Özel telefon, Whatsapp mesajı yayınlayan, yayan fena yandı

O meşum 3 Temmuz gününü hayatım boyunca unutmayacağım.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın evinden alınıp götürülüşü hâlâ gözümün önünde...

Saracoğlu Stadı’nda FETÖ’cü polislerin provokasyonunu hiç unutmayacağım... Orada yediğim biber gazı hâlâ genzimde...

Neler yaptılar bu kulübe...

Sırf Atatürkçü diye... Sırf herkes FETÖ yalakalığı yaparken onlar yapmadı diye...

Utanmadan, arlanmadan...

15 Temmuz’un ilk provası orada yapıldı.

Nasıl bir pervasızlık, nasıl bir zulümdü o...

Kulüple ilgili herkesin delik deşik edilmiş telefonları, kevgire çevrilmiş mahrem dünyaları, özel konuşmaları, en büyük suçmuş gibi sunulan en küçük şakaları....

Hepsi o günün medyasının aç kurtlarına et parçası gibi servis edildi...

Ben ve Cengiz Çandar... Bir avuç gazeteci direndik bütün bunlara...

Bu iddiaları ciddi sanıp Fenerbahçe’yi yargılamaya kalkan FIFA’nın mahkemelerine gidip şahitlik yaptım, FETÖ kumpasına kurban edilmek istenen kulübümü savundum...

Ve nihayet dün...

O kumpası yapanlar bir daha hayatları boyunca hapisten çıkamayacakları cezalara çarptırıldılar...

Onlar başları önlerinde o kararları dinlerken...

3 Temmuz sabahı hapse attıkları Aziz Yıldırım ve kulübün öteki yöneticileri, başları dimdik geziyorlardı bu toplum içinde...

Bunlar Fenerbahçe ile ilgili olanlarıydı...

Mahkemede bir de bugünün çakallarına, pusuda bekleyen tilkilerine mesaj vardı.

Mahkemenin verdiği kararda kumpasçıları hangi gerekçeler ve maddelerle müebbet ötesi hapse çarptırdığını iyi okuyun...

Okumadıysanız ben okutayım:

Önce klasik örgüt suçları...

- “Silahlı terör örgütü üyesi olmak...”

- “Resmi belgede sahtecilik...”

Ve arkasından şu çok önemli iki gerekçe:

- “Haberleşmenin gizliliğini ihlal...”

- “Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kaydedilmesi...”

Yani siz...

Hâlâ insanları illegal yollardan dinleyen, görüntüleyenler...

Yani siz...

İnsanların illegal yollardan elde edilmiş özel konuşmalarını, yazışmalarını, mesajlaşmalarını kaydedip yayanlar...

Kızdığı karısının, eşinin, sevgilisinin mahrem konuşmalarını, görüntülerini sızdıran, yayanlar...

Bunları, ister örgüt adına yapın, ister şahsi intikam, öç alma, kan davalarınız için yapın...

Bundan böyle ayağınızı denk alın...

Çünkü artık kapı gibi bir “telekulak içtihadı” var...

1.872 yıla kadar hapis cezası...

Yanarsınız vallahi...

KUMPAS İDDİANAMESİNDEKİ REZİLLİKLERDEN BİR POTPURİ

- Neler yazmadılar ki...

- Sivas’ta takımın kaldığı ve önünde 30 gazetecinin beklediği otelde Sivasspor kulüp başkanı ile yenilen maç öncesi yemeğini “gizli buluşma” diye yutturdular bu medyaya...

- Orada yemekte 70 kişinin önünde ertesi gün gelecek Fenerbahçelilere verilecek protokol tribünü biletlerini getiren Sivasspor Başkan Yardımcısı için “Çantayla para aldı” dediler...

- Pervasızca dinledikleri telefonlarda, “Bilyoner’i ayarlayın” diyerek Edition Oteli’nin roof’undaki Bilyoner adlı kulüpte verilecek şampiyonluk yemeğini düzenleyen Aziz Yıldırım için “Milyonluk şike pazarlığı yapıyor” dediler.

- Telefonda, kulübün faktöring şirketinin ismi olan “FIBA’yla konuştunuz mu” cümlesini, “Basketbol federasyonu ile şikeyi kastediyor” diye yazdılar.

- Gözümüzün önünde, dişe diş göğüs göğüse oynanan, hepimize neredeyse kalp krizi geçirtecek Sivasspor maçı için şike dediler.

46 YAŞINDAKİ BU KADIN SİZCE SEVİŞİRKEN GÖBEĞİNİ SAKLAMALI MI

BİLİYORUM başlık biraz “cinsiyetçi” oldu...

Ama sanmayın ki soruyu ben soruyorum ve erkeklere soruyorum...

Hayır, olay şöyle...

Ünlü İngiliz oyuncu Kate Winslet şu sıralar HBO için bir dizi film çekiyor.

Adı “Mare of Easttown”...

Winslet dizide orta yaşlı, üç çocuk annesi bir kadını oynuyor.

Bu arada “bir gecelik ilişki” hikâyeleri de var.

Dizinin bir sahnesinde Kate Winslet sevişiyor...

Yönetmen Craig Zobel, o sahnenin çekiminden sonra “Merak etme ben özel bir ışıkla sevişme sahnesinde göbeğini yok edeceğim” demiş.

Kate Winslet’ten hiç beklemediği bir cevap gelmiş.

“Sakın ha” demiş, “Ben 46 yaşında bir kadınım filmde de orta yaşlı kadını oynuyorum. Neysem o kalsın...”

Winslet ayrıca dizinin afişlerindeki üç fotoğrafını da fazla photoshop’lu diye reddetmiş...

Yüz çizgilerinin de görünmesini istiyormuş.

FOTOĞRAF ÇEKTİRİRKEN KARNINI ÇEKEN ORTA YAŞ ERKEĞİ NERESİNDEN ANLARSINIZ

- GELELİM erkeklere...

Acaba onlar Kate Winslet kadar cesur mu?

Yatakta göbeklerini içlerine çekerler mi bilmem. Ama şunu çok iyi biliyorum.

Çevremdeki orta yaş erkeklerin neredeyse tamamı fotoğraf çektirirken göbeklerini içeri çekiyorlar.

Buna ben de dahilim.

Nereden mi anlarsınız? Yüzlerine bakın...

Hepsi nefes tutma yarışına girmiş çocuk gibi poz veriyor.

AÇILIŞ
UPPER CİHANGİR’İN HÂKİMİ KİMLER BEYAZ TÜRKLER Mİ BEYAZ KÜRTLER Mİ

BEBEK ahalisi açılışı Lucca’da yaptı.

T24’ün seviyeli magazin yazarı Tuğrul Eryılmaz’ın bu haftaki yazısından öğrendik ki...

“Upper Cihangir” ahalisi de açılışı “22 Bar”da yapmış...

Afili de bir fotoğraf paylaşmışlar.

Açılışta Upper Cihangir’in yeni ahalisi de sosyolojik olarak sınıflandırılmış...

Upper Cihangir’de pandemi sırasında başlayan ve iyice ortaya çıkan sosyal çatışma eksenleri şunlarmış:

Bilgi Eryılmaz’dan, yorum benden...

- “Solcu entel” nüfusu artarken, “liberal entel” kesimi gözden düşüyor ve azalıyor.

- Beyaz Türkler’le beyaz Kürtler arasında “Pax Romana” var. Yani uzun ve zoraki Roma Barışı.

- “65 plus” aşının verdiği özgüvenle iki adım önde. Aşı kuyruğundaki “50 minus” grubu “Brebis galeuse”, yani sürünün kara koyunu muamelesi görüyor.

- Kantitatif alanda, yani sayısal olarak “heteronormatifler” ağırlıkta... Ama sinema, edebiyat, sanat, tiyatroda LGBT’nin kalitatif ağırlığı devam ediyor.

- Kadınların gücü her gün artarken, “patriyarka” yani ataerkil kabilenin sesi ve gücü azalıyor.

Evet Tuğrul Eryılmaz’ın yaptığı bölümlemeye göre açılış sonrası Upper Cihangir ahalisinin durumu bu.

Yani “Ne mozayiği lan” diyen rahmetli Alpaslan Türkeş’e inat, Upper Cihangir giderek rengârenk bir mozaiğe dönüşüyor.

BEYOĞLU TARAFI
AÇILIŞTA EN ÇOK KİMLERİN ARKASINDAN KONUŞULDU

HAA bu arada bir de Beyoğlu yakası haberi vereyim.

Buradaki açılış, Pera Balık Meyhanesi’nde yapılmış.

Şengün Kılıç’ın davetine Tuğrul Eryılmaz, yönetmen Şerif Gören, DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren’in de aralarında bulunduğu seçkin bir kalabalık katılmış.

Benden duymuş olmasınlar ama o yemekte bazı kişilerin bol bol dedikodusu yapılmış.

Kimler mi?

Benim öğrenebildiğim arkasından konuşulan kişiler şunlarmış:

Kadir İnanır, Müjde Ar, Nur Sürer, Halil Ergün, Rutkay Aziz, Hülya Koçyiğit...

Tabii onlar “Tatlı tatlı kulaklarını çınlattık” diyorlar.

Gecede bir de Ayça Bingöl ve Hazal Kaya’nın oynadığı “Ay Büyürken Uyuyamam” filmi üzerine çok laf edilmiş ama tam içeriğini alamadım.

AMATÖR BİR UZMANA GÖRE ZAKARYAN SERİSİNDEKİ EKSİKLİK

DÜN Beyoğlu’ndaki Garbis Zakaryan sergisini yazmıştım. Posta gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Rıfat Ababay aradı.

“Dün sergiyi ben de gezdim. Çok güzel bir sergi ama büyük bir eksiklik var” dedi.

Çok insan bilmez ama Ababay Türkiye’nin gizli boks uzmanlarından biridir.

Evinde birçok ünlü boksörün eldivenleri vardır.

Bunlardan biri de Garbis Zakaryan’ın Yunan boksörü yendiği maçta giydiği eldivenleri.

Zakaryan imzalayarak hediye etmiş ona...

“Nedir eksiklik” dedim?

Şu cevabı verdi:

“Garbis Zakaryan’ın çok önemli bir özelliği var. Osmanlı’dan beri Türkiye’nin ilk profesyonel boksörüdür. Serginin hiçbir yerinde belirtilmemiş...”

Bir de ayrıntı verdi:

“Amatör boksörler ringe üzerinde atletle çıkar.

Profesyoneller ise üstü çıplak...

Yani Türkiye’nin ilk çıplak boksörüdür Garbis abi...”

BOB DYLAN’IN ŞARKILARINI EN İYİ SÖYLEYEN ALTI KİŞİ KİM?

GEÇENLERDE yazdım.Dünyanın en ünlü şarkıcılarından Bob Dylan bu yıl 80 yaşına girdi.

O nedenle Rolling Stone dergisi “Bob Dylan’ın en güzel 30 cover’ı” diye bir liste yaptı.