Ertuğrul Özkök

Ertuğrul Özkök

Mail: djghdgd@hotmail.com

O ihaleyi alan inşaatçının iktidara tahsis ettiği süper yat kaç metreydi

Dokuz gün boyunca Kalkan, Kaş, Kaleköy ve Kekova’da dolaştıktan sonra dün Göcek Limanı’na geldik ve karaya çıktık.

Göcek Limanı bana hep Amerika’nın Florida bölgesindeki veya Long Island’daki sahil kasabalarını hatırlatır.

Marinaları, kafeleri, caddeleri, Türkiye’nin başka bölgelerindeki çirkin yapılaşmadan biraz olsun kendini koruyabilmiş mimarisiyle bana iyi gelen bir belde Göcek...

O ihaleyi alan inşaatçının iktidara tahsis ettiği süper yat kaç metreydi

Göcek Türkiye’nin gündemine 1980’li yıllarda yerleşti. Yerleştiren de rahmetli Turgut Özal ve danışmanı Can Pulak oldu...

Özal yaz aylarında hafta sonlarını Göcek’te geçirirdi. Bir yandan turizm yatırımlarını yerinde görür, kararlar alır, bir yandan da ünlü bir patronun teknesinde gezerdi.

Türkiye’nin 24 Ocak kararları ve özellikle de Özal’ın iktidara gelişi ile başlayan liberal ekonomi dönemi yeni patronlar yaratıyordu. Özellikle inşaat şirketleri hızla büyüyordu.

Yeni patronlar da Türkiye’de “yat modası”nı yaratıyordu.

*

O dönemin simgesi “Nirvana” adlı bir yattı...

Özal döneminde yükselen inşaat Şirketi Kutlutaş’ın sahibi Nurettin Koçak’ın teknesiydi.

Özal yaz mevsiminde bazı hafta sonlarını o teknede geçirirdi ve bu olay o günkü basının en büyük eleştiri konusuydu.

Çünkü o yat, yeni liberal ekonominin “siyaset-işdünyası” ilişkisini simgeliyordu.

O tekne, yeni zenginliğin ve şaşaanın sembolüydü...

*

Şimdi sıkı durun...

Bütün 1980’lere damgasını vuran o zenginlik ve “rant” sembolü teknenin boyu kaç metreydi biliyor musunuz?

18 metre...

Dün tekneden inerken, Göcek’teki marinaya bağlı teknelere baktım... 18 metrelik bir tekne herhalde bu mega yatların arasında filika gibi kalırdı...

Ve Türkiye, yeni zenginlikle tanışırken, bunun bütün yükünü Özal çekiyordu...

Şimdi bir kasaba şirketi sahibinin satın alabileceği tekne, o gün liberalizmin bütün
kötülüklerinin sembolüydü.

O ihaleyi alan inşaatçının iktidara tahsis ettiği süper yat kaç metreydi

Özal, çok eleştirildiği 18 metrelik Nirvana’da

Türkiye nereden nereye geldi... Bu liberal devrimi yapan rahmetli Özal’ı o marinada bir kere daha minnetle andım.

Ve sonra biraz ilerideki caddenin başındaki o plakayı gördüm...

İNÖNÜ BULVARI’NDAN TURGUT ÖZAL CADDESİ’NE UZANAN BİR VEFA YOLU

SKOPEA Marina’nın sütunlu iskelesinden çıkıp sağa döndüğümde, karşıma çıkan bir tabela bana işte ilk yazıda bahsettiğim Türkiye’nin liberal tarihini anlatıyordu.

Tabelanın üzerinde “Turgut Özal Caddesi” yazıyordu.

Göcek kendisine bu ivmeyi kazandıran büyük Türk siyasetçisini unutmamıştı.

O yoldan devam edip
Muğla istikametine doğru gittiğinizde ise karşınıza İnönü Bulvarı çıkıyor.

Yani Kurtuluş Savaşı’nı yapıp Cumhuriyet’i kuran kadronun iki numaralı insanı.

Ama en az onun kadar ikinci bir özelliği daha var. Türkiye’yi çok partili demokrasiye geçiren siyasetçi ve lider...

O ihaleyi alan inşaatçının iktidara tahsis ettiği süper yat kaç metreydi

Biri Türkiye’nin muhafazakâr kanadını temsil eden insanlardan biri...

Öteki Türkiye’nin Cumhuriyetçi ve sosyal demokrat tarafını temsil eden siyasetçi...

Ve Türkiye’nin küçük bir beldesi, ikisine de saygısını, en büyük caddelerinin başına diktiği plakaların üzerindeki isimlerle hepimize gösteriyor.

*

Adı cadde plakalarının üzerinde yazılı o iki aziz insan artık hayatta değil...

Aradan geçen yıllar, Türkiye’nin kolektif vefa duygusunu epey törpüledi.

Trollerin eline düşen siyaset, Kurtuluş Savaşı’mızın kahramanlarını, Kıbrıs Harekâtı’nı yapan Ecevit’i bile görmezden gelen bir vefasızlığa dönüştü.

*

Ama o tarafta da bu tarafta da fanatik üç-beş kişiyi bir yana bırakırsanız, Türkiye kendisine hizmet etmiş büyük siyasetçilerine vefasını gösteriyor.

Göcek’te gördüğüm bu iki cadde ismi, yaşayan siyasetçilere, tarihe mal olmanın anlamını çok güzel anlatıyordu...

Ne mutlu, bu ülkenin adı o plakaların üzerinde yan yana duran farklı siyasi görüşe sahip insanlarına...

Ve helal olsun bu vefayı gösteren belde siyasetçilerine, yöneticilerine...

BÖYLE BİR KUYRUĞUMUZ VARDI, NE ZAMAN NEREDE KAYBETTİK

DARWIN Galapagos adalarını ziyaret edip Londra’ya döndüğünde, o dönemin burnundan kıl aldırmayan Viktoryen biliminsanlarını hayretler içinde bırakan şu sözleri söylemişti: “Biz insanlar kuyruğu olan primatlardan geliyoruz...”

*

O “primat” demişti, ama sözleri tarihe şöyle geçti: “İnsan maymundan geliyor...”

İnsanın maymundan gelip gelmediği hâlâ tartışılıyor ama geçen hafta açıklanan bir bilimsel çalışma şunu artık kesinlikle ortaya koydu:

“Biz insanlar bir zamanlar kuyrukluyduk...”

O ihaleyi alan inşaatçının iktidara tahsis ettiği süper yat kaç metreydi

Ne zaman kuyruğumuz vardı diye sorarsanız cevabı şu:

500 milyon yıl önce...

Ancak 25 milyon yıl önce bu kuyruk kayboldu... Kuyruğun var olup olmadığı hâlâ tartışılıyor ama kuyruğun nasıl kaybolduğu bilimsel olarak bulundu. New York’ta bir bilimsel çalışma grubu, insanının kuyruğunun genetik bir mutasyon sonucu kaybolduğunu ispat etti.

Buna göre, kuyruğumuz omurganın en alt kısmında bulunan, “pelvis” adı verilen iskelet kemiğindeki en geniş kemik türünün ortasında bulunuyordu.

İnsanoğlu dikilip iki ayağı üzerinde kalktığı zaman, hamak şeklindeki kaslarımızın artık dengede durmak ve yukarıdaki organları dengeli taşıyabilmek için kuyruğa ihtiyacı kalmamıştı.

*

İki hafta önce, tam tarihi ile 16 Eylül 2021 günü “bioRxiv” adlı sitede yayınlanan yeni bir araştırma bunu ispatladı.

Atalarımızın kuyruğunun yok oluşunu başlatan genetik mutasyon, “Alu” adı verilen bir elementin, kuyruklu atalarımızın genomlarına girmesi ile başlamış. Biliminsanları, bu “Alu”ya çok benzeyen TBXT genini farelere vermişler ve farelerin kuyruğunun da kaybolduğunu gözlemlemişler..

*

Sonuç... Dedelerimiz sadece primat değildi...

Kuyruklu primattı...

Ve kuyruğumuz da işte şu gördüğünüz pelvis kemiğinin hemen ortasından başlıyordu.

SIKICI BİR KORKU FİLMİ Mİ, DAHA SIKICI BİR İNANÇ TARTIŞMASI MI

GEÇEN hafta streaming platformlarına tuhaf bir dizi kondu.

Adı “Midnight Mass”...

Olay, balıkçılıkla uğraşan insanların yaşadığı küçük ve izole bir adada bulunan bir köyde geçiyor.

O ihaleyi alan inşaatçının iktidara tahsis ettiği süper yat kaç metreydi

Köyün küçük bir kilisesi var ama kasaba fikren bölünmüş durumda ve kiliseye giden insan sayısı az.

İşte bu kiliseye bir gün genç bir papaz geliyor ve onun gelişi ile birlikte köyde tuhaf ve esrarengiz olaylar başlıyor.

*

Önce bir cinayet dizisi gibi başlıyor.

Bir ara, “Twilight, vampir, kurt adam” hikâyesine dönüşüyor. Sonra bir Halloween korku filmi haline geliyor...

Sonra inanç, Hıristiyanlık, Müslümanlık üzerine bir tartışmaya dönüşüyor...

Tamamını bir gecede seyrettim.

Peki izlenimim ne? Anlatayım.

BİR SİYASET MÜHENDİSİ OLARAK CÜBBELİ VE BU DİZİNİN PAPAZI

MIDNIGHT Mass dizisi hakkındaki raporum:

Beğendim mi?

O ihaleyi alan inşaatçının iktidara tahsis ettiği süper yat kaç metreydi

Tam beğendim diyemem.

İlgiyle izledim mi?

Tam öyle olduğunu söyleyemem...

Korku filmi olarak beğendim mi?

Zaten korku filmlerini sevmem ama bu ne korku filmi olmuş ne “true crime” ne de suç dizisi...

İnanç tartışmalarını ilginç buldum mu derseniz...

Vallahi Türkiye gibi bir ülkede yaşayan bir insan olarak, fetva zenginliğimiz, televizyonlardaki din hocalarımızın fantezileri, Diyanet’in karıştığı tartışmalardaki yelpazeyi izleyince...

Hele hele son olarak Cübbeli Ahmet Hoca’nın Yeni Türkiye’nin siyaset mühendisi olarak konuştuğu dizileri izleyince...

Artık başka hiçbir inanç tartışması kesmez beni...

Kısaca, uykusuz kaldığına değdi mi diye sorarsanız...

Değmedi...

Direkt Cübbeli Ahmet’in YouTube dizilerine geçtim.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar