Kethüdazade Arif Efendi (18. ve 19 yy Osmanlı devlet adamı, düşünür, mutasavvıf) tanıdıklarından birinin oğlunu, uygun bir kadroya yerleştirmesi için devrin Şeyhül İslamına bir tavsiye mektubu ile göndermişti.
Şeyhül İslamdan:
-Sınava girsin, kazanırsa durumuna uygun bir kadroya tayin ederiz.” Cevabını aldı. Aradan bir süre geçtikten sonra Arif Efendi Şeyhül islamla karşılaştı ve Şeyhül İslama:
-Efendi hazretleri size gönderdiğim kişiyi ‘sınava girsin kazanırsa bir yer bulur tayin ederiz’ diye bir yazıyla bana göndermişsiniz. Siz sınavla mı bu makama geldiniz? Deyince, Şeyhül İslam:
-Beni de işte bunun için bir türlü adam yerine koymuyorlar ya” diye cevap vermiştir.
İnsan ilim ve erdemiyle bir makamı hak ederek oturduğu takdirde saygınlık kazanır. Yoksa Şeyhül İslam dahi olsa adam yerine koymazlar.
Eskiler "Şerefil mekân bil mekîn”demişler. Yani “Mekânların şerefi içerisindekilerin şerefi ile doğru orantılıdır” Makamlara gelmek önemli değil asıl olan onu hak etmektir.
Yorum Yazın