Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Mail: shjbjdsk@hotmail.com

MADALYONUN İKİ YÜZÜ

"Tarih, galiplerin üzerinde ortak karar kıldığı yalanlar bütünüdür." Diye meşhur bir söz vardır. Bir tarafta son yüzyılın galiplerinin dünyaya dayattığı ve ne yazık ki kabul ettirdiği bir tarih, diğer tarafta ise üzerine perdeler çekilmiş insanların gözlerinden uzak tutulan bir tarih var.

Anlatılan, literatürde kabul görmüş ve insanlara 7 yaşından 24 yaşına kadar her sene ilmek ilmek işlenen tarih bize şöyle bir tablo çizdi; 1400'lerden sonra ekonomik ve askeri açıdan Osmanlı İmparatorluğu dünyayı yerinden oynattı. Hükümdarları yönetici kadrosu, bilim adamı ve zengini Müslüman ve Türk idi. Ardından, bu hegemonyaya artık bir dur demek isteyen Avrupa Rönesans'ını yaşadı. Bilimde, askeriyede ve ekonomide iyice yükseldi. Bu sefer hegemonyayı onlar kurmaya başladı. Ardından yeni dünya keşfedildi ve akınlar başladı. Son yüzyıla adım atarken yeni dünyada kurulan Amerika Birleşik Devletleri sazı eline aldı. Önce 1. Cihan Harbi'ni sonlandırdı, sonra rahat durmayan Avrupa'nın haşarı liderlerine tokadı vurdu. Hatta onlar ile yetinmedi, okyanusun diğer tarafına döndü sağlam bir radyoaktif tokat da Japonya'ya vurdu. Üstüne bir de aya çıktı. Sonrasında baktı ki, bu Sovyetler de dünya insanlığının başına çorap örebilir, hafif bir tokat da onlara attı ve yıktı. E, daha ne yapsın denir değil mi?

Resmen dünyanın hamisi kurtarıcısı ve koruyucusu rolünü üstlendi. Şimdi ise baktı ki, Rusya yine kafasını çıkarmaya başladı, Çin de rahat durmuyor, sanki Türkiye'nin de dünya sahnesinde sesi duyulmaya başladı. Yeni bir nizam uğruna bunlara da hazırlıklar yapıyor gibi görünüyor, dünyanın hamisi.

Şimdi, bir de madalyonun diğer yüzünü çevirelim bakalım, neler dönmüş? Osmanlı İmparatorluğu'nun yükseliş döneminde orduda da, yönetimde de, ekonomide de gayri müslim etkisi neredeyse yarı yarıya, bu konuya daha sonra detaylıca değiniriz. Avrupa'nın yükseliş dönemine dönersek görüyoruz ki, Osmanlı'nın yükselişinde destek atmış Yahudi asıllı aileler ön plana çıkıyor. Avrupa, Rönesans'ını yaşıyor ve bir devri kapatıp yenisini başlatıyor. Daha sonra yeni dünya bulunuyor. Altına hücum misali, bu zengin aileler tası tarağı toplayıp, yeni dünyaya göçüyor.

Ve orada jeopolitik olarak daha güvenli ve zayıf düşmanlarla çevrili bir ülke kurarlar. Ardından aynı zenginlerin gaza getirip mali destek sağladığı Avrupa ve Ortadoğu'yu birbirine soktular. Yanmış yıkılmış dünya savaşından çıkan ülkeler, kurtarıcı misali bu yeni ülkenin ellerine sarıldı. Baktı ki, yeterince darbe vuramamış, tekrar toparlanma şansları var. Aynı zenginlerin destek attığı Almanya ve Japonya dünya hakimiyeti iddiası ile hareket etmeye başladı. Gaza getirenler ve mali destek sağlayanlar aynıydı. İyice palazlanıp dünyaya korku salmayı başardıklarında, kurtarıcı abi sahneye çıktı ve sağlam tokatı vurdu. Abilik rolünü pekiştirdi. Tabi baktı ki, her 50 küsür senede bir birileri palazlanıp kafa tutma niyetine girişecek, bari bunları kendimiz dizayn edelim, yıkması da yapması da kolay olsun dediler. Soğuk savaşın ardından yeni kurbanlar tekrar seçildi. En büyüğü de Çin olarak belirlendi. Newyork ve City of London sermayesi ile alttan ve gizliden desteklenen Çin, gittikçe yükseltildi. Bu sırada yeni politikalar için de pilot bölge yapıldı. Tüm eziyetleri halkına uygularken gözünü kırpmayan, dışarıya karşı da tehdit algısı oluşturan bir Çin Komünist Devleti yaratıldı. Şimdi ise bu devlet bahanesi ile yeni abilik görevini icra etmenin derdine düştüler.

Tayvan üzerinden Çin'e, Ukrayna üzerinden Rusya'ya, Yunanistan üzerinden de Türkiye'ye bir ders verme politikasına doğru adım adım ilerliyorlar.

Madalyonun bu tarafından değerlendirdiğimiz taktirde, önümüzde iki ihtimal var. Ya 2. Dünya savaşı öncesi gibi bir sahte yükseltiş ve yerle bir ediş yaşatmayı planlıyorlar ya da yeni dünyaya transfer oldukları gibi, bu sefer de batıdan doğuya bir transferin ön hazırlıklarını yapıyorlar. İki koşulda da kazanan zenginler, kaybeden dünya insanlığı ve ulus devletler olacak gibi görünüyor. Onlar planlar yapadursun, Yaradanın da bir planı var. Bize düşen günlük iç ve dış gündem kısırdöngülerinde kaybolmadan, önümüzü daha sağlam görüp, hem bireysel hem devlet olarak planımızı yapmak olur. Ayrıca devletimiz ve diğer ulus devletlerin bu zenginler gibi insanı arka plana atarak değil, insanı özneye alan bir gelecek inşa etmek için çalışması ve politika üretmesi gerekir.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar