Yüksel Aytuğ

Yüksel Aytuğ

Mail: hffhsyt@hotmail.com

Ne mutlu Türküm diyene...

Bu hafta ülkemle gurur duymamı sağlayan öyle çok olay yaşadım ki... İstiklal Caddesi'ne bomba koyan hain, ona yardım ve yataklık edenler ve talimat verenlerle birlikte sadece 10 saat içinde yakalanıp adalet önüne çıkarıldı. Bu bana göre tarihi bir başarıdır. Zira benzer olayları yaşayan İngiltere, Fransa, Almanya ve İspanya'da münferit şüpheliler dışında saldırganların hemen hiçbiri yıllar geçmesine rağmen yakalanamadı.
Ardından terörü kaynağında kurutmak için kusursuz bir Pençe Kılıç harekatına giriştik. Beton delen yerli mühimmat ile kansızları sığınmaya çalıştıkları mağara, tünel ve kovuklarının içinde vurduk. Aslında bırakın nokta atışıyla 500 teröristi anında yok etmeyi, 285 hedefi şaşmaz bir doğrulukla tespit edecek istihbaratı sağlamak bile imkansızdı. Çok şükür ki Mehmetçik için imkansız, artık zaman bile almıyordu. Üstelik bunu bölgeye çökmüş ABD ve Rusya'ya "rağmen" yapacak bir güç, etki ve dirayete ulaşmıştık...



Ve... Batının enerji diye inim inim inlediği şu günde, dünyanın en büyük beşinci barajı Yusufeli'ni tamamladık. Dünyanın en hızlı akan nehirlerinden Çoruh'u zaptedip, boynuna 275 metre yüksekliğinde betondan bir tasma takmak, üstelik bunu tamamen yerli teknoloji, mühendislik ve öz sermaye ile başarmak öyle her babayiğidin harcı değildi. Önceki gece hem TRT Belgesel hem de TRT 1'de yayınlanan Türkiye'nin Dev Yapıları belgeselindeki Yusufeli Barajı'nın yapım hikayesini izlerken gözlerimin nemlenmesi, göğsümün kabarması bundandı. Türk olmakla övündüm, hemen çalışıp bu yazıyı kaleme aldım ve yarınlara daha çok güvendim.
Bu gurur hepimizin demeyi çok isterdim ama ne yazık ki bu ülkeye tek bir çivi çakmamış olmalarına rağmen, TOGG'u, İHA'ları, SİHA'ları, Kızılelma insansız muharip savaş uçağını, Altay tankını, Atak helikopterini, Fırtına obüslerini, yerli uzun menzilli füze Tayfun'u, Yavuz Sultan Selim, Orhangazi ve 1915 Çanakkale köprülerini, Marmaray'ı, İstanbul Havalimanı'nı, Kuzey Marmara ve İstanbulİzmir Otoyolu'nu, hızlı trenleri görmezden gelip, "20 yılda tek fabrika kuramadılar"deme yüzsüzlüğünü gösterenlerle bir arada yaşıyoruz...
Bugün Öğretmenler Günü... Gözüne katarakt inmiş, kulağının zarı yırtılmış, yüreği kurum bağlamış olanlara Yusufeli dersi de bir şeyler öğretmiyorsa, halktan tasdikname almaları kaçınılmaz olacak...

Çakçak nasıl patladı?
Atv'nin Ben Bu Cihana Sığmazam dizisini izlemeyenler, "Çakçak da ne?" demişlerdir, eminim.
Efendim; Çakçak, Türkiye'nin BBCS sayesinde tanıdığı yöresel bir tatlı. Gülendam hanım, oğlu Cezayir ne zaman eve gelse onun için pişiriyor.



Son bölümde Cezayir uzun bir süre sonra eve yemeğe gelince bu kez karısı Leyla onun için kendi eliyle Çakçak yaptı. Cezayir ilk kasedeki tatlıyı yedi. Ancak "Seversin, senin için yaptık" denilerek eline ikincisi de tutuşturulunca isyan edip, "büyük sırrını" açıkladı:
"Yahu ben bu Çakçak tatlısını sevmiyorum. Hatta nefret ediyorum. Annem ilk pişirdiğinde üzülmesin diye çok beğenmiş gibi yaptım. O günden beri bu tatlı üzerime kaldı. Oh be, söyledim, rahatladım..."
Velhasıl, herkesin merak ettiği Çakçak'ın ekran saltanatı salı gecesi itibarıyla son buldu. Bu tatlının bir daha kadraja gireceğini hiç sanmıyorum.

Ne demiş?
"Irak'ta PKK, Suriye'ye geçince PYD, İran'dayken PJAK, Meclis'e girince HDP... Atatürk'ün partisi CHP de bunlarla iş birliği içinde." (Erkan Tan'ın A Haber'de yayınlanan Sabah Ajansı'ndaki değerlendirmesi)

Gaf kürsüsü
Milyoner'deki heyecanlı yarışmacı "Altın Ayı kazanan bir yönetmen hangi film festivaline katılmıştır?" sorusuna Venedik Film Festivali yerine Antalya Altın Portakal Film Festivali yanıtını vermesin mi?

Zap'tiye
Yusufeli'nde dünyanın en yüksek beşinci barajını inşa ettik. Bu Türkiye artık frikikten gol yer mi?

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar