Suriyeliler muriyeliler işin bahanesidir. Altındağ'da sergilenen ve yirmi yedi saat süren rezillik, bir lumpen ayaklanmasıdır.
Buna "Türk-Arap çatışması" kılıfı uydurulmuştur.
Böyle fırsatları kollayan şerefsizler de hemen olayı sömürmeye giriştiler...
Bir parktaki sokak lambası yüzünden kavga çıkmış...
Çıkar çıkar. Açın A Haber'i, varoşlarda sayısız kavga gürültü izleyeceksiniz.
Birbirine sopayla girişen ayağı terlikli, paçalı donlu herifler... Saç saça baş başa şalvarlı kadınlar...
Kimi zaman bıçak da çıkıyor, tabanca da.
Hırsızlık ve soygun haberleri bir yandan trafik kazalarına, öbür yandan hırlaşmalara karışıyor.
Kavgada bir çocuk bıçaklanmış ve ölmüş.
Katil Suriyeli de olabilir, Zambiyalı da, Fransız da olabilirdi.
Bunun üzerine "mahalleli" toplanmış, Suriyeliler'in evlerine ve işyerlerine saldırmış.
Yıkmışlar, yağmalamışlar.
Tıpkı altmış altı yıl önceki 6/7 Eylül olayları gibi..
Bu arada yağmadan korumak için kapısına "Türk dükkânıdır" yazanlar, ay yıldız çizenler...
O gece biz de bayrak asmıştık, bizi Rum sanmasınlar diye.
İşte Cavit Dede anlatıyor, televizyonu da götürmüşler telefonu da.
Yakalanan 76 ayıdan 38'i sabıkalı.
"Siyasetten" değil, yağmacılık, kasten yaralama, hırsızlık, uyuşturucu madde bulundurma ve satma gibi suçlardan.
***
Bu tür rezillikler artarak sürecektir.
Daha önce denediler tutturamadılar, sıra Alevi kapılarına işaret koymaya falan da gelecektir.
Siyaset, lumpen ayaklanmasının kılıfı olacak ya da öyle çarpıtılacaktır...
Lumpenproletarya tehlikeli şekilde büyümüş ve yayılmıştır. Toplumda "başat" olan sınıf budur, sosyolojik anlamda kültür de onun kültürüdür.
Ortalığı karıştırmak isteyenler, Gezi türü "entel" ayaklanmasından iş çıkaramadılar, şimdi başka bir sınıfa yöneldiler.
Bu insanlarda cep delik cepken delik...
Bunların ayaklanması elbette bazı şaşkınlarımızın hayalini kurdukları şekilde "sokaklara barikat kurup elde çakmaklı tüfekle kralın askerlerine karşı çarpışmak" şeklinde olmayacaktır.
Böyle yakıp yıkma ve yağmalama üzerine kurulacaktır.
Bazı eşyaları da sokağa çıkarıp ateşe vermişler.
Yani işin içinde "vandal" dürtüleri de var.
Hani, altmış altı yıl önce Beyoğlu kaldırımlarına serilen kumaş topları gibi...
Sakın amaç gene "sıkıyönetim ilan ettirmek" olmasın?
Yemezler.
Ama bu tür patlamaların da önüne kolay kolay geçemezler.
Burjuvazi boşuna mı kaçıyor şehir dışına, "korumalı" sitelere?
Ya parası yetmeyen ne halt etsin?
Türkiye'nin başına berbat bir çorap örülüyor ama Türkiye de buna çok müsait.
Müsait ne kelime, teşne, teşne...
Yorum Yazın