Hıncal Uluç

Hıncal Uluç

Mail: jdgklgkd@homail.com

Mesele 'anlatmak' değil, 'küfretmek!..'

Salih Tuna kardeşim dün, müthiş bir gerçeğe parmak basmış..
"İBB Başkanı daha ne yapsın!." başlıklı yazısına "CHP'nin İBB Başkanı 'Ben yaptım' diye sahiplenmese, AK Parti'nin İstanbul'da yaptığı hizmetleri öğrenemeyeceğiz" diye girmiş.
İktidarın ve iktidar yanlılarının en büyük sorunu bu.. Ülkede yaptıkları işleri anlatmamak!.
Dikkat buyurun "anlatamamak" demiyorum..
"Anlatmamak!." Pek çok yazılı, sözlü yayın organı her dediklerini yayınlarken, ülkede yapılan bunca müthiş işi anlatmıyorlar da ne yapıyorlar?.
Muhalefete saldırıyorlar. Muhalefete sövüyorlar..
Hangi muhalefete?. 20 senedir 9 seçime girip 9'unu da kaybeden muhalefeti hedef almışlar.. Onuncusuna girseler onu da kazanamayacak muhalefete her koldan böyle saldırıp, hatta kendi yaptıklarını bile anlatmaktan vazgeçerek sövmenin kime faydası var, bir düşünün?.
Bunları dinleyen ya da okuyanlar "AK Parti, muhalefetten korkuyor galiba" demez mi?.
Oysa zaman zaman bu köşede okuyorsunuz..
Ülkede özellikle ekonomik alanda muhteşem işler yapılıyor..
Birbiri ardına ve say say bitmez.. Onları ve onların ekonomik, sosyal fayda ve sonuçlarını bu millete anlatan yok..
Salih, yazısının sonunda bana da atıf yapmış..
"Almanya'nın bile yeni bir pandemi dalgasına daha ekonomik olarak dayanamayız dediği bir dönemde,, harici ve dahili bedhahların iğvasına ve ABD'nin onca ambargosuna rağmen bağımsızlık yolunda yeni fırsatlara yelken açan bir Türkiye var.
Hıncal Uluç'u ünlü işadamı arkadaşı Abdullah Kiğılı arayıp dünyayı kasıp kavuran pandemi krizini nasıl fırsata çevirdiğimizi anlatmış.
Ve demiş ki: 'Bu gidişle 2021 yıllık ihracatımız 200 milyar doların üstünde gerçekleşecek.
Gelecek çok daha güzel. Onlar krizi fırsata çevirme yılları...' Müthiş değil mi?
AK Parti bunları ve daha nicesini anlatamıyor işte." Aynen öyle Salih.. Eksiği var..
Anlatamıyor değil, "anlatmıyor" bana sorarsan..
Bütün gazete ve ekranları muhalefete sövmekle doldurunca, yapılanları anlatmaya yer kalmıyor, Salih dostum.. Senin gibi anlatmaya kalkanlar da, anlatamıyorlar..
AK Parti iktidarının milletvekili seçimlerini kazanması için yüzde 35 oy yeterli.. Seçim sistemi öyle. Ama Başkanlık için yüzde 50+1 oya ihtiyaç var, Cumhur İttifakı'nın. Orada durum kesin değil.. Y ve Z kuşağı denen, ilk defa oy kullanma hakkını elde edecek gençlerin oyuna ihtiyaç var.. Yani asıl onlara, bu 17 yıllık iktidarın ülkeyi nereden alıp nereye getirdiğini anlatmaya ihtiyaç var.
Bu ihtiyacı sen yazıyorsun, çok yerinde olarak Salih.. Ama bak nasıl yazıyorsun?.
"Harici ve dahili bedhahların iğvasına rağmen.." İnan, 82 yaşıma rağmen, ben anlamadım da, internete girip çözdüm..
"Dış ve iç kötü yüreklilerin ayartmasına rağmen" demekmiş..
Yani iş anlatmakla bitmiyor..
Öncelikle ve özellikle genç kuşakların anladıkları, benimsedikleri, bildikleri dili kullanacaksın. Bu ağdalı Osmanlıca ile genç oylar yanınıza çekilebilir mi?.
Sevgili Salih...
"AK Parti yaptıklarını anlatamıyor" diyen yazının başlığı bile "İBB!." Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi.. Yani muhalefet.. Yani muhalefetin ilk seçimlerde başkan adayı yapacağı söylenen kişi..
Bu gazetenin hemen tüm köşe yazarları, memlekette yapılan bunca imar hamlesini, köprüleri, yolları mesela, bunca ekonomik yapıyı, tarıma su, endüstriye enerji verecek türünde dünya üçüncüsü, tamamen A'dan Z'ye Türk eseri Yusufeli Barajı'nı mesela, pandemi tüm dünyaya en ucuz işçiliği sağlayan Çin'i kapayınca, Batı'nın burnunun ucundaki nakliye masrafı en ucuz Türkiye'ye yönelmesi sonucu, yıllık ihracatımızın 200 milyar dolarlara doğru uçmasını mesela, anlatacak o kadar çok şey varken, Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ile uğraşmak neyin nesi oluyor?.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz..
Bıraksanız belki içlerinde birbirlerine düşecekken, bu saldırılarınızla birleştirip güçlendirdiğinizi düşünen bir "danışman" yok mu, iktidar kanadında?.
İşte Amerika örneği.. İşte Fransa örneği.. Başkanlık sistemi, danışmanlık sistemidir..
Nerde bunları anlatacak, "Onlara sövmeyi bırakın, bizim yaptıklarımızı bu millete, özellikle de gençlere anlatın" diyecek danışmanlar?.
Türkiye'de çok, hem de çok çok iyi işler oluyor, beyler!.
"Yaptık" demekten utanmayın. Yaptıklarınızı anlatın.. Tekrar tekrar anlatın ki, en ücra köşelerde bile duyulsun, konuşulsun!.

***


HOŞ GELDİN, ADANA DEMİR!..
"Haydi Selami Ağa, bir füze yolla!.."
Adana Demirspor 40 metreden başlayarak bir frikik kazandı mı, Adanalı seyirciler bu çığlığı atarlardı tribünlerden, 50'li yılların ortalarında..
İlk öğrendiğim tribün sloganıdır iyi mi.. Sırf bu çığlıkları duymak için Adana'ya, Demirspor'un maçına giderdim, inanın!.
O zaman futbol üç büyük şehir, İstanbul, Ankara ve İzmir'de.. Ama Adana'da bir efsane var.. Adana'nın kendisi efsane ya.. Ama Adana Demirspor başka bir efsane..
İnternette Adana Demirspor haberleri altında buldum, "Adana'da Altın Çağ Efsaneleri"ni..

*

1950'li yılların ortası güneyde, Türkiye'nin en güneyinde, bir ovada, Çukurova'da sarı sıcaklarıyla, bembeyaz kardan bir örtüye bürünmüş pamuk tarlalarıyla, devasa tekstil ve çırçır fabrikalarıyla, karpuz bostanlarıyla, yemyeşil sayfiye bağ evleriyle, muhteşem yazlık bahçe sinemalarıyla, şahane kışlık sinemalarıyla, söylence ve efsaneleriyle, İnce Cumali, Çeçen Cumali, Karikatür Duran, Melez Ahmet, Köylü Mithat, Asfalt Rıza gibi adına ağıtlar yakılıp, Yeşilçam filmi çekilen özgün, haza kabadayı adamlarıyla, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Demirtaş Ceyhun, Muzaffer İzgü ve Yılmaz Güney gibi devasa sanatçı ve romancılarıyla masal tadında özgün bir kent Adana.

Ve bu "Kozalı Gelin" türküsüne ilham olmuş kentin, ortak rüyası bir takım, bir futbol takımı ya da bir futbol takımından çok daha fazla anlam içeren büyülü, sihirli arkadaşlıkların kitabının, destanının yazıldığı Adana Demirspor Futbol Takımı.
O dönem...
1950'li yılların başı ve ortaları itibarıyla bu efsane takımın altın çağında kimler yok ki... Büyük Ağabey Muharrem Gülergin, Kaptan Bedri, Kartal Yaşar, Füze Selami, Dilo Yaşar, Çaça Yüksel, Torik İlhan, Kör Raif, Sarı Yaşar, Özden, Atilla Elmas, Kaleci Haşimo, Puto Mustafa ve Coral...

*

Hoş geldin Adana Demirspor.. Nasıl mutlu oldum bilemezsiniz.. Anadolu'da en keyifle, en rahat, en mutlu maç seyrettiğim kenttir, Adana..
Geleceğim mutlak bir maçınıza, Selami'leri, Yaşar'ları, Muharrem'leri birlikte anmak için..
Ne olur, öz Adana çocukları da olsun takımda.. Ne olur!.

***


MANDALARIN DÖNÜŞÜ...
Dün son sayfamızda minik bir resim.. Balıkesir'den gelmiş. Balıklı ve Yakupköy kırsalında merada otlayan mandaların akşam saatlerinde evlerine dönüşleri..
Gazete elimde daldım gittim Balıkesir'e ben de.. Manyas'taki Çavuşköyü'me.. Babaannemin büyük ahırında koyunlar, keçiler, inekler ve mandalar vardı.. Eee..
Çerkes peyniri ve Balıkesir ünlüsü kelle peyniri yapmak için bunların hepsinin sütüne ihtiyaç var..
Mandalar suyu seven hayvanlar..
Onlar Kocaçay sahillerine gider, ırmağa doğru sarkan salkım söğütlerin gölgesinde suya girer ve saatlerce yatarlardı..
Bir gün, babam, ağbim, ben, çay kenarında dolaşıyoruz. Bir köy delikanlısı, çayın hemen kenarında suyun içinde boydan boya uzanmış yatıyor, kıpırdamadan..
Babam "Ne yapıyorsun orda" diye bağırınca, delikanlı geri bağırdı..
"Burada suyun altından fışkıran bir sıcak su kaynağı var, Fuat Ağbi.. Ben de manda gibi yatıyorum.." Hemen biz de paçaları sıyırıp gittik yanına ki, gerçekten orda su sıcak.. Nerdeyse kaynar..
Babamın şifre sözü olmuştu, delikanlının seslenmesi..
Boş olunca bize seslenir, "Hadi çocuklar, çaya gidip manda gibi yatalım" derdi..
Ağbimle en sevdiğimiz şeylerden biri de, bostandan topladığımız karpuzları, bahçedeki kuyuya sarkıtmaktı. 1940'lı yıllar.. Buz zor bulunuyor, buzdolabı nerde..
Kuyu işte soğutuyor..
Akşamüzeri kuyu başına otururduk ağbimle.. Karpuzu çeker, kenar taşına vururduk.
Çat diye ikiye bölünürdü karpuz.
Avucumuzu daldırır, göbeğini koparırdık. Geri kalan yarım karpuzları otlamaktan dönen ve kafalarını sallaya sallaya büyük kapıdan içeri giren inek ve mandalara atardık..
Onların o yarım karpuzları kabukları ile haşur huşur yemelerini seyretmek bir âlem olurdu.
Ağızlarının iki yanından tükürükleri, salyaları aka aka öyle iştahla yerlerdi ki, biz de elimizdeki göbeklere saldırır, manda gibi yerdik!.
Ne zaman oldu, köyüme gitmeyeli..
Ama şair sözü var, beni teselli eden.. Teşekkürler Ahmet Kutsi Tecer Üstat!..

"Orda bir köy var, uzakta,
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da,
O köy bizim köyümüzdür.

Orda bir ev var, uzakta,
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da,
O ev bizim evimizdir."

***


PANDEMİDE ESER YARATAN DOST!..
Tahir Aydoğdu yaşayan en büyük kanun üstatlarındandır.. Onu Modern Folk Üçlüsü sayesinde tanımıştım. Özellikle Türkiye'yi temsilen Dışişleri ve Kültür bakanlıklarımızca organize edilen yurt dışı turnelerde, Üçlü'ye eşlik eden enstrüman gurubunda kanun çalar, ama ne çalardı..
Çok da iyi dost, ahbap ve kardeş olduk.. Tahir'den bir mail geldi geçenlerde.. İki kitap yazmış..
Pandeminin en büyük faydası bu oldu galiba.. Evinde oturan ve elinden gelen kitap yazıyor.. Tahir anlatıyor, kitaplarını mektubunda..

*

İlk kitabım "Kanun Metodu." Dorlion Yayınları'ndan çıktı.. Daha önce babamla birlikte yayınlamıştık.
Babamın daha sonra sağlığı bozulmaya başlayınca, "Oğlum, sen kendi adına yeniden çıkar" dedi.
Kanun metodum; genel müzik bilgileri, kanun çalgısının yapımı ve tamiri, akordu, 80'den fazla etüt ve alıştırmalar, çeşitli makam tarifleri, örnek eserler, arpej ve akor teknikleri, ileri teknikler, kanun sazının frekans analizi, kanun sazında çeşitli anlatım teknikleri, Ferid Alnar ve diğer sanatçıların besteledikleri kanun konçertoları hakkında bilgi, belleğin çalıştırılması, genç müzisyenlere tavsiyeler, çeşitli notalar ve çeşitli kanun fotoğraflarından oluşuyor.
Ayrıca metotta yer alan hemen bütün etüt ve alıştırmaların görüntülü kayıtları Youtube sitesindeki kanalımda bulunuyor. Adresim.. http://www.youtube.com/ user/kanunitahir<\#62>
Web sitemden de başvuru kabul ediyor ve online kanun dersleri yapıyorum.
Babamda demans çıktı maalesef. Daha sonra Alzheimer ile karıştı.
Ben de babam konuşamayacak, kendi işlerini yapamayacak duruma gelince "Korolara adanan bir ömür: Gültekin Aydoğdu" adıyla bir yeni kitap hazırladım. Ailesi, öğrenci, arkadaş ve sanatçı dostlarının babam hakkındaki görüşlerinden oluşan kitap, yaklaşık 300 sayfa oldu.
Kitapta aynı zamanda değişik dönemlerde yaşanan sanat olayları, gelişmeler de yer alıyor.
Pek çok da fotoğrafla süsledim.
Bu kitap da şimdi piyasada..

*

Kanuniler, kanun severler.. İşte bu sevginiz üzerine kurulu iki harika kitap şu anda satışta.. Daha geniş bilgi de Tahir'in Youtube adresinde..
Uzun ve boş günleriniz için birebir kitaplar bunlar.. İster hobi, ister kanuni olarak!.

***


TEBESSÜM
- Tak tak tak?.
- Kim o?.
- Ayşe!.
- Hangi Ayşe?.
- Ayağı kapıya sıkışan Ayşe!.

***


SEVDİĞİM LAFLAR
Yalnızlık, cahil insanlarla oturmaktan daha iyidir. Hz. Ömer

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar