Türkiye İstatistik Kurumu tarafından düzenli aralıklarla yayınlanan ülkemiz nüfusuna ilişkin veriler, ortaya koyduğu sonuçlar bakımından tahlil edilmesi gerekli önemli özellikler taşımaktadır.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarından günümüze kadar yapılan genel nüfus sayımı sonuçlarına göre 1927 yılında 13.648 bin olan ülkemiz nüfusu 2021 yılında 84.680 bine ulaşmış durumda.
Cumhuriyet’in ilk yılları Kurtuluş Savaşından yeni çıkmış, nüfusu azalmış, yokluk ve yoksulluğun çekildiği yıllardı. O dönemlerde görev yapan Cumhuriyet hükümetlerinde esas alınan nüfus politikaları nüfus artış hızının artırılması şeklinde planlanıyordu.
Nüfusumuzun artmasına yönelik planlamalar uzun yıllar devam etti ne var ki TÜİK verilerine göre 1935 yılında binde 21,1 olan yıllık nüfus artış hızı 2021 yılında binde 12,7 ye düştü.
1935 yılından itibaren yayınlanan nüfus piramitleri incelendiğinde sağlık alanında görülen gelişmeler, yaşam standardı ile refah düzeyinin artışı, doğurganlık ve ölüm hızlarının azalması, yaşam süresinin artması ile nüfus yaş yapısının şekil değiştirdiği gözlenmektedir.
Bu duruma bağlı olarak yaşlı nüfusun arttığı, ortanca yaşın yükseldiği, çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranlarının azaldığı ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde 1935 yılında 15-64 yaş grubundaki çalışma çağındaki nüfus oranı % 54,7 iken bu oran yıllar içinde giderek artarak 2021 yılında % 67,9 a ulaşmış bulunuyor.
Yıllara göre değişiklik içeren nüfus piramitlerinin tetkiki; eğitim, göç, yabancı nüfus ile işgücü ve istihdam açısından bünyesinde önemli özellikler barındırdığını ortaya koymaktadır.
Nüfusumuzun giderek artması, bunun genç nüfusa olan olumlu etkisi uluslararası alanda askeri açıdan bir güç olarak görülmekte ise de bu artışın ortaya koyduğu olumsuzlukları da dikkate almak gerekmektedir.
Nüfusumuz TÜİK verilerine göre her 5 yılda 5 milyon, yılda ise 1 milyon civarında artış göstermektedir.
Nüfus istatistiklerine ilişkin veriler genellikle sanayileşmiş ülkelerde nüfus artışının az, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde ise fazla olduğunu ortaya koymaktadır.
Nüfus artış hızının herhangi bir ülkede sorun olması, o ülkenin temel ihtiyaçlarının karşılanmasında karşılaşılan sorunlardan kaynaklanmaktadır.
Nüfus artışı askeri ve siyasi açıdan bir güç olarak değerlendirilmiş olsa bile artan nüfusun ortaya çıkardığı eğitim, istihdam ve beslenme gereksinimleri karşılanmadığında daha ciddi sorunlarla mücadele etme söz konusu olabilmektedir.
Planlamadan yoksun kontrolsüz yoğun nüfus artışının tüketici konumunda olan çocuk yaştaki nüfusta tüketimi artırdığı, kişi başına düşen ulusal gelir payını azalttığı, ekonomide kalkınma hızını yavaşlattığı, bilimsel açıdan da, konunun uzmanlarınca da kabul edilen bir görüştür.
Elbette Cenabı Allah yarattığı her canlıya yaşam için zaruri olan rızkını vermektedir. Ne var ki Yüce Yaratan insanlara akıl nimetini de vermiş olup bu nimetin yeri ve zamanı geldiğinde kullanılmasını da buyurmuştur. Plansız nüfus artışının yalnızca tüketim açısından değil; eğitim, istihdam ve göç sorunları açılarından da düşünülmesinde zaruret vardır.
Ayrıca artan nüfusu beslemek için toprağın aşırı kullanılması toprak erozyonunu hızlandırmaktadır.
Aşırı nüfus artışı son yıllarda ülkemizde eğitim alanında da önemli sorunların çıkmasına neden olmuştur.
Genç kuşağın geleceği açısından yükseköğretim mezunlarının iş bulmasında çektiği sıkıntılar, eğitimde kalitenin düşmesi, okullaşma oranında planlanan hedeflere ulaşılamaması eğitim sisteminde yaşanan sorunların birkaçını oluşturmaktadır.
Ülkemiz ayrıca 2011 yılından itibaren komşu ülkelerde çıkan iç savaş, terör ve karışıklıklar nedeniyle mülteci göçüne maruz kalmış bulunmaktadır. Suriyeli mültecilere ilave olarak, Afrika’da bazı ülkelerde yaşanan iç karışıklıklarla birlikte Afganistan’da Taliban yönetiminden kaçak göçmenlerde ülkemizde nüfus yoğunluğunun artmasına neden oldu.
Göçmen nüfusu eğitim sistemine entegre etmenin getirdiği sorunlarla birlikte ekonomik alanda ihtiyaçlarının karşılanmasında yaşanan sorunlarda aşırı nüfus artışının bir yanını oluşturmaktadır.
Ülke olarak 1965-1980 yılları arasında izlenen nüfus politikalarına dönüş zamanı gelmiş bulunmaktadır. Aksi takdirde plansız ve kontrolsüz nüfus artışı, dünya genelinde küresel ısınmanın yaşandığı, kaynakların giderek tükendiği, kuraklığın tehdit oluşturduğu bir ortamda daha büyük boyutlu sorunların yaşanmasına neden olacaktır.
Yorum Yazın