-Biz, üzüm yaratılmadan sarhoş olduk. Aşk şarabından içtik! -Beden yorgun, yürek buruk!
-Yeniden dirileceğiz!
-Hayali bile hayata tutunmaya yeter!
-Değerli kardeşim, hayalini yitirdiğin an kaybedersin, en önemlisi bitersin. İnsanı yaşatan hayalleri ve idealleridir.
-Hayalim, ödediğim bedellere yakışır ölümdür ...
-Büyük söz, bu sözü duvara yazıyorum.
-Sözün büyüklüğü ödenen bedellerdendir ağabeyim! -Yarınlar bizim, emin olunuz!
-Hayırlı geceler.
-Allah’a emanet olunuz.
Yukarıdaki sözler, ömrünün en az üçte ikisini gurbette, gurbet ellerde, vatan toprağına hasretle geçirmiş, şimdilerde haleti ruhiyesini tarife kelimelerimin yetemeyeceği, yüreğimin her bir zerresinde hissettiğim bir dostumla, arkadaşımla, ülküdaşımla, ağabeyimle yazışmalarımdandır! Onun da benim de haleti ruhiyemi anlatacak kelimeler, bu dünyanın lügatlarından elini eteğini çektiler!
Vefa neredesin..?
Ve daha nice kaybedilenler..!
Evet, sözlerimde bu kadar iddialıyım!
Kolay değil!
Emin olun ki, kolay değil!
Kolay değil, başkalarının ömrünü yaşamak!
Bedenine onlarca yüzlerce ömrü sığdırıp, her birinin hayallerini yürekte kurutmadan yaşatmak kolay değil!
Öyle hayaller ki, kiminin son nefesini verirken gözlerinden dökülen kelimelerle emanet alınıp, tabutunun altında, “Unutursam gök girsin kızıl çıksın” kilidini, “Unutursam kanım kurusun” anahtarıyla yüreğimizde sakladığımız hayaller!
Emanetleri düşürmeden taşımak kolay değil!
Düşmanın okuna, güllesine, “Vatanın ha ekmeğini yemişim, ha uğrunda kurşun” diyerek göğüs germek, sine yara bere içerisinde kalsa da dayanmak kolay da...!
İşkencelerde derilerimiz yüzülürken, dostlardan en fazla gül beklerken, yaralarımıza kezzap dökülmesine dayanmak kolay değil!
Neden mi bahsediyorum?
Kul olarak, kulluğumuza düşenleri demeyeyim!
Kul olmak ve kulluk görevlerimizi yerine getiremememizin tövbesi, helalleşmesi kaldı nasibimize! Allah, bize o fırsatı da verir inşallah!
Yüreğimizdekilerden bahsedersek...
“Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez"
“Mehemmed Emin Bey, men dünyaya senden üç sene erken göz açmışam. Ancag bütün Türk aleminde Türkün istiglal bayrağını sen galdırmışsan ve bayrag enmesin deye, men senin elinden alıb Türkiye üzerinde dalğalandırmışam. Enmez demişsen bu bayrag, enmeyecektir." diyen Türkiye Cumhuriyeti I. Cumhurbaşkanı merhum Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü mü desem?
diyen Azerbaycan’ın I.
Cumhurbaşkanı merhum Mehmet Emin Resulzade’yi mi desem?
Anıtkabir’de “Men senin askerinnem” diyen Azerbaycan II. Cumhurbaşkanı merhum Elçibey ‘i mi desem?
Tabutlukları, darbelerin kurduğu darağaçlarını aşıp, darağaçlarında evlatlarını şehit verip, 1992’de Elçibey’in yanında Bakü Meydanı’nda “Kardaşlarım...” diye haykıran Türk’ün Başbuğ’u Alparslan Türkeş’i mi desem?
İmdi!
Bugün men, en güzel urbalarımı giydim!
Niye mi?
Bugün, Bakü Meydanı’nda Türk’ün bayramı var!
Bugün, Bakü Meydanında tek millet iki devlet başkanı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev..!
Ey Türk sevin, başlar yüksekte!
Bize bakmayın!
Bizde ne Şamil oyununa girecek derman ne de kartal duruşuna kalkacak kol kaldı!
Üzülmeyin!
Siz farkında değilsiniz belki, bizim yüreğimizde öyle bir bayram var ki...! Hamd olsun!
Artık, tek bir duamız var : Ödediğimiz bedellere yakışır ölüm...
Yorum Yazın