Birazdan okuyacağınız satırları okumadan önce evladınızın, kardeşinizin, torununuzun gözlerine baktıktan sonra okumanızı rica ediyorum. Bu cümlelerin hepsi ağlayarak, haykırarak ve yalvaran gözlerle kuruldu!
Baba: "Dört çocuğumuzu kaçırdılar. Üç yıl sonra bir çocuğumuzu daha kaçırdılar. Eşim hastanede bir bebek doğurdu. Birkaç dakika sonra bebek, hastaneden bu binaya götürüldü. (Binaya bakarak) Seni bu ülkeye getirmek benim hatam. Benim hatam!"
Anne: "Çocuklarımı hayal ediyorum. Allah'ım! Herkese sesleniyorum. Çocuklarımı geri istiyorum. Çocuklarımla oynadığım yere sarılacağım. Dört çocuğumu elimden aldılar. Üç yıl sonra bir çocuğum daha oldu. Ve bebeği doğumdan beş dakika sonra hastaneden aldılar. Bebeğimin neye benzediğini bile bilmiyoruz."
Çocuk: "Buraya geldik. Beni ailemden aldılar. Ailemi görmemi yasakladılar. Onları aramamı yasakladılar. Anneme ve babama kavuşmak istiyorum. Sosyal hizmetler beni ailemden kopardı."
Bu satırları okuyan çoğu insan olan bitenin bir üçüncü dünya ülkesinde olduğunu zannedebilir. Bir zorba gibi ailesinden koparılan bu çocuklara, annelere, babalara yaşatılan travmaları, medeniyetin beşiği gibi bilinen İsveç devleti yaşıyor. Kendilerinden görmedikleri, güya yardım eli uzattıkları mülteci ailelerine reva gördükleri, zulüm! Zorbalıktan, zulümden, savaştan, açlıktan kaçan bu insanlar, yağmurdan kaçarken doluya tutuluyor. Birbirimize söylediğimiz en büyük cümlelerden birisi, "Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın" dır. Yardıma muhtaç bu insanlara, acıların en büyüklerinden olan evlat acısı tattırılıyor. Yukarıdaki cümleleri kuran ailenin çocuklarına ne oldu, diyenleri duyar gibiyim.
Evet, bu çocuklar yukarıda gördüğünüz gibi lgbt mensubu homoseksüellere evlat edindiriliyor. Aile çocuklarını istiyor, çocuklar ailelerini istiyor. Refahı ile ünlü İsveç devleti kendilerine sığınmış ailenin babasına bir iş bulmak yerine, çocukları homoseksüellere peşkeş çekiyor. Allah aşkına çocuk sahibi hangi insan bu muameleyi hak eder? Emin olun İsveçli aileler de bırakın kendi çocuklarını, İsveçli herhangi bir kimsesiz çocuğun bile bu muameleyi görmesini kabul etmeyecektir. Fakat mevzu bahis yardıma muhtaç ve kimseden destek alamayan bu mültecileri insan yerine koymadıkları için, çocukların bu ifsat projesine kurban edilmesine bırakın karşı gelmeyi, muhtemelen arkasında bile duruyor.
Bu olaya şahit olduğum anda aklıma, İsveç'in Nato üyeliği için Türkiye'ye muhtaç olması geldi. Keşke, Türkiye İsveç'e yönelik şartlarını açıklarken bu ifsat projesinin durdurulmasını da isteyebilseydi de, dünyaya bir ders daha verseydi. Fakat Nato'nun derinlerinde bu projeler desteklenmeseydi, bu ülkeler bu kadar rahat hareket edebilirler miydi?
İşin daha kötü bir tarafı daha var. Bir zamanlar haberlere konu olmuştu, fakat şimdi unutuldu gitti. Dünyaya demokrasi ve insan hakları dersi vermeye çalışan Almanya'da 9000 mülteci "ÇOCUK" kayboldu. Evet, rakam 9000. Almanya'ya girişlerinin kaydı var, ama içeride ne olduysa, bu çocuklara artık ulaşılamıyor. Artık bu çocuklar organ mafyalarının eline mi düşürüldü yoksa İsveç'teki gibi homoseksüellerin eline verildi de açıklayamıyorlar mı bilinmez. Lakin, kısa sürede 9000 çocuğun kaybolması ve bunların izlerine devletin ulaşamaması sizlere ne kadar inandırıcı gelir bilmiyorum.
Allah büyüktür. Gördüğünüz üzere iş Avrupa'ya kapak atayım gerisi gelirle bitmiyor. Kendilerini insan hakları ve demokrasi laflarıyla kamufle ederek, arka planda neler döndürdüklerini anlamak gerek. Onlar zulmü payidar kılmaya kendilerini adayadursun konjonktür gösteriyor ki, onlar için de tehlike çanları yaklaşıyor. Kalın sağlıcakla.
Yorum Yazın