Giresun'un da bir saat kulesi varmış birçok şehrimiz gibi, yıkılmış, yerine yenisi yapılmış.
Eskisi "çan kulesine" benzermiş, yenisi Selçuklu motifleri taşıyormuş.
Eskisi bir ucube. Evet, çan kulesi tadı var ama Ermeni mimarisinin havası da var, "sahte Gotik" çağrışımları da yapıyor. "Pontus Rumları" bugün de orada yaşıyor olsalardı belki bir anlamı olurdu.
Yenisi hepten berbat. Selçuklu değil, neredeyse bir "Budist pagodasını" andırıyor. Kimisi üstüne "fındık motifi" de istermiş.
Öyle ya da böyle, ikisi de örneğin İzmir'in ünlü saat kulesi gibi zarif değil. Kaba ve hantal şeyler.
Digiturk'ün radyo kanallarında Anadolu'nun çeşitli yerlerinden manzaralar gösteriyorlar, oradan da izleyebilirsiniz, diğer şehirlerimizin durumu da bu açıdan pek parlak değildir. Örneğin, Kayseri saat kulesi, İzmir'dekinin aynı düzeyde olmayan bir taklidi.
Kuleler bir şehrin simgelerini oluştururlar.
İstanbul'un bir saat kulesi yoktur; çünkü bir kasaba değildir, halkının toplanacağı tek bir meydanı yoktur, ama Galata ve Beyazıt kuleleri İstanbul siluetinin parçasıdır.
Eiffel Kulesi bir saat kulesi midir? Elbette hayır.
Saat kulesinin günümüzde hiçbir "fonksiyonu" kalmamıştır.
Çünkü artık her köylünün cebinde telefonu var ve panayıra satmak için yumurta getiren köylü dayı kuleye bakıp dönüş vaktini ayarlayacak değildir.
Saat artık her yanımızda ve her yöremizde: Arabada var, bilgisayarda var, televizyon ekranında var, işyerimizde zaten var.
Öyle ki, kol saatine bile gerek kalmadı.
Kol saati de artık bir "ziynet eşyasına" dönüştü, mücevherli ve vahşice pahalı...
***
Lakin, bu simge zaman içinde değer kazanır ve eski olduğu ölçüde kıymetlidir.
Görülür görülmez de o şehri hatırlatması şarttır.
İzmir örneğinde olduğu gibi...
Bugün diktiğiniz kule ancak belki yüz yıl sonra bu niteliğe kavuşacaktır.
O da, şehriniz özel bir önem taşıyorsa.
Ekstra "bir marifeti" varsa yani.
Zamanı gösterme amacıyla saat kulesi dikmenin hiçbir anlamı kalmamıştır.
Şehrinizi simgelesin istiyorsanız da her şeyden önce "estetik" olması gerekiyor.
Bu açıdan, önüne gelenin "o yörenin tarım ürünlerinin heykellerini" dikmesi de abestir.
Amasya'ya elma, Diyarbakır'a karpuz, Mersin'e muz, Bursa'ya şeftali, Malatya'ya kayısı, Ordu'ya fındık, Bodrum'a sünger, sonra?
Trabzon'a hamsi heykeli ya da yeni futbolcusu Hamsik'in heykeli.
O Türkiye çok gerilerde kaldı.
Fabrikaların, hastanelerin, köprülerin, otoyolların da "heykele gelir" tarafı yok.
Böyle her yere "yöresel ürünlerin" heykellerini dikedurun... Ayvalık "Şeytan Sofrası'na" da şeytan heykeli... Bir bu eksikti.
Peki Soğukoluk'a ne dikeceksiniz?
Yorum Yazın