Son dönemlerde dünya siyasetini tarif etmek için kutupsuzluk kavramı ön plana çıkartılıyor. Buna göre, Soğuk Savaş sonrasında Sovyetlerin yıkılmasıyla Amerika uluslararası sistemin tek kutbu olarak kalmıştı. Bugünlerde de Amerika'nın dünya siyasetinden elini eteğini çekiyor oluşu veya eski gücünde görünmüyor oluşu nedeniyle dünya siyasetinde klasik kutupların kalmadığı iddia ediliyor. Aslına bakarsanız bu iddia dünya siyasetinin gerçekliğine pek uygun değil. Dahası dünyada olup biteni anlamak için pek kullanışlı da değil.
Kutup kavramı esasen sistemin içindeki büyük güçlerin sayısını tarif etmek için kullanılır. Büyük güçler ise kendi kendine yetebilen aktörler demektir. Yani dünya siyasetinde "etkin" (her ne demekse) görüntüsü veren aktörlerin sayısı veya bu aktörlerin kurduğu ittifak ilişkileriyle pek alakalı değildir. Mesela Amerika dünya siyasetine ilgisiz gibi görünebilir. Davranışları da bu ilgisizlik kanaatini pekiştirebilir. Ama bu Amerika'nın kendi kendine yeten bir aktör olmadığı anlamına gelmez. Dünya siyasetinden gerçekten elini eteğini çekmiş olsa da bir büyük güç olarak bir kenarda varlığını sürdürüyordur. Bu pek tartışmaya açık değil.
Tartışmaya açık olan kısmı ve Çin ve diğer büyük güç adaylarıyla ilgili. Mesela Çin gerçekten gücün tüm unsurlarında kendi kendine yeter bir aktör haline geldi mi? Rusya ve diğer bazı Avrupa ülkeleri gerçekten büyük güçler olarak görülebilir mi? Bunlar teorik değil ölçümle ilgili sorular. Çeşitli ölçümlere dayanarak Çin'in büyük güç statüsüne eriştiğini fakat Rusya'nın ekonomik kırılganlığı nedeniyle bu düzeyde görülemeyeceğini söyleyebilirsiniz. Ama Rusya'nın uluslararası etkinlik görüntüsüne ve Çin'in pasifliği önceleyen tavrına bakarak Rusya'yı büyük güç olarak tanımlarsanız ve Çin'i hesap dışı tutarsanız hatalı bir tutum takınmış olursunuz. Etkinlik ve dinamizm görüntüsü sizi aldatmış olur.
Kaba ölçümler genelde ABD ve Çin'in gerçekten bu statüye sahip olduklarını uzun süredir gösteriyor. Fakat bu dengelerin Soğuk Savaş'ta olduğu gibi bir çeşit kutuplaşma ve kamplaşmaya dönüşmemiş olması uluslararası sistemin kutupsuz olduğu anlamına gelmiyor. Potansiyel kamplaşma henüz aktifleştirilmemiş olabilir. Ama dünya siyasetini bu iki büyük güce bakarak yorumlamak zorunluluğu ortadan kalkmaz.
Kutupsuzluk kavramı zaten işin mantığına da aykırı. Basit bir düzensizlik ve karmaşayı dile getirmek isteniyorsa bunun için zaten uluslararası anarşi diye bir kavramımız var. Önemli olan bu anarşi içinde devletlerin nasıl bir konumlanmaya sahip olduklarını keşfetmek. Hepsi birbirinin aynısıdır derseniz hata yaparsınız. Zira birileri diğerlerinden bir biçimde farklıdır. Devletler bu konumlandırma farklarını çok net bilmeseler de hissederler ve ilişkilerine ona göre çeki düzen verirler. Şimdi içinden geçtiğimiz düzensizlik veya kutupsuzluk gibi gözüken şey aslında potansiyel bir güç dengesinin aktüel bir görüntü sergileyecek düzeye erişmemiş olmasından ibaret olabilir. O noktaya vardığımızda zaten dünya siyasetini okumak oldukça kolay olacak. Fakat bu okumayı erken yapanlar yeni güç dengelerine daha önce ayak uydurma şansına sahip olacak.
Yorum Yazın