THE Rolling Stones’un davulcusu Charlie Watts’ın ölüm haberini önceki akşam Akyaka’da “Halil’in Yeri”nde yemek yerken aldım.
Tabii haber önce, evimizin haber merkezi Tansu’nun telefonuna geldi. Biraz sonra benim cebime de düştü...
Hem de nereden biliyor musunuz? Dünyanın en önemli gazetesi The New York Times’tan “Breaking News” olarak...
O andan itibaren dünyanın bildiğim en önemli gazetelerinin internet sayfalarına girdim.
İşte sonuç:
*
ABD: New York Times, Washington Post, Los Angeles Times gibi gazetelerin açılış sayfalarının o an için en büyük haberiydi. Ünlü müzik ve kültür dergisi Rolling Stone açılış sayfasını tamamen ona ayırmıştı.
İNGİLTERE: Times, Guardian, Daily Telegraph, Sun gazetelerinin açılış sayfalarının en önemli haberiydi.
ALMANYA: Ülkenin en büyük gazetesi Bild’in açılış sayfası, “Elveda Charlie” yazısı ile tamamen ona ayrılmıştı.
İSPANYA: El Pais gazetesinin açılış sayfasının en önemli haberiydi.
YUNANİSTAN: Katimerini, açılış sayfasını tamamen ona ayırmıştı.
RUSYA: Pravda’nın açılış sayfasının en önemli haberi buydu.
Bu haberleri izlerken Türkiye’nin en önemli davulcularından Asım Ekren’i hatırladım.
Rahmetli Turgut Özal’ın kızı ile evlendiğinde onun hakkında çıkan yazıları çok üzülerek izlemiştim.
“Kızını davulcuya verdi” gibi küçümseyici ifadeler gırla gidiyordu...
Buyurun arkadaşlar...
Buyurun size bir başka davulcu...
*
Davul sadece bir çalgı değildir... Davulcu ise sadece bir müzisyen değildir...
O enstrüman ve o insanlar, bazılarının basmakalıp klişelerine asla sığmayacak kadar zengin bir mirasın parçalarıdır...
TÜRKİYE DAVULCULARINA SELAM
BUNDAN istifade rahmetli Asım Ekren dışında, Türkiye’nin büyük davulcularına da bir selam gönderiyorum.
Durul Gence, Ferit Odman, Can Kozlu, Ateş Tezer, Alpay Şalt, Kerem Kabadayı, Cengiz Tural, Doğaç Titiz, Volkan Öktem...
Ve unuttuğum öteki davulcularımız... Hepinize bin selam...
The beat goes on...
GRUBUN EN MUTLU KIZI DAVULCUYA KAÇANDI
HİÇ sevmediğim klişe sözlerden ikisi:
“Kızını bırakırsan ya davulcuya kaçar ya zurnacıya...”
“Davulcuya kız verilir mi?”
Böyle düşünenlere söyleyeyim.
Rolling Stones üyelerinin eşleri arasında en şanslı ve en mutlu olanı Charlie Watts’ın eşi Shirley Ann Shephard’dı...
Daha 1964’te herkes onları “Kötü çocuklar” olarak severken, Charlie Watts sanat okulu öğrencisi bir heykeltıraş bu kızla gizlice evlenmişti... Ölünceye kadar evli kaldılar...
57 yıl boyunca kimse Charlie Watts’ı grubun öteki üyelerinin grup seksi partilerinde görmedi.
Yani en mutlu kadın davulcuya kaçandı...
KAVGA
MİCK JAGGER’I SOMON FÜME TABAĞI ÜZERİNE ATTIĞI AN
KEITH Richards’ın Türkçeye de çevrilen hatıra kitabı “Hayat”ta ilginç bir anekdot var.
1984 yılında bir iş için Amsterdam’a gidiyorlar.
Gece Mick Jagger ve Keith Richards dışarı çıkmaya karar veriyorlar. Keith Richards, Jagger’a, kendi düğününde giydiği ceketi veriyor.
*
İkisi sabaha karşı 5.30’da otele dönüyorlar.
Tabii kafalar çok iyi...
Mick Jagger odadan Charlie Watts’ı arayıp uyandırıyor ve “Nerede benim davulcum” diye bağırıp onu aşağıya çağırıyor.
25 dakika sonra odanın kapısı çalınıyor. Charlie Watts üzerinde Savile Row’da dikilmiş takım elbisesi, kravatını takmış ve tıraş olmuş vaziyette karşılarında. Keith Richards’ı itip doğruca Mick Jagger’ın yakasına yapışıyor ve şöyle bağırıyor:
“Sakın bir daha bana davulcum deme...”
Sonra onu hızla itiyor, Jagger masanın üzerindeki somon füme tabağının üstüne düşüyor.
Kaçmak için odanın penceresine koşuyor, kafa iyi olduğu için pencerenin altındaki kanala düşecek.
Tam o anda Keith Richards onu ceketinden yakalayıp kurtarıyor.
*
Ertesi gün Charlie Watts hâlâ öfkeli ve Keith Richards’a bağırıyor: “Niye tuttun beni! O herifi pencereden atacaktım...”
Keith Richards ise her zamanki gibi sigarasından bir nefes çekip şu “cool” cevabı veriyor: “Ben adamı değil üzerindeki ceketi tuttum. Çünkü benim düğün ceketimdi o...”
HERKES NİYE ONUN SAVİLE ROW ELBİSELİ FOTOĞRAFINI TERCİH ETTİ
MICK Jagger dahil birçok insan ve internet sitesi Charlie Watts’ın ölümünden sonra bu fotoğrafını kullandılar. Çünkü Londra’nın soylularının ve zenginlerinin klasik takım elbiselerinin dikildiği Savile Row terzilerinden çıkmış bu elbise, aslında onun gerçek karakterini veriyor... O farklı bir Rolling Stones’du... İçlerinde “Sir” unvanını en çok hak edecek kişi de oydu.
Grafikerdi ve başlarda hayatını bir reklam şirketinde çizdiği grafik ve çizgi romanlarla kazanıyordu.
Mick Jagger ve Keith Richards blues’cuyken o cazcıydı.
En büyük ideali Blue Note kulübünde Charlie Parker’la çalmaktı...
Rolling Stones üyesi olarak yüz binlerin önünde çalarken, o kurduğu küçük caz toplulukları ile bir avuç insan önünde çalmayı belki de daha çok seviyordu.
PERFORMANS
EN İYİ ÇALDIĞI VE KENDİNİ GÖSTERDİĞİ ALTI PARÇA
NEW York Times onun performansını ve farkını en iyi gösteren üç parçayı şöyle sıralıyor:
Paint it Black
Satisfaction
Ruby Tuesday...
Ben bunlara “Under My Thumb”, “Anybody Seen My Baby”, “Time is on my Side”ı da eklerim.
ŞANSLI BİR STONES HAYRANININ DAVOS’TA ÇOK ÖZEL BİR GECESİ
ŞANSLI bir Rolling Stones hayranıyım ben... Grubu, İstanbul’da Ali Sami Yen, ABD’de
Coachella Desert Trip, Küba’da Havana, Londra’da Hyde Park konserlerinde canlı izledim.
Davos’ta New York Times gazetesinin sahibi ve o günkü başkanı Arthur Sulzberger’in, Rolling Stones’un kuruluşunun 50’nci yılında Mick Jagger için verdiği 30 kişilik partiye davet edilenlerden biri de bendim. Sabaha kadar sohbet ettim.
Benim için dünya rock tarihinin hiç şüphesiz en büyük grubudur.
BU CİNAYET BAVULUNDAN BİR KAHRAMAN ASKER ÇIKTI
29 Ocak 2010...
Bu fotoğraf o günden beri hiç aklımdan çıkmadı...
Ölünceye kadar çıkacağını da sanmıyorum...
Çünkü bir dönemin en karanlık fotoğrafıdır o...
Türkiye’nin en büyük komplo tarihinin belgesidir.
Yüzlerce insanın hayatına mal olan, ailelerini perişan eden, Türk adalet tarihinin en karanlık sayfalarından birinin ibret karesidir......
İleride demokrasi müzelerinin komplo bölümlerine konacak bir obje...
*
Ne vardı o bavulun içinde...
Güya bir darbenin güya belgeleri...
Güya askerler şu camiyi, bu camiyi bombalayacaklardı...
Güya balyoz diye bir darbe hazırlığı yapıyorlardı...
Güya kendi milletinin üzerine bomba yağdıracaklardı... İşte bu tarihi yalanın delilleriydi güya...
Güya kahraman bir gazeteci, dönemin FETÖ’cü polislerinin nezaretinde bunları savcılara teslim edecekti...
Vatan ve demokrasi hamaseti altında, Türkiye tarihinin en büyük yalanlarından birini servis ediyordu bu FETÖ’nün gönüllü hamalı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün tarihi bir karara imza attı. Jandarma Komutanlığı Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na Tuğgeneral Nail İlbey’i getirdi...
Kimdi o Nail İlbey?
İşte bu süfli bavulun içindeki kumpas belgeleri ile atılan iftira sonucu 16 yıl hapis cezasına çarptırılan subaylarımızdan biriydi...
İşte o subayımız şimdi güvenlik güçlerimizin en fazla cesaret, en fazla kahramanlık ve fedakârlık isteyen bölümlerinden birinin başında...
PKK-YPG terörü ile, TİKKO, DHKP/C terörü ile, El Kaide, IŞİD katilleri ile mücadele edecek...
Kimin için...
Camilerine bomba atacak diye iftira attıkları o insan, şimdi o camilerin cemaatinin can güvenliği için mücadele edecek...
*
FETÖ’nün insafsız kumpas çetesi, o bavullara şerefli subayların cesetlerini tıkıştırmaya kalkışmışlardı...
O bavullardan kahramanlar çıktı...
Bavulu hazırlayanların çoğu yurtdışında emin hücre evlerinde...
Kullanıp paçavra gibi attıkları gönüllü hamallar ise, o bavullara sokmaya çalıştıkları insanların boşalttığı cezaevlerinde...
*
Ne diyoruz hep...
Gerçeklerin mutlaka ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır...
İmzası ile bu gerçeği ortaya çıkardığı için Cumhurbaşkanımıza bir vatandaş olarak teşekkür ediyorum.
Yorum Yazın