Türkiye Süper Ligi, Türkiye Sahtekârlar Ligi'ne döner, hatta orada da kalmayıp yeni bir mutasyonla "Utanmazlar Ligi" olarak ortaya çıkarken, hiç ama hiçbir eylem yapmadan seyreden Futbol Federasyonu, sayısız yazımıza, sayısız uyarımıza rağmen tek yanıt vermemiş, hem tribünlerde, hem de ekran başında müthiş bir seyirci azalmasına sebep olan bu rezilliği önleme yolunda elinde sayısız imkân varken, kulüplerin baskısından korkup, seyirci olmakla yetinmişti.
Bu konuda sayısız yazı kaleme aldım. Sayısız önerilerde bulundum.
Ama, üstelik hısım olduğumuz, üstelik kazandıklarının bir bölümünü bu ülke halkına iade etmek adına, sanata yaptığı yatırımları ve kurduğu Limak Senfoni Orkestrası'nı göklere yükselttiğim, hepsinin üstüne, Artvin'de tamamen Türk mimar ve mühendisleri ve Türk işçileri ile yaptığı Türkiye'nin en yüksek, dünyada üçüncü, üstelik "çift eğimli" (Hem karşıdan karşıya, hem yukarıdan aşağıya yay biçiminde) olduğu için, ülkemiz için bir gurur anıtı olan Yusufeli Barajı'nı, bu ülkenin bütün yazılı ve görüntülü medyası ihmal ederken, köşemde nerdeyse ilk ben tam sayfa duyurdum ve Nihat Özdemir'i yürekten kutladım.
Yani, Nihat Başkan,
Sizinle kişisel hiçbir sorunum olmadığını dünya biliyor. İyileri övüyor, muhteşemleri yere göğe koyamıyor, yanlışlarınızı da yeriyorum. Siz, ne bir akraba, bir dost ya da bir gazeteci/yönetici ilişkisi içinde bana bir telefon bile etmediniz.. En azından yergiler, eleştiriler için "Yahu Hıncal, neler yazıyorsun sen" demediniz.. Yapabileceğiniz tonla şey varken, hiçbir şey yapmadınız ve sustunuz, oturdunuz.
Sahadaki sahtekârlıklar, utanmazlık boyutlarına geldi. Seyrettiniz. Dünyanın en çok duran, oyun süresinden en çok çalan, en kısa oynanan futbolu bizde sergilenmeye başladı. Hürriyet'te Uğur Meleke kardeşim, seyirciden çalınan futbolu rakamsal olarak açıkladı. "Gık" demediniz.
Sonuç işte meydanda.. Tribünler boşaldı.
Futbol naklen yayın ihalesini ertelemeye rağmen yapamadınız. Bu rezil futbol, ekran başında izleyenlere de kutularını iade ettirir oldu, reytingler iyice düştü, istenen paranın gölgesine ulaşılamadı. Hem de pandemi döneminde millet evde oturur ve vakit geçirecek şey ararken..
"Açıklayacağım" dediğiniz pazartesi günü, bir daha erteleme açıkladınız.
Futbolun sahtekârları ve onlara sahada müdahale etmeyen hakemleri sadece seyrettiğiniz için, bu hale gelirken, kaç yazı yazdığımı unuttum, Başkan!. Hepsi size yönelikti.
"İş yapın.. Müdahale edin" dedim sustunuz. Yapılabilecekleri yazdım, sustunuz..
Futbol katledildi, sustunuz.. Ve Nihat Başkan nihayet konuştu. 8+3 kararınızın sonucu, ilk 11'de yer alma fırsatı bulup 3 büyükler forması giyen gençleri örnek gösterdim ve sizi bir daha kutladım.
"Yetmez 6+5'e gitmeliyiz" dedim..
O zaman işte Nihat Başkan konuştu..
Beni itham ederek hem de, kendi kişisel imzanızla ilk defa bir mektup gönderdiniz..
"Hiç araştırma gereği hissetmeden, gündemi takip etmeden, bihaber, önyargı- lı yaklaşımınız.." dediniz, Nihat Bey..
Hangimiz futbol gündeminin daha içinde, hangimiz başımıza gelenleri izleyip, analiz edip, gelecek felaketleri görüyor ve alınacak tedbirleri öneriyor, bu ülke halkı biliyor.
Benim yazdıklarımı okuyup anlasa ve gereğini yapsaydınız, bugün tribünlerde yer kalmaz, naklen yayın reytingleri tavan yapar ve yayına talip olanların rekabeti yüzünden, ihale kim bilir yüzde kaç artışla yapılırdı. Şimdi enflasyona rağmen eksiliyor, siz ihaleyi yapamıyor ve erteliyorsunuz!.
Açıklamanızı, içindeki imla yanlışlarına rağmen, harfine dokunmadan sayfama aldım. Benim gazetecilik anlayışım bu çünkü. Bin yazı yazdım, hepsinde sustu. Sonra bir yazı yazdım. Konuştu. Koyacağım tabii.. Koyacağım ki, okurum sizi de, beni de daha iyi tanısın..
8+3 kararını aslında kulüplerin baskısıyla ertelediniz. Gene kulüplerin baskısıyla, özellikle bazı kulüplerin baskısıyla nelere seyirci kaldığınızı da gördük.
7+4 ve 6+5'i de istemiyor kulüpler. Daha doğrusu çoğunluk yöneticiler ve başkanlar..
Cevap verdiğiniz yazı, bu kararınızdan vazgeçmemenizi sağlamak amacıyla yazıldı. Çünkü daha evvel "pandemi" bahanesi ile ertelemiştiniz. O bahane de halen sürüyor. Size verilen kararın uygulanacağını bir daha açıklatmam lazımdı.
Açık ve çıplak imzalı yazınız, şimdi elimdeki belge olarak dosyalarıma girdi.
Türklerin ve Türk gençlerinin yolunu kesen ve ülkemizi süprüntüleri bize sokuşturarak milyonlar kazanan birtakım menecerlerin sömürgesi haline getiren "yabancı özgürlüğü"ne dönülmesi tehlikesine karşı da bir belge bu imzanız Nihat Başkan..
Bu imza kademeli olarak 7+4 ve 6+5'e dönülmesinin garanti belgesi olarak bugün sütunumda yayınlandı. Dosyama girdi Başkan..
Artık dönemez ve erteleyemezsiniz!.
.................
("Nokta" diyemiyorum.. Çünkü açık söylüyorum. Gene de baskılara boyun eğer ve bir yolunu bulup cayar veya bir daha ertelerseniz, hiç şaşırmam Nihat Bey!.)
***
NİHAT ÖZDEMİR'İN YAZILI AÇIKLAMASI...
(Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir'den aldığım yazılı açıklamanın tam metnidir.)
Sayın Hıncal Uluç;
22.02.2022 tarihinde Sabah Gazetesi'nde yer alan "Gençlere daha çok fırsat!.. 6+5 gelsin!." başlıklı köşe yazınızda Federasyonumuzun yürekli bir şekilde 6+5 kararı almasına dair bir çağrıda bulundunuz.
Öncelikle belirtmek isterim ki, Türk gençlerinin Süper Lig'de daha fazla oynaması, en çok da 3 yıl önce bu amaçla yola çıkmış olan Federasyonumuzu memnun etmektedir.
Gerek şahsım gerekse Yönetim Kurulumuz, daima genç futbolcularımızın yanındadır ve ülke futbolumuzun geleceği için onları desteklemektedir.
Ayrıca sizin Türk gençlerine olan desteğiniz her genç oyuncu için önemlidir. Ancak; yazını şu ifadelerle tamamlamaktasınız:
"6+5 yürekli kararını alacak Federasyon var mı ülkemizde peki?.
İşte ondan şüpheliyim!.
Hadi Nihat Başkan!.
Gençlere kapıları aç.. Tüm kulüplere açtır!.
Bir karar al, tüm günahlarını unuttur.."
Sayın Uluç, size çok önemli bir hususu hatırlatmak isterim...
Bilginiz olsun! Biz bu kararı çoktan aldık. Hem de 08.07.2020 tarihinde... TFF Yönetim Kurulumuzun kararını aynı gün kamuoyuna duyurduk...
Üstelik 3 sezonluk planlama ile ve sözleşme sayısında 14-12-10, sahada 8-7-6 olacak şekilde.
Ancak malumunuzdur, pandemi şartlarında, kulüplerimizin o dönemki kabul edilebilir gerekçeleri ve mağduriyetlerinin önüne geçmek için 1 yıl uygulamayı erteledik.
Ertelerken de, kararımızı, yani 3 yıllık yabancı uygulamasının 2021-2022 sezonunda başlayacağına dair kararımızı, 29.07.2020 tarihli Yönetim Kurulu'nda aldık ve kamuoyuna ilan ettik.
Yani; 1.5 yıl önce, başka deyişle 19 ay önce...
2021-2022 sezonuyla birlikte uygulama başladı... Ve aynen devam ediyor.
Meyvelerini de sizler görüyorsunuz.
Sonraki süreçte de, yerli planımızı, defalarca çıktığım canlı yayınlarda ve bulunduğum ortamlarda sorular üzerine, kamuoyu ile paylaştım.
Hatta; 27.10.2021'de, sizin de içerisinde bulunduğunuz Turkuvaz Medya Merkezi'nde katıldığım UFEF etkinliğinde, "8+3 bu sene, gelecek sene 7+4, bir sonraki sene de 6+5'e düşürmede kesin kararımız var.
Bu kararlarımızı devam ettireceğiz" şeklindeki açıklamama kolayca ulaşabilirsiniz!..
Kaldı ki, Kulüpler Birliği Vakfı'nın çeşitli kereler yaptığı resmi başvurularına rağmen, biz TFF olarak bu kararımızın arkasında durduk.
Ayrıca; bir hatırlatma daha yapayım...
Daha başkanlığımın 3. ayında, 15.08.2019'da devletimizin ajansının canlı yayınında, "Takımlarımız bazı maçlara 11 yabancıyla çıktı. Bu Türk spor kamuoyunu rahatsız etti. İstiklal Marşı'mız okunurken, baktığımızda hiçbir Türk'ün olmadığını gördük. Sahadaki sayıya kısıtlama getirebiliriz" diyerek bu yola çıktığımızdan da muhtemelen haberiniz de yok!.
Tüm bunlara rağmen, şaşkınlıkla görüyorum ki, bu kararımızı yok saymakta kararlısınız. Tıpkı Federasyonun tüm çaba ve çalışmalarını bugüne dek yok saydığınız gibi...
Hiç araştırma gereği hissetmeden, gündemi takip etmeden, bihaber, ön yargılı yaklaşımınız ve asla kabul edemeyeceğimiz bu tutumunuz, bizlerin çalışma şevkini kırmayacak, hedeflerimizden vazgeçirmeyecektir.
Türk basınının önemli bir karakteri olan şahsınızın, Federasyonumuza yapmış olduğu bu haksızlığı telafi etmek için yürekli bir davranış göstereceğinden eminim...
Saygılarımla,
Nihat ÖZDEMİR
(Islak İmza)
***
ŞAKA!..
"Takımlarımız bazı maçlara 11 yabancıyla çıktı. Bu Türk spor kamuoyunu rahatsız etti. İstiklal Marşı'mız okunurken, baktığımızda hiçbir Türk'ün olmadığını gördük!."
Sevgili Okurlar,
Sizce yukardaki ifade kime aittir?.
"Milli Marşımızı okuyan tek kişi" olmayan takımı kim yarattı?. Kim o takımı sahaya süreni tam da bu ifade ile defalarca eleştirdi ve "Milli Marşı okuyan tek kişisi olmayan takım" lafını hafızalara çaktı?
Islak imzalı cevaba bakarsanız, bu lafın sahibi Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir'miş..
Buyurun buradan yakın!.
***
BİR MUHTEŞEM SERGİ Kİ...
Aslında bugün tam sayfamı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentop'un, Dolmabahçe, Milli Saraylar Saray Koleksiyonları Müzesi'nde açılışını yaptığı "Sıtkı/ Kütahya Koleksiyonu/ Nida Olçar Sergisi'ni görmeniz için son 2 gün.." demeye ve bu sergiyi uzun uzun anlatmaya ayırmıştım. Nihat Özdemir konuşunca, sayfamın büyük bölümü oraya gitti. Bu yazıyı bugün "Dikkat! Son iki gün" uyarısı olsun diye yazdım, bugün. Geniş yazı salıya.
Mutlak, ama mutlak görmeniz gerek.. Gururlanmanız ve bir daha "Ne mutlu Türküm diyene" demeniz için vesile olacak, göreceğiniz dünya şaheserleri.. Tüm dünyaya adını ezberleten ve dünya Çini uzmanlarına "Çini'nin Picasso'su" dedirten Sıtkı Usta'yı, kızı Nida Olçar, ölümünden yıllar sonra yaşatıyor ve ne mutlu ki, devletim de ona en tepeden yardım ediyor.
Sergi alanı Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Milli Saraylar Müzesi.. Açan, yazdık, TBMM Başkanı..
Unutmayın.. Bu muhteşem sergiyi görmeniz için son iki gün.. Gerisi salıya..
Yukardaki resim mi?. Onu Nida anlatıyor işte..
"Yaklaşık 20 yıl önce babam ile Serpil abla, Ayasofya mozaiklerini altın ile çalışmışlardı ve halen Ayasofya sergisinin yankıları günümüzde sanat dünyasında devam etmekte. Babam rahmetli olduktan 1 yıl sonra Serpil ablayı aradım ve bana da bu altın tekniklerini göstermesini rica ettim.
Serpil abla hiç ikiletmeden Ankara'daki atölyesinin kapısını bana o dönem (2011 yılı) açtı, tüm aşamalarını anlattı, gösterdi, hiç unutmam 1 büyük çanta malzemeyi de 'Sen Kütahya'da bulamazsın' diyerek yanıma koymuştu, sağolsun.
Gördüğünüz pano 10 yıl önce Serpil ablanın elinden altın varaklanmış çift başlı bir Selçuklu Kartalı.
Çift başlı kartal, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Türk Devletleri'nde 'Doğu ve Batı hâkimiyetinin simgesidir.' '
1 gövdede 2 baş' ayni zamanda erkek ve kadının toplumun eşit üyeleri olduklarını da sembolize eder."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Bir gün bir akil adama sordular..
"Hayatın anlamı nedir?."
Cevap verdi...
"Hayatın anlamı yoktur. Hayat, anlam yaratmak için verilmiş fırsattır."
***
TEBESSÜM
Geçen gece karım, "Bugüne dek kaç kadınla uyudun?" diye sordu. "Bir tek seninle" dedim. "Ötekiler beni bütün gece uyutmadılar."
Doktorum "10 güne kadar yeniden görmeye başlarsın" dedi. "Kırık kolun da bir ayda iyileşir."
Yorum Yazın