BLUTV çok güzel belgeseller ve kült filmler yayınlıyor.
Ancak bir hafta içinde iki ayrı filmde ses ve altyazı problemi ile karşılaşıyorum.
Bu özellikle televizyon ekranından seyrettiğimde oluyor.
Yeni yayına sokulan “Pasolini” filminde altyazılar neredeyse beş dakika sonra geliyor.
“Brazil” filminde ise patlama sahneleri ile normal sahneler arasında anormal bir volüm dengesizliği var.
Ayrıca normal konuşma bölümlerinin sesleri çok kalitesiz ve düşük volümde.
JAPONYA’DA HÜZÜNLÜ BİR SAKURA ZAMANI
İKİ yıl önce tam bu zamanlar Tokyo’daydım...
Gazeteci Şeref Oğuz’la birlikte hayranı olduğum yazar Mişima’nın Tokyo’ya 90 kilometre mesafedeki mezarına gitmiştik.
Tam sakura zamanıydı...
Yani Japonya’nın sembolü olan kiraz ağaçlarının çiçek açtığı mevsim... Sakura sadece Japonya değil bütün dünyanın umut ve mutluluk sembollerinden biri haline geldi.
Önümüzdeki hafta Japonya’da “tam sakura” zamanı olacak...
Ama pandemi dolayısıyla sakura festival ve kutlamalarının çoğu iptal edilmiş....
Neyse ki Ege’nin papatya zamanı da geldi...
Kendi payıma Ege usulü “papatya sakurasını” kutlayacağım.
Mecburum...
Bana kalan “papatya sakuralarının” sayısı azaldıkça kıymeti artıyor...
BU HAFTADAN GÜZEL BİR İTALYAN ŞARKISI
BUGÜNLERDE İtalya müzik listelerinin üst sırasında çok güzel bir yeni şarkı var.
Colapesce ve Dimartino ikilisi söylüyor.
Adı “Musica Leggerissima...”
1980’lerin Ricci e Poveri, Al Bano tarzına yakın tam bir Akdeniz şarkısı...
Kiraz çiçeklerinin açtığı hafta çok iyi gider. Dün yazdığım Rus şarkısı, “Girl-Share” ile üst üste dinlerseniz mutluluk etkisi de ikiye katlanıyor.
Tekrarlayayım...
Mikhail Krug söylüyor.
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Yorum Yazın