Şebnem Bursalı

Şebnem Bursalı

Mail: hfhddj@hotmail.com

Libya’da atılan altın imza

Altı artı bir masanın adayı kim olacak? Millet İttifakı bölünüyor mu? Masada kavganın sonu nereye varacak? Bunun gibi tartışmaları konuşurken sadece Türkiye için değil, bölge ve dünyanın geleceğinde çok önemli tarihi bir adım, hak ettiği kadar ne konuşuldu ne de yansımaları tartışıldı. 3 Ekim tarihinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan oluşan heyet, günübirlik resmi bir ziyaret için Libya'nın başkenti Trablus'ta idi. Günün sonunda Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Libyalı mevkidaşı Dışişleri Bakanı Necla Manguş ile birlikte ortak basın açıklaması yaparak neler yapıldığını anlattılar.
Buna göre; hem hidrokarbon hem de diplomatik alanda anlaşmalar imzalandı. Hidrokarbon anlaşması ile hem karada hem denizde hem de deniz yetki alanlarında kazan-kazan anlayışıyla Türk ve Libyalı firmaların birlikte araştırma-sondaj gibi işbirlikleri yapmaları kararı alındı. Anlaşmanın içeriğiyle ilgili tam detay verilmese de bu anlaşmalar ile Türkiye, karada ve denizde yeni gaz ve petrol yataklarında hem aramada hem de bulunduktan sonra söz hakkına sahip olacak. Anlaşma ile araştırma ve sondaj gemilerinin kullanımı, gaz ve petrol boru hatlarının geliştirilmesi ve faaliyete geçirilmesinde Türkiye söz sahibi oldu.



BU ANLAŞMA NE ANLAMA GELİYOR?
Hem karada hem denizde yetki sahalarında Türkiye, yeni enerji kaynakları üzerinde söz sahibi olacak elbette ama, zamanlama bu kazanımı Türkiye açısından çok daha avantajlı bir hale getiriyor. Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle dünya genelindeki enerji krizi olduğu ama Türkiye açısından bugün enerji arz güvenliği açısından hiçbir sıkıntı çekmesek de, bulunması olası yeni kaynaklarda söz sahibi olacak olmamız, zamanlamanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Bir hak teslimi yapılacak ise muhakkak emeği geçen pek çok bürokrat, devlet yetkilisi siyasetçi var ama Başkan Erdoğan'ın engin tecrübesi, kararlılığı, milli çıkarları önceleyen ve taviz vermeyen devlet yönetiminin bir sonucudur bu müthiş kazanım. "Akdeniz'i, kıyıdaş ülkelerin halkça yararlandığı bir "Barış Denizi'ne dönüştürme hususundaki" kararlılığını bir adım daha ileri taşıyarak AB'ye 'Doğu Akdeniz Ortak Konferansı' teklifinde bulunan Başkan Erdoğan, Akdeniz'in Afrika'ya açılan kapısı konumundaki Libya ile her alanda ilişkilerin geliştirilmesine ayrı bir önem verdi.

İLK ADIM BERAT ALBAYRAK'TAN
Ve bir başka hak teslimi de; Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Mavi Vatan'da ve Karadeniz'de bugün eğer kendi gemilerimiz ile sondaj yapıp petrol ve doğalgaz arayıp çıkarabiliyor isek; kendi gemilerimizi alma noktasında kararlılıkla adım atan dönemin Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ı da es geçemeyiz. Böylelikle, dünyada ilk kez bir devletin kendi sondaj ve arama gemisi oldu. Devletlerin özel ya da özerk şirketler eliyle yaptıkları arama faaliyetlerine, doğrudan kendisinin karar verebilip harekete geçebileceği bir organizasyon kabiliyet ve imkanı anlamına geliyor bu durum. Kendi göbeğini kendi kesebilme kabiliyetinin geldiği nokta, bugünkü kazanımlarla vücut buldu.

DÜNYANIN GÖZÜ NEDEN LİBYA'DA?
Libya, sıradan bir ülke değil, Coğrafi konumu açısından Akdeniz'in Afrika'ya açılan kapısı hem de zengin enerji kaynaklarına sahip olması açısından dünyanın gözünün üzerinde olmasına sebep. 2011'de Kaddafi'nin devrilmesinin ardından iç savaşa sürüklenen Libya, BM'nin de tanıdığı Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti ile ülkenin doğusunda darbeci Hafter komutanlığındaki Libya Ulusal Ordusu desteğiyle kontrolü elinde bulunduran Tobruk merkezli hükümet arasında bölünmüş durumda. Doğudaki hükümet; Fransa, Rusya, Ürdün, BAE tarafından desteklenirken; İtalya, Türkiye ve Katar Trablus'taki BM'nin de tanıdığı resmi Ulusal Birlik Hükümetine destek veriyor.

DENİZ BAYKAL BU HAMLEYİ GÖRDÜ
CHP ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Ne işimiz var Libya'da?" cümlesiyle karşı durması, tıpkı Suriye sınırımızda kurulmak istenilen terör devletine karşı sınır ötesi operasyonlarımıza da karşı çıkıp "Ne işimiz var Suriye'de" sözünü hatırlatıyordu. Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında ABD ambargosunun Libya tarafından delinmesinde önemli rol oynayan dönemin Maliye Bakanı Baykal, bugün hidrokarbon alanında imzalanan anlaşmaların öneminin altını çizerken, emeği geçen herkesi kutladığını söylemeyi de ihmal etmedi. Baykal: "Libya ile yapılan askeri anlaşmamız çok önemli, emeği geçen herkesi kutluyorum. Türkiye'nin Akdeniz'deki yeraltı kaynaklarına ulaşma yolunun açılmış olması çok büyük değerlidir. BM'nin Libya'daki desteklediğimiz hükümeti meşru görmesi de çok önemli."

KILIÇDAROĞLU İLE TÜRKİYE DÜŞMANLARININ SÖYLEM BİRLİĞİ
Libya'da gelişmelerin analizini yaparken, CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile aynı üslubu ve yaklaşımı gösterenlerin, Libya'da ve Akdeniz'de pay sahibi olmak için yarışan ve Türkiye'yi devre dışı bırakmak isteyen Mısır, İtalya, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi olduğunu da söylemeden geçmek olmazdı. Türkiye'nin Libya ile imzaladığı anlaşmaların 'çelik gibi sağlam' ifadeleriyle hem hakkını veren ama bir yandan da bu anlaşmalarla hiçbir uluslararası hukuka ve anlaşmaya dayanmayan hak gaspları ellerinden alındığı için kızgınlıklarını da saklamayan bu ülkelerin kendi basınlarındaki yorum ve yansımaları çok dikkat çekici idi.
Türkiye karşıtı yorumlarla Kılıçdaroğlu açıklamaları arasındaki söylem birliği ise gerçekten manidar.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar