Yüksel Aytuğ

Yüksel Aytuğ

Mail: hffhsyt@hotmail.com

Meğer psikolojimiz ne kadar bozulmuş...

Size göre bu sezonun televizyon yıldızı kim? Sizi bilmem ama benim tek bir adayım var: Gülseren Budayıcıoğlu... Peki o kim? Bir psikiyatrist. Ama aynı zamanda roman yazarı. Kaleme aldığı romanları büyük ilgi görmüştü. Dizi yapımcıları bunun farkına vararak onun romanlarını birer birer diziye çevirmeye başladılar. Budayıcıoğlu şu anda kolay kırılamayacak bir rekorun sahibi... Çünkü aynı anda dört romanı birden dizi olarak gösterilen tek yazar... Doğduğun Ev Kaderindir (tv8), Kırmızı Oda (tv8), Masumlar Apartmanı (TRT 1) ve Camdaki Kız (Kanal D) şu günlerde ekranların ilgi gören dizileri arasında yer alıyor.



YAŞANMIŞ ÖYKÜLER
Peki Gülseren Budayıcıoğlu'nun romanlarından dönüştürülen diziler niye tuttu? Öncelikle bu senaryoların hepsi yaşanmış hikayelerden güç alıyor. Yazan kişi de deneyimli bir psikiyatrist olunca, karakterler daha bir gerçekçi duruyor. Diğer dizilerdeki gibi senaryonun akışına göre eğilip, bükülmüyorlar. İyiler iki haftada kötü, kötüler üç günde iyiye dönüşmüyor. Bir de Gülseren Budayıcıoğlu'nun yazdığı karakterler biraz flu. Onları kolay kolay çerçeveleyemiyorsunuz. Hepsi de sürprizlere açık. Çoğunlukla da kendi kendileriyle başı dertte tipler. Bizim de tutulduğumuz ama farkında olmadığımız psikolojik rahatsızlıklardan mustaripler. Durum böyle olunca bu dizileri izleyen herkes bilerek ya da bilmeyerek kendini bir psikiyatrik seansın içinde buluyor. Kendini o karakterlerle özdeşleştirenler ya rahatsızlığına teşhis koyuyor ya da "Yarın ben de psikolojik yardım istemek için randevu almalıyım" hissiyatına kapılıyor. Bence bu olayın boyutu televizyonculuğu aşıp, psikolojik ve sosyolojik bir anlam kazandı. Budayıcıoğlu'nun dizilerine gösterilen ilgi aslında bir televizyon başarısından ziyade, toplum psikolojisi açısından büyük başarısızlığımızın ifadesidir. Bu dizilerin aldığı reyting bize acı bir gerçeği haber veriyor: Psikolojik yardıma meğer ne kadar da çok ihtiyacımız varmış...

Parkta... Güpegündüz...
İstanbul'un orta yeri Cihangir'de güpegündüz parkta tacize uğrayan genç kadının çaresizliğini haberlerde izlediniz mi? Ben izledim ve kahroldum. Kadıncağız hem yürüyor, hem de cep telefonuyla konuşuyor. Arkasından sinsice sokulan sapık, kadını önce elle taciz ediyor, sonra çıkardığı bıçağı sallayıp, ağzını kapatarak onu çitlerin yanına doğru çekiyor. Kadın çığlık atıyor, direniyor. Neyse ki sesini duyanlar oluyor. Sapık, kaçıyor...
Hepinizin aklına aynı şey geldi değil mi? İngiliz yargıcın şehir efsanesine dönüşen emsal kararı. Kim bilir kaç kez yazdım bu köşede. Kız, Hyde Park'ta dört sapığın saldırısından kaçıp, kurtuluyor. Yargıç, sanıklara 7 yıl 7 gün hapis cezası veriyor. Merak edip, soruyorlar. "Kıza bir şey olmadı. Bir genç kızı korkutmanın cezası neden bu kadar ağır?" diye. Yargıç, "Kızı korkutmanın cezası 7 gün, diğer 7 yıl ise İngiliz kadınlarının parkta özgürce yürüme hakkına yapılan saldırının karşılığıdır."
Şimdi merak ediyorum, bizim sapığa ne ceza verilecek diye. Çünkü şüpheli şahıs Sancaktepe'deki bir kafede çay içerken yakalandı ve gözaltına alındı. Adli işlemleri devam ediyor. Bu davanın mutlaka ve mutlaka takipçisi olacağım...
İşin daha da vahim tarafı, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü'nde olayla ilgili herhangi bir şikayet kaydının bulunmaması. Yani saldırıya maruz kalan kadın resmi şikayette bulunmamış. Şüpheli şahıs, videonun sosyal medyada ve ardından haber bültenlerinde paylaşılmasının ardından infiale sebep olması üzerine yakalanmış...
Tacize, tecavüze, şiddete, baskıya uğrayanlar, sakın utanmayın. Çünkü utanması gereken sizler değilsiniz.
Yani?.. Susma! Sustukça sıra senden gitmeyecek...

Ne demiş?
90 yaşındaki Fadime Arslan'a gelinin yaptığı işkenceye göz yuman aileye Müge Anlı'dan Atv ekranında tokat gibi cevap: "Bu hikayeden kahraman çıkmaz. Bu hikayeden çıkacak kahraman, sizi tutuklayacak savcıdır."

Gaf'let kürsüsü
İstanbul'da bir hastanenin Covid servisine giren hırsız, ölümle pençeleşen hastaların değerli eşyalarını ve paralarını çalıp kaçtı.

Zap'tiye
Bir yanda fenomenlerin düzenlediği partiler, diğer yanda parti kongreleri... Bu yüzden 'parti parti' gidiyoruz...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar