Dünya genelinde yaklaşık 1,6 milyar Müslüman yaşamakta, 50 ülkede Müslüman çoğunluk bulunmakta, 27 ülkenin ise resmi dini İslamiyet olup Müslümanlar siyasi ve ekonomik açıdan önemli bir gücü temsil etmektedir.
Nüfus bakımından en kalabalık Müslüman ülkeler olarak Endonezya, Pakistan ve Nijerya ön sırada yer almaktadır.
Müslüman ülkelerin içinde bulunduğu sosyal, siyasi ve ekonomik durum zaman zaman tartışma konusu olmaktadır.
Müslüman ülkeler açısından tartışılan konulardan biri de uygulanmakta olan yönetim biçimleriyle ilgilidir.
Birçok Müslüman ülke, İslam hukukunun tamamını veya bir kısmını hukuk sistemine dahil etmiş, bazıları anayasalarında İslam Dinini devlet dini olarak ilan etmiş bulunmaktadır.
Günümüzde Müslüman ülkelerin bir kısmında yönetim biçimi olarak Cumhuriyet, Monarşi, Teokrasi, Tek Parti Rejimi, Askeri diktatörlük veya Geçici Hükümet tarzı uygulamalar görülmektedir.
Bu uygulamalar içinde Cumhuriyet yönetim biçimine daha uygun olduğu ifade edilen demokratik rejim, üzerinde en fazla durulan konuların başında gelmektedir.
MÜSLÜMAN ÜLKELERDE DEMOKRASİ YAKLAŞIMI
İslam dininde yönetim biçimini yorumlayan bir görüşe göre, İslam belirli bir yönetim biçimi ortaya koymamıştır.
İslam Dini, insanlara dünya ve ahiret mutluluğunu hedeflemekte olup Kur’an-ı Kerim’de Cenabı Allah yönetimde olanlara şöyle buyurmaktadır.
"Allah size, emanetleri mutlaka ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." (Nisa Suresi 58nci Ayet)
İslam’a göre devlet başkanlığı makamı ila nihayet bir görev alanı değildir. İslami açıdan bir barış ve sevgi dini olarak, demokratik yönetim şeklini kendi kulvarında değerlendirmenin daha uygun olacağı görüşü hakimdir.
Tarihi bakımdan geçmişte uygulanan yönetim biçimlerine bakıldığında Müslüman ülkelerin demokrasi geleneğinden ve Batı standartlarından uzak Hilafet, Padişahlık ve Hanlık tipi yönetim biçimlerini uyguladıkları görülmektedir.
Müslüman toplumların Batı’daki modern devlete yöneliş sürecini doğru değerlendirmedikleri bu nedenle despotik yönetim tarzının yerleşik bir hal aldığı üzerinde durulmaktadır.
İslam Dininin doğrudan bir sistem önerisinde bulunmadığı ancak Müslüman ülkelerin içinde bulunduğu sosyal, siyasi ve ekonomik koşullar açısından bir yüzleşmenin zorunlu olduğu düşüncesini değerlendirmekte yarar bulunmaktadır.
DÜNYADA DEMOKRASİNİN YÜKSELİŞİ VE MÜSLÜMAN ÜLKELER
Bugünün dünyasında kabul gören ve işlevsel olan siyasi sistem demokrasidir. Demokrasi, vatandaşların eşit haklara sahip olduğu bir yönetim biçimidir.
Demokratik yönetim, çoğunluğun azınlık haklarına önem verdiği, sosyal eşitsizliği yok etmeyi hedefleyen, halkın iradesini esas alan bir yönetim tarzıdır.
Bugünkü dünyada devlet kavramı demokrasi üzerinden tanımlanmaktadır. Demokrasi, bir yönetim biçimi olarak yükselen bir değer olarak kabul edilmektedir.
İnsanlık tarihi geçmişte uzun tecrübelerden sonra demokrasi ortak paydasında buluşmuş olup, yönetim anlayışları zamanla değişerek modern devlete doğru bir değişime yönelmiştir.
İslam Dini, demokrasilerde olduğu gibi denge-denetleme mekanizmasına önem vermekle beraber, Müslümanların hakim olduğu yönetim tarzlarında kurumsal anlamda adaleti esas alan bir denetleme mekanizması oluşmamıştır.
Yürütme, Yargı ve Yasamanın kesin ve kalıcı çizgilerle birbirinden ayrıldığı, gelir dağılımının adaletli olduğu, gücü eline geçirenlerin topluma şekil vermeyip, sivil toplum kuruluşlarının güçlü olduğu evrensel demokrasiye geçiş, henüz bir kısım Müslüman ülkede kabul görmüş bir anlayış değildir.
Günümüzde üniversiteler veya değişik araştırma kuruluşları, dünya genelinde demokratik yönetimin uygulanabilirliğini ortaya koyan demokrasi endeksi yayınlamaktadır. Bu endekslerde ülkelerin sıralaması yapılırken; seçim süreci ve çoğulculuk, hükümetin işleyişi, siyasi katılım ve kültür, sivil özgürlükler açısından yapılan puanlamaya göre ülkelerin demokratik işleyişi değerlendirilmektedir.
Değerlendirme sonucu ülkeler; tam, kusurlu, melez rejim ve otoriter rejim olarak sınıflandırılmaktadır.
Yakın tarihte yayımlanan demokrasi endeksine göre, dünya genelinde 165 ülke demokratik uygulamalar açısından değerlendirilmiş bu ülkelerin 22sinin tam demokrasi, 54nün kusurlu, 37sinin melez(Hibrit) ve 54 ülkenin otoriter demokrasiye sahip olduğu görülmüştür.
Türkiye Demokrasi Endeksi sıralamasında 2021 yılında yapılan değerlendirmede 10 puan üzerinden 167 ülke arasında 103ncü sırada yer almıştı. Norveç ise 9,81 puanla listenin en başında bulunuyordu. İngiltere merkezli araştırma şirketi The Economist Intelligence Unit tarafından yapılan değerlendirmede Hibrit rejim kategorisinde yer alan ülkemizde, bir Müslüman ülke olan Afganistan 0,32 puanla listenin en sonunda yer bulabildi.
Demokrasi endeksi en kötü 13 ülkeden 11nin Müslüman ülkesi olması, bu ülkelerin çoğunda tam bir kaosun hakim olması, çoğunda yoksulluk ve açıkla pençeleşmenin yanında iç çatışmaların ve darbelerin olması demokrasi geleneğinden uzak olduklarının bir kanıtı durumundadır.
Demokrasi, refah toplumu oluşturmayı hedefleyen bir yönetim anlayışını temsil eder.
İnsan haklarına saygı, insanın gerçek özgürlüğü, çoğulculuk, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve müreffeh bir toplum oluşturma açısından Müslüman ülkelerin demokrasi ortak paydasında birliktelik sağlayıp sağlayamayacağını şüphesiz zaman gösterecektir.
Atıf ÖZGEN
İnsani Değerler Derneği Kurucu Üyesi ve Denetleme Kurulu Başkanı
e-mail: ozgenatif@gmail.com
Yorum Yazın