Ermeni meselesi, 1878 Berlin Kongresi’nden itibaren gündemimizden hiç düşmedi. Ancak Milli Mücadele’de kazanılan zaferle Ermeniler’in Anadolu’da bağımsız devlet kurma hayali suya düştü ve Türkiye açısından Ermeni meselesi sona erdi. Şimdiki mesele, Türkiye için Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi hayati bir durum değil, sadece başka ülkelerin kendi çıkarları için Türkiye’ye karşı kullanmaya çalışacağı ve zaman zaman baş ağrısı oluşturacak bir durumdur
Türkler, 11. yüzyılda Anadolu'ya geldiğinde burada Rumlar, Ermeniler, Süryaniler ve Araplar vardı. Ancak Bizans, Anadolu'nun tek hâkimiydi. Bizans, Ermeni ve Süryaniler'i Ortodoksluğu kabule zorluyordu. Türkler'in Anadolu'ya gelmesiyle Ermeniler dini özgürlüklerini devam ettirmişler ve zorla mezhep değiştirmekten de kurtulmuşlardır
1064'ten 1878'e gelinceye kadar Türkler ile Ermeniler'in arasında fazla bir problem yaşanmadı. Soykırım yapıldığı iddialarını ileri sürenlerin Türkler'in güçlü olduğu bu dönemde niçin Ermeniler'e karşı böyle bir harekete kalkışmadığını açıklamaları gerekir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde bırakın kendi sınırları içerisindekilere karşı olumsuz bir tavrı, ülke dışındakilere dahi kucak açılarak imparatorluğa kabul edilmişlerdir. 15. yüzyılda Doğu Anadolu'da siyasi hâkimiyet çekişmelerinden kaynaklanan çatışmalar arasında ezilen Ermeniler, Osmanlı ülkesine kabul edilerek İç Anadolu'ya yerleştirildiler. Ermeni kiliselerine Fatih'ten itibaren verilen imtiyazlar da hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Ermeni çeteciler.
TERÖRLE BAĞIMSIZ DEVLET HAYALİ
Türkler ile Ermeniler arasında ilişkilerde dönüm noktası 93 Harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı'dır. Bu savaşta Osmanlı İmparatorluğu'nun uğradığı ağır mağlubiyeti fırsat bilen Ermeniler, Yunanlı, Sırp, Karadağlı, Romen gibi milletlerden sonra bağımsızlık sırasının kendilerine geldiği ümidine kapıldılar. Ancak 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'nda Ermeniler'e birçok hak verilmesine rağmen bağımsızlık yönünde bir madde yoktu. Amaçlarına ulaşamayan Ermeniler, hedeflerine varmanın bir yöntemi olarak terörizmi benimsediler ve bu çerçevede Taşnak ve Hınçak adlı terör örgütleri kuruldu.
Ermeni örgütleri, teröre başvurmak suretiyle Avrupa kamuoyunun dikkatini çekeceklerini düşünüyorlardı. Yapılacak eylemlere devletin güvenlik güçlerinin sert bir şekilde karşılık vereceğini düşünüyorlardı. Bu suretle Batı kamuoyuna, Anadolu'da Ermeni kıyımı yapılıyor izlenimi verilecek ve Avrupalılar'ın Osmanlı İmparatorluğu'na müdahalesi sağlanacaktı. Bu amaca yönelik olarak Ermeniler terör hareketlerini öncelikle Doğu Anadolu'da başlattılar. Fakat bu faaliyetlerin Avrupa'da yeteri kadar ses getirmediğini görünce, İstanbul'da eylemler yaptılar.
İSYANA KARŞI 'TEHCİR'
I. Dünya Savaşı'na kadar olan dönemde Ermeniler'in çıkardığı isyan sayısı 40 civarındadır. Ermeniler, I. Dünya Savaşı'nda Rus ordusu ile doğuda yapılan savaşları fırsat bilerek bağımsızlık için son adımı atmak üzere harekete geçtiler. Osmanlı ordusunun iaşe ve ikmaline büyük zarar verdiler. Ayrıca çeteler kurarak sivil Türkler'i öldürmeye başladılar. Sadece Başbakanlık Osmanlı Arşivi tarafından yayınlanan belgelere bakmak bile bu bölgede yüz binlerce Türk'ün, tehcir hadisesinden önce Ermeniler tarafından öldürüldüğünü görmeye yeterlidir. 1915 tehciri bu sürecin sonunda gerçekleşti. İlber Ortaylı hocamızın söylediği gibi, "1915 Ermeni tehciri, ihtimal dahilindeki bir isyana karşı düşünülmüş bir tedbir değildir. 1915'teki zorunlu göç kararı, fiilen ortaya çıkan isyana ve düşman ordusuyla işbirliğine karşı alınan ve günün şartları içinde kaçınılmaz olan bir karardır".
ATATÜRK, BÜTÜN İSTEKLERİNİ REDDETTİ
Atatürk, Milli Mücadele'nin başından itibaren Ermeni ve Rumlar'ın Türkiye'nin aleyhine olacak her türlü isteklerine tavır aldı. Bu konuda Bayram Akça'nın araştırmalarına bakılabilir. Erzurum Kongresi'nin sonuç bildirgesinde, "Ermeni meselesi ile ilgili olarak; her türlü işgal ve müdahale Rumluk ve Ermenilik teşkili gayesine ma'tuf telakki edileceğinden müttehiden savunma ve direnme kabul edilmiştir. Hıristiyan halka siyasi hâkimiyet ve sosyal dengeyi bozacak surette yeni imtiyazlar verilmeyecektir" denilmişti.
Milli Mücadele döneminde Ermeniler'in Türkler'e karşı yaptığı zulüm ve katliamların önüne geçilmek için büyük mücadele verildi. Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk Ordusu, Ermeniler'i mağlup ederek Doğu Anadolu'daki Türk, Kürt ve Çerkesler'in can ve mal güvenliğini sağladı. Güneydoğu Anadolu'da ise Ermeniler, Fransızlar'la işbirliği yaparak, katliamlara başlamışlardı.
9 Mayıs 1920'de Mustafa Kemal Paşa, İslam âlemine bir beyanname yayınlayarak, "Adana, Urfa, Antep ve Maraş gibi eski İslam toprakları Fransız zabitlerinin idaresinde Ermeni kin ve öfkesine, Ermeni ruhunun düşmanlığına parçalanacak bir av gibi terk edildi" demişti. Bölge halkının Fransız ve Ermeniler'e karşı başlattığı mücadele başarıya ulaşınca Güneydoğu Anadolu'da da halkın can ve mal güvenliği sağlandı.
Lozan görüşmelerinde İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Ermeniler'e Doğu Anadolu'dan toprak verilmesini talep etti. İsmet Paşa, cevaben Türkiye'nin Ermeniler'e verecek toprağının olmadığını ancak Türkiye'de kalacak Ermeniler'in Türklerle dostça yaşayabileceğini söyledi. Daha sonra ABD temsilcisi meseleyi tekrar gündeme getirince, İsmet Paşa Anadolu'da Ermeniler'e herhangi bir otonom tanınamayacağını açıkça belirtti. Lozan Antlaşması'na Ermeniler'le ilgili herhangi bir özel madde konulmadı.
1878'DEN BERI GÜNDEMİMİZDEN HİÇ DÜŞMEDİ
Ermeni meselesinde önemli bir nokta, Ermeni iddialarının sadece Osmanlı dönemini kapsamadığı, 1915-1923 arasındaki dönemi, yani Milli Mücadele'yi de içine aldığıdır. Zaman zaman bazı kimselerin dediği gibi Ermeniler'in sözde iddialarının kabul edilmesiyle Osmanlı suçlanacak ve mesele bitecek değildir. Bu durum Türk milletinin yapmadığı bir hadiseden dolayı dünya kamuoyu karşısında suçlu duruma düşmesine sebep olunması demektir ve Ermeniler'in hedeflediği tazminat yolu böylece açılacaktır.
Ermeni meselesi, 1878 Berlin Kongresi'nden itibaren gündemimizden hiç düşmüyor. Ancak Türkiye'nin Ermeni meselesi, Milli Mücadele'de kazanılan zaferle sona ermiştir. Şimdiki mesele, Türkiye için Osmanlı'nın son döneminde olduğu gibi hayati bir durum değil sadece başka ülkelerin kendi çıkarları için Türkiye'ye karşı kullanmaya çalışacağı ve zaman zaman baş ağrısı oluşturacak bir durumdur. Nitekim Ermeniler, senelerdir dünyanın dört bir tarafında kendi lehlerine karar aldırmalarına rağmen bir arpa boyu kadar bile yol gidemediler. Kendi tezlerini Türkler'e ve Türkiye'ye kabul ettiremedikten sonra bir netice alamayacaklarını anladılar. Bu yüzden şimdi yoğun bir şekilde Türkiye içinde yandaş bulmaya ve propagandalarını yaptırmaya çalışıyorlar. Türkiye'de son yıllarda Ermeni tezini savunan onlarca kitap yayınlandı. Gazete köşelerinde Ermeniler'e hak veren makaleler yazıldı. Bütün bu propagandanın amacı, bize katil damgasını vurmak. Atalarımızın Ermeni soykırımı yaptığını iddia etmek, siz katilsiniz demektir.
Şimdi bize "Biz katiliz. Ermeniler'i yok ettik" dedirtmeye çalışıyorlar. Ancak boşuna, zira Ermeniler'in Anadolu'da bağımsız devlet kurma hayali Milli Mücadele'de kazanılan zaferle suya düştü.
Yorum Yazın