Geçen gün bir ahbabım anlattı...
Birkaç arkadaş buluşup aşina oldukları bir ocakbaşına gitmişler...
Bir buçuk yıldır bir araya gelmemiş insanlar ya...
Bari kavuşmamıza köz kokusu ve kebap iştahı eşlik etsin diye düşünmüşler.
Yemek sonrası çaylar gelmiş gitmiş, gelmiş gitmiş...
Urfalı usta da öyle izliyormuş...
Bizimkiler gülerek "Çaylar şirketten değil mi?" deyince...
Usta lafını dokundurmuş: "Vallahi kebaplar benden olsun, siz çayları ödeyin!"
Eh tabii o sırada aklına gelmiş bizimkilerin...
Çay artık üç beş kuruşluk bir şey değil.
Zaten çay şirketleri zam demliyor.
Şimdi yazımı yazdığım çay bahçesinde tabelaya baktım, bir bardak çay 6 lira 50 kuruş.
***
Yazının başlığında "Mutfak" kelimesini görünce ne düşündünüz bilemiyorum.
Çok değil, pandemiden hemen öncesine kadar bir köşenin başlığında "mutfak" yazıyorsa, akla hemen "Antep mutfağı", "Uzakdoğu mutfağı", "İtalyan mutfağı" gibi şeyler gelirdi.
Uzun sürmüş "lifestyle"gazeteciliğinin okurda bıraktığı iz işte!
Oysa şimdi durum değişti.
Mutfak lafını gördük mü, çok daha eski günlerdeki gibi aramızda fısıldaşmaya başladık:
"Mutfaktaki yangından söz edecek galiba, değil mi? Acaba yazarımızın sıvı yağlardaki zamdan haberi var mı? Marketteki meyve fiyatlarını görmüş müdür? Peynirin kilosu kaç lira, biliyor mudur?"
***
Dost acı söyler...
Gözlerimizi "mutfaktaki ve çarşı pazardaki yangın"dan kaçıramayız.
Yüksek enflasyon, dünya gıda fiyatlarındaki artış, ihracat baskısı, vesaire...
Hepsi etken, tamam.
Ama yaşadığımız öyle bir pahalılık ki, hiç normal değil.
Söyleyin bana, aynı ürüne her hafta zam ne yahu?
Bu normal olabilir mi?
Böyle bir manzara içinde insanlar makro rakamların yüz güldüren taraflarına bakabilir mi?
Bir kere bakarlar, sonra yine markette peynir ve yağın fiyatına takılıp kalırlar...
***
Galiba geçen gün Bakan Elvan da o yüzden büyümenin kaliteli olma gereğinden bahsetti ve "Yüksek büyümeyi sağladığımızda görevimizi tamamlanmış saymıyoruz" dedi.
Sonuç şu...
Orta sınıfı ayakta tutan şey, mutfak ve konut harcamalarıdır.
Artık şu pahalılık meselesinin üzerinde durulmalı.
Hiç gecikmeden...
***
NOT DEFTERİ
Bırak şu ölüleri, gel seninle mezarlığa gidelim de diriler arasında oturalım. (N. F. KISAKÜREK / Hikâyelerim)
Yorum Yazın