Sabah Spor'un ana sayfa tepesinde şu satır var.. "Başkanlar ortak bir noktada buluşup TFF'ye cephe aldı.. Bu birliktelik samimi mi ve bundan sonra ne beklenir?."
Soruyu yazarlar Levent Tüzemen GS), Gürcan Bilgiç (FB), Ali Gültiken (BJK) ve Müdür Murat Özbostan yanıtlamış..
Bu yanıtlardan çıkan sonuç da manşet olmuş..
"Ortak reçete şart!."
Neyin ortak reçetesi Murat Müdürüm?. Neyin ortak reçetesi?.
Ali Koç ve peşine takılmış, kulüplerini küçülten üç başkan Burak Elmas, Ahmet Nur Çebi ve Ahmet Ağaoğlu, Türkiye Futbol Federasyonu'nun aldığı kararlara karşı bir ültimatom hazırlıyorlar ve diyorlar ki..
"Bunları kabul etmezseniz maçlara çıkmayız!."
Devletin kararlarına karşı mücadelenin yasal yolları var bu ülkede.. Ama ona başvuran yok. Ne var?.
Tehdit!. Şantaj!.
"Bu kararları bizim isteklerimize göre değiştirmezsen maçlara çıkmayız."
Hangi maçlara?.
16 Ağustos'ta başlayacak Süper Lig'e..
Yani bir ay içinde Federasyon aldığı kararları çöpe atacak ve Ali Koç ile yanındaki 2.5 adamı dediklerini, derhal ve aynen kabul edecek ki, lig başlayabilsin.
Yani devlet, gücüne ve zorbalığına güvenen Osmanlı mahalle kabadayıları gibi "Heeeyyyt" diye bağıranlara boyun eğecek..
Yasalara göre karar alan Federasyon anarşiye boyun eğerse Türk futbolunda düzen kalır mı?. Bundan böyle hangi federasyon özgür karar alır?.
Tepede kuklalar oturur. El altından Ali Koç (Ya da o zamanın Fener Başkanı) ve yanındaki figüranları oturur yazar, Federasyon Başkanı'nın eline verirler. O da "Federasyon kararı" diye açıklar ve uygular..
Peki küçük kulüpler ne olur?. Bugüne dek 3.5 büyüklerin oyuncağı idiler zaten.. İyice kukla olurlar..
İşte manşetimizde istenen "ortak reçete" bu, Sevgili Okurlar..
"Ey Federasyon, Ali Koç ve küçük yardakçılarına teslim ol ve lig denen komedi başlasın" reçetesi.. Fener, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon'a bu kadar teslim olan bir Federasyon'un hakemleri maçları ne kadar tarafsız yönetir, o Federasyon'un Disiplin, Tahkim ve Hukuk kurulları artık ne kadar tarafsız karar verebilirler bir düşünün?.
Ligin küçük takımları uyanın.. Kendinize gelin.. 17 kulüpsünüz.. Asıl siz olmazsanız bu ülkede lig mig olmaz. Bu Ali Koç ve 2.5 adamı hangi maçları yayınlatır da, TV'lerden para alırlar ki yayın gelirleri, kulüp bütçelerinin nerdeyse yüzde 70'i.. O para olmadan sürdürsünler bakalım da görelim boylarını..
Ali Koç ve 2.5 adamının peşine takılmayın. Federasyon, yani devlet sizin arkanızda olacak. Direnin!. Kendilerini büyük sananların nasıl baş eğdiğini bütün Türkiye görsün. Hakemler görsün.. Federasyon kurulları görsün ki, bu ülkede futbolu, gazeteci kovduran, hakem bitiren, küçükleri ezen, güya büyükleri de emri altına alan Ali Koç nam zat, bildiği gibi yönetmesin..
Ortak reçete öyle mi?.
Biri gelip silahı beynime dayayacak ve "Bundan sonra şunları yaz, bunları yazma" diyecek.. Ve ben onlarla oturup "ortak reçete" hazırlayacağım öyle mi, Murat Müdürüm?.
*
BRAVO GÜLTİKEN!..
Türk futbolunu 2.5 adamı da yanına alıp, tehdit ve şantajla yönetmeye kalkan Ali Koç'a karşı bir başka Ali, bizim yazarımız Ali Gültiken, "Emriniz olur" dememiş. Ayağa kalkmış ve Ali Koç ile 2.5 adamının oynadıkları tehdit ve şantajla devlete boyun eğdirme oyununa kocaman bir tokat atmış..
Hani, sayfayı hazırlayan Murat Müdürüm, kendisi dahil 4 yazarımıza "Birliktelik samimi mi" diye sormuş ya..
Daha düne kadar birbirlerine söven, yarın maçlar başlasın gene sövecek olan adamların "samimi" olduğuna kim inanır?. Hele Ali Koç gibi, fanatik de değil holigan bir kulüpçü olduğunu hayat boyu gösteren birisiyle "samimi" kararlar alacak öyle mi, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzon başkanları..
Okudum.. "Samimi mi?" sorusuna Gürcan da, Levent de, Murat da değinmemişler bile..
Ama işin çok farkında olan biri var.. Ali Gültiken.. O çıkmış ortaya yürekle..
"Keşke yıllardan beri bekleyen Kulüpler Yasası'nın Meclis'ten çıkması için de ayni birlikteliği ve samimiyeti gösterebilseler" demiş..
İşin sırrı tam da bu cümlede sevgili okurlar..
Kulübün gelirlerini har vurup harman savuran, yetmedi, batıracak, kapattıracak, UEFA'ya lisans iptal ettirecek kadar borca sokan "Benden sonra tufan" kafalı başkanlar, çekip gittiklerinde "Dernekler Yasası" ile yönetilen kulüplerin yapacağı hiçbir şey yok.. Batıran teknesiyle St. Tropez'lerde sefa sürüyor. Yerine gelen, o korkunç borcun altından nasıl kalkacağını düşünmüyor. Ayni yolda devam, her gelen yeni borçlar ekliyor..
Niye Türk futbolunu ve futbolcusunu yok eden "yabancı" serbestisi için "devlet"i tehdit ediyorlar?.
Çünkü Afrika ve Güney Amerika'nın beşinci sınıf adamları ucuza gelince, mesela Alanyaspor, mesela Altınordu, mesela Sivasspor'dan Türklere çok az para teklif ediyorsun. Vermezlerse ucuz yabancı hazır..
Adam yetiştiren Türk kulüplerinin batması pahasına, 3.5 büyük başkanı durmadan dışarıdan ucuz adam almak, yerlileri de baskı altında tutup ucuzlatmak peşinde oldular hep..
Yerli kulüpler yetiştirdiklerini ucuza kaptırmak yüzünden batma noktalarına gelince, onlar da yetiştirme işini aşağıya alıp, ucuz yabancı borsasına girdiler.
Paralarımız Anadolu kulüplerinin kasasına değil, ne mal oldukları iyi bilinen menecerlerin aracılığı ile, Afrika ve Güney Amerika'ya gitmeye başladı.
"Benden sonra tufan" diyen başkanlar da, doldurdular elin on para etmez adamlarını kadrolarına.. Kulüpler Yasası çıkmıyor ya.. Sorumluluk yok ya.. Kulübü milyar dolar borca soksan, kapattırsan bile Dernekler Yasası'nda başkan ve yönetimden hesap soran yok ya..
"Kabul edenler, etmeyenler.." Eller kalktı. Bitti.. Tam 53 transfer ve 7 hoca ile on paralık iş yapmayan ama Fener'in borçlarını katlayan Ali Koç, teknesine, uçağına bindi..
Gittiiiiiii!. Batıran sorumsuz sefada. Batan gemidekiler cefada..
Hadi tribündeki Fenerli ağlasın bakalım..
İşte Ali Gültiken'in iki satırındaki "bomba" bu..
Hadi Ali, Burak, Ahmet Nur ve Ahmet efendiler..
Bastırın bakalım Kulüpler Yasası için de, görelim ne kadar samimisiniz, Fener, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon için..
Bastıramazsınız.. Çünkü sizler de "Benden sonra tufan"da birleşmiş kişilersiniz. Anadolu kulüplerini batırma pahasına, ordan burdan kulüp adına aldığınız borçları elin ucuz Afrikalı ve Güney Amerikalısına dağıtıp, sonuç alırsanız kasım kasım kasılmak, Ali Koç gibi rezil olursanız da, tek kuruş sorumluluk yüklenmeden çekip gitmek istiyorsunuz.
Sizden "samimi" davranış, içten istek ve karar çıkar mı?.
*
BİR BÜYÜK ALKIŞ DA MEVLÜT TEZEL'E...
Önce şu yazıyı okuyun.. Ali Koç ve 2.5 adamının nasıl yalan, nasıl palavra gerekçelerle Türkiye Futbol Federasyonu kararlarına başkaldırdıklarını ve devlete neden ve niçin şantaj yaptıklarını, tehdit ettiklerini anlayın.
Dün Mevlüt yazdı. Ben bugün altına imzamı atıp tekrar ediyorum.. Neden?. Böyle bir yazıyı spor sayfalarında okuma şansınız yoktur da ondan..
Cesaret edemezler. Özellikle Fener Başkanı'nı kızdıran yazılar yazan ya da TV'de program hazırlayanlar tehlikededirler de ondan..
Buyur "Bunlar samimi mi?" diye soran ama cevabı aramayan Murat Müdürüm?. Bu yazı, bu rakamlar neden Günaydın ekinde var da senin dört beş sayfanda yok?.
Mevlüt gizli kasalara girmiş de mi almış bu rakamları?.
Senin muhabirlerin armut topladıkları için mi maaş alıyorlar, söyler misin?.
Ama önce oku.. Sonra söyle..
***
Süper Lig'de dört büyüklerin başkanlarının katıldığı TV programında, kulüp yöneticilerinin yabancı futbolcu aşkı bir kez daha kendini gösterdi. Yabancı futbolcuların, rekabeti artırdığını, yerli vasat futbolcuların astronomik ücretlerle transfer olmalarını engellediğini düşünüyorlar. Ama medyada yapılan haberlerde rakamlar tam tersini söylüyor:
Süper Lig'de 10 yıl önce yabancı futbolcu sayısı 150 iken, 2020-2021 sezonunda bu sayı 356'ya çıktı.
Süper Lig'de 10 yıl önce yerli oyuncu oranı yüzde 75 iken, 2020- 2021 sezonunda bu oran yüzde 59'a düştü.
Dört büyüklerin finansal borcu 2014-2015 sezonunda 1.7 milyar TL iken, 2020-2021 sezonunda borç 7.3 milyar TL'ye çıktı.
2020-2021 sezonunda yabancılara ödenen ücret tam 268 milyon Euro.
14 yabancı kuralının yarattığı kötü tablo ortadayken hâlâ bu kuralın savunulması gerçekten düşündürücü. Üstelik aldıkları oyuncuların bazılarının parasını bile ödeyemedikleri için sürekli mahkemelik oluyorlar. 2014-2015 sezonunda FIFA'daki ihtilaflı yabancı oyuncu dosyası 106 iken, bu sayı 2020- 2021 sezonunda 207'ye yükseldi. Süper Lig, transfer piyasasında futbolcunun parasını ödemeyen lig diye kara listeye girdi!
Mevcut düzen devam ederse borç daha da artacak, kulüpler yönetilemez hale gelecek.
*
NE GÜZEL BİR KULE'DİR BU!..
Ercan rahatsız, Caner izin yapıyor, bana da Zafer kardeşim yardım ediyor.. 15 Temmuz günü sabah yazılarımı yazdım. Öğleden sonra Fransa Turu'nun en güzel, (Hem içinden tırmanarak ve inerek geçilen Pirene manzaraları muhteşem, hem yarış nasıl nefes kesici, öyle güzel) etabını izledim.. 10 saat evde olunca gene de sıkıldım, bayram günü..
Saat 6'ya doğru "Haydi Zafer, karşıya Kalamış'a, Bedri Usta'ya gidelim" dedim.. "Bir tatlı huzur almaya, Kalamış'a gidelim.."
Az sonra Zafer geldi..
"Bizim Volkswagen Transporter aküyü bitirmiş. Çalışmıyor" dedi. Gazetenin benim yardımcılara tahsis ettiği bir küçük araba var. Ona bindik.. Öne oturdum..
Dönerken "İyi ki Transporter arıza yapmış" dedim.. O koca minibüste arkada oturuyorum. Önü görmek zor.. Oysa dönüşte E-5'e çıkar çıkmaz bütün haşmeti ile Kule İstanbul karşımızda. Bayram ya, özel ışık koreografisi yapmışlar.. Bir ışık seli rengârenk yukardan aşağı, aşağıdan yukarı akıyor.. Ay yıldızlı bayrağa dönüşüyor, sonra yukardan aşağı yazıyı okuyorsunuz?.
"Türkiye geçilmez!." Nasıl güzel..
Nasıl muhteşem.. "Sağa al yavaş git" dedim Zafer'e.. Doya doya seyrettik.
O gece her şey muhteşemdi zaten.
Evden Kalamış'a, Kalamış'tan eve, Birinci Köprü yolu ile frene basmadan gittik, frene basmadan döndük.. Gidiş de, dönüş de yarımşar saat. İstanbul boşalmış. Trafik böyle rahat olunca, ne harika oluyor bu kent.. Ahmet Hakan haklı.. Tatilde İstanbul'dan gidenin, hele koronavirüsün kol gezdiği tıklım tıklım Bodrum'da soluğu alanların aklı pek yok sanki..
Bedri Usta'nın tam Kalamış Parkı karşısında ve Münir Nurettin Selçuk Caddesi'nin oralardaki mekânında bahçede oturduk.
Nasıl güzel bir hava.. Denizden hafif ve serin bir meltem geliyor.. Gündüz 32 dereceye vurmuştu İstanbul, nefes keserek..
"Bedri Usta" dedim.. "Münir Baba, (Bu deyiş bana Timur Selçuk'tan kalmadır. O öyle derdi, biz Modern Folkçular da alıştık) niye bir tatlı huzur almaya Kalamış'a gelirmiş, bu gece anladım.."
Harika bir yemek.. Ardından puromu yaktım.. Arka masamızda Fenerli bir aile var. Küçük oğul Fener formasıyla gelmiş.. Onunla da bir tatlı sohbet..
Nasıl keyifli, huzurlu, neşeli bir 15 Temmuz geçirdim, Kule ile güne damga vurarak!.
*
TEBESSÜM
- Baba, rüzgârlar nerden gelir?.
- Bilmiyorum oğlum..
- Dünya niye yuvarlaktır?.
- Bilmiyorum oğlum.
- Köpekler niye havlar?.
- Bilmiyorum oğlum?.
- Bu kadar çok soru sormam, seni rahatsız ediyor mu baba?.
- Hayır oğlum!. Hep sor. Daima sor. Yoksa hiçbir şey öğrenemezsin!.
*
SEVDİĞİM LAFLAR
"Rica daima sıcak, teşekkür daima soğuktur."
Alman atasözü
Yorum Yazın