Vasatlık bizde ideal durum olarak algılanır. Yani orta olsun yeter. Hatta dörtbuçuktan beş olursa da fark etmez. Bizi ortalamaya çeken atasözlerimiz var:
Alçakta yatma sel alır. Yüksekte yatma yel alır.
**
Önde gitme asılırsın, arkada kalma basılırsın.
**
Çok söz yalansız olamaz, çok mal haramsız olmaz.
**
Çok bilen çok yanılır.
**
Çok gezen tavuk ayağında pislik getirir.
**
Çok gülen, çok ağlar.
**
Çok koşan çabuk yorulur.
**
Büyük başın büyük derdi olur.
**
Yerinden oynayan yetmişiki belaya uğramış.
**
Azıcık aşım, kaygısız başım.
Vasatlıktan ayrılacak kişilere de şunu söyleriz.
Sürüden ayrılanı kurt yer.
**
Uyaroğlu ol, hıyaroğlu olma.
**
Eski köye yeni adet getirme.
**
Başımıza icat çıkarma.
**
Kırk yıllık Kani, olur mu yani
Kişi ortalamanın üstünde bir söz söylerse ve davranırsa “çıkıntılık” yapıyordur. Çocuk ortama uymazsa “yaramazlık” yapıyordur. Akıllı olmak ortama uymakla aynı anlamı taşır bizde. Yoksa “el alem ne der” bize, rezil oluruz sonra.
Bu anlayışın sonucu değişmekten ve gelişmekten korkmayı doğurur. Bu durumdan da çok rahatsızlık duymayız. “Burası Türkiye” diyerek anormalliğin de normal olduğunu kabulleniriz. Sonunda “Biz adam olmayız” deyip kendi kendimizi tescil ederiz.
Yorum Yazın