Siyasette kalıcılığı ve inandırıcılığı en fazla belirleyen özellik, tutarlılık ve sürekliliktir. Dün söylediğini bugün inkâr eden siyasetçi, her şeyden önce teknoloji çağında olduğumuzu, her şeyin kaydedildiğini ve zamanı gelince de ortaya çıkarılacağını unutmamalı.
Bunu söylerken tepkilerin de fikirlerin de zamanın ruhuna ve siyasetin doğasına göre değişebileceği gerçeğini elbette unutmuyorum. Ama burada da gerçekler doğru izah edilip tutarlılık içinde bu değişim izah edilebilir pekâlâ.
Siz hiçbir zaman ve zemine dikkat etmeden, izaha gerek duymadan "Dün dündür bugün bugündür" düsturunda siyaset yapmayı dayatırsanız, o zaman size de geçmişteki sözleriniz hatırlatılır.
Bu uzun girizgâhı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" sürecine bağlayacağım. Önce evinde çektiği bir videoyla "helalleşeceğiz" sözünü ortaya attı, birkaç gün sonra da partisinin grup toplantısında kimlerle "helalleşeceklerini" sıraladı.
Tekrara girmemek adına tek tek saymayacağım, ama sıraladığı kişi ya da gruplar arasında ne tutarlılık ne de samimiyet var. Çünkü, daha altı ay önce pandemiden etkilenen esnaf ve çalışanlardan helallik istediklerini söyleyen Başkan Erdoğan'a yönelik sözlerini hatırlayalım: "Helalleşme olayı sadece ve sadece insanları avutmak amacıyla ve duygularını sömürmek içindir. Böyle bir çaba beyhude bir çabadır. Bırak kardeşim sen helalleşmeyi, neyin helalleşmesi?" Yani ne helalleşmenin derin anlamına inanıyor ne de siyasette böyle bir şeyin olabileceğine ihtimal veriyor. Ama aradan daha altı ay geçmeden kendisi helalleşmeyi diline doluyor.
Yani dün söylediği dünde kalıyor. Kendisi unutuyor belki ama ne kayıtlar ne arşiv ne de millet unutmadı.
Lafı eğip bükmeden, kitabın ortasından konuşmak gerekirse, Kılıçdaroğlu'nun helalleşme hamlesi apaçık bir siyasi PR çalışmasıdır. Samimi değil, siyasi bir hamledir. Daha dün "insanların inançları ve duygularını sömürme ve avutma aracı" olarak gördüğü helalleşmeyi, bugün yepyeni bir çığır açıyormuşçasına diline dolayan Kemal Bey'e başka ne denilebilir ki?
Kaldı ki, helalleşme ve yüzleşme tek taraflı olmaz, iki taraflı olur. Bakıyorsunuz, Kemal Bey'in helalleşmeyi düşündüğünü söylediklerindeki tutarsızlık ve fluluk büyük bir soru işareti olarak duruyor.
Dolayısıyla helalleşme kılıfı altında yapılmak istenilen, kötü bir siyasi taktikten başka bir şey değildir. Büyük ağırlıkla CHP'nin Atatürk ve İnönü dönemini içeren, bir anlamda helalleşmeden ziyade hesaplaşmayı gündeme getiren bu çağrı her ne hikmetse kendi dönemini kapsamıyor.
Samimi olsa önce kendi döneminde yapılan yanlışlarla ilgili helalleşmesi beklenmez mi? Kendi döneminde partililerinin kadınlara yaptığı taciz, tecavüz, baskı ve şiddete karşı hiçbir işlem yapmayan ve hesap bile sormayan Kemal Kılıçdaroğlu'nun, hakiki ve samimi bir helalleşmesinden kim söz edebilir?
Yorum Yazın