Yüksel Aytuğ

Yüksel Aytuğ

Mail: hffhsyt@hotmail.com

Nedir bu ifşa rezilliği?

Bu aralar sosyal medyada yeni bir akım türedi: "Eşini ifşa etme modası..."
Adamın biri, banyoda bebeğini yıkayan karısının o "en doğal" halinin yanına estetikli, makyajlı ve fotoşoplu fotoğrafını koyup "büyük farkı" sosyal medyada paylaştı. Ardından bu kez bir kadın tanıştıkları günlerde "sırım gibi" olan kocasının evlendikten sonra nasıl kel ve göbekli bir adama dönüştüğünü "Evlendikten önce ve evlendikten sonra" başlığıyla sosyal medya hesabına koyuverdi.
Aynı yastığa baş koyduğun, "iyi günde kötü günde" diye söz verdiğin çocuklarının annesini ya da babasını durup dururken ele güne rezil etmeye kalkışmak da neyin nesi?
Şaka anlayışımız mı erozyona uğradı yoksa "evlilik müessesesi", pazar tezgahına mı dönüştü, karar veremedim doğrusu...

Snooker'a fena tutuldum
İtiraf edeyim ki, geçen hafta televizyon izleme mesaimi aksattım. Sebebi de Eurosport ekranlarında yayınlanan Dünya Snooker Şampiyonası'ydı. Bir kapıldım, geceler boyu karşısından ayrılamadım. Dizileri, programları da sabaha karşı kayıtlardan izlemek zorunda kaldım.



Gençliğim neredeyse bilardo salonlarında geçmesine rağmen, snooker türüyle tanışalı sadece 3 yıl oldu. O da Eurosport yayınları sayesinde gerçekleşti. Karambol, üç bant ve Amerikan'dan başkasının pek oynanmadığı ülkemizde snooker pek yaygın değil. Oysa bu tür için sadece yetenek yeterli olmuyor. Çünkü oyun, bilardo ile satrancın karışımı gibi. Üç hamle ilerisini düşünmek, buna göre topa vurmak, rakibinize tuzaklar kurmak zorundasınız.
Bana göre son şampiyonanın yıldızı, Si adlı Çinli gençti. İlk kez bir dünya şampiyonasına katılan 20 yaşındaki Si, ünlü rakiplerini birer birer elerken 9 adet yüzlük seriye ulaşarak bir de rekorun altına imza attı. Ancak yarı finalde şampiyonanın galibi Brecel'e elenmekten kurtulamadı.
Snooker... Sevgili Ayhan Sicimoğlu'nun deyişiyle: Hastasıyım!..

Hoşgeldin Cancağızım!
Atv'nin fenomen dizisi Ben Bu Cihana Sığmazam'da Tatavlalı kurşunlara geldikten sonra ne demiştim bu sütunlarda? "Yine de kapıyı aralık bırakmakta fayda var. Kimsenin kolay kolay ölemediği BBCS'de sürprizlerin sonu gelmez..."



Nitekim tam da öyle oldu. Tatavlalı'nın vurulmasının, Cezayir imzalı bir mizansen olduğu otaya çıktı. Çünkü Cezayir'in can düşmanı Kayıkçı'ya ulaşması için Tatavlalı'yı yem olarak kullanması gerekiyordu. Ne yalan söyleyeyim, bir Tatavlalı fanı olarak onun ölmediğine kendisinden daha çok sevindim... Hatta sabun gibi sürekli avuçlardan kayan Tatavlalı'nın, bizimkilerin elinden üçüncü kez kurtulmasına bile...
Bu arada Oktay Kaynarca'nın dublör kullanmadan oynadığı köprüden atlama ve uçurumdan düşen kamyon sahneleri de nefes kesti. Bir tek şunu anlamadım: Azamet ile Ateş, kamyonu dakikalarca 5 metre gerisinden takip ederken, tekerleklerine ateş etmeyi neden akıl edemedi?

Gaf kürsüsü
Abdülkerim Durmaz: Ahmet Çakar'la her ne kadar didişsen ruh ikizi gibisiniz... Çok seviyor seni.... Serhat Ulueren: Seviyor, çünkü bende bin tane açığı var. (343 Digital Youtube kanalındaki diyalog)

Zap'tiye
Bodrum beach'lerinde lahmacunun fiyatı 450 lira olmuş. Adını da değiştirseler bari... "Sex on the Beach!"

Ne demiş?
"Ütüyü icat eden kişi 'Bir şey buldum' diye sevinmiştir. Allah cezanı versin. Kırışık giyerdik. Lüzumsuz kişi." (Sosyal medyadan)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar