Tarih, kuşaklar arası çatışmalara hep sahne oldu. Hiç kimse ebeveynlerinin hayat tarzlarına göre yaşamadı. Her gelen nesil, önünde yetişen nesilden şikayetçi oldu. Oysa rivayet odur ki, Hz. Ali'nin bu durum için meşhur bir nasihati vardı; ""Çocuklarınızı bulunduğunuz zamana göre değil, onların yaşayacakları devre göre yetiştirin". Şimdi de bir Z kuşağı muhabbeti, aldı başını gidiyor.
Z kuşağı sorumluluk almaktan kaçıyor, çok sorumsuz, ataya büyüğe saygı kalmamış geleneklerinden çok kopuklar, yüzleri hep asık dışarıya karşı hep negatif bakıyorlar, umutsuz halleri geleceğe karşı inançları yokmuş gibi hareket ediyorlar, hemen aşırı tepki veriyorlar zora gelemiyorlar, birbirleri ile kurdukları ilişkilerin samimiyetleri düşük, gerçeklikten kopuk sahte internet ve medyatik hayatlara özeniyorlar, memleket hasletleri az, yurtdışına kaçmanın yolunu arıyorlar. Ne çok itham var üzerlerinde farkında mısınız? Bir ikisine değil, komple bir nesle söylenen şeyler. Belki haklılık payı da vardır. Fakat biraz objektif yaklaşırsak duruma, onlar daha yolun başındalar. Uzun bir hayat yaşayıp binlerce tecrübenin neticesinde böyle olmayacaklar. Yolda karşılaşacakları çok şey var ve karşılaştıkları ile kendilerini geliştirecek güçlendirecekler.
Şimdi bir çoğumuz diyecek ki, biz de onların yaşında olduk, biz de büyük tecrübeler yaşamadık ve böyle değildik. Evet değildik, çünkü aramızda büyük bir fark var. Bizim ebeveynlerimiz onlarınki gibi değildi. Onlar erken dönemlerini bizim gibi yaşamadılar. Bizim dönemin bir çoğu köy ile haşır neşir büyüdü. Toprakta yürüdü. Evde herkesi donuk ruhlara çeviren bir kutuya, hipnoz olmuş gibi bakan anneler babalar görmedi. Evet, bir çoğumuzun ailesi bugünküler kadar entelektüel ve bilgi sahibi değildi. Fakat, ne olursa olsun diyalog kuruyorlardı, kurmak zorunda kalıyorlardı, çünkü vakit çoktu.
Farkındaysanız, Z kuşağı hakkında şikayet edilen noktalar bilgi hakkında değil, duygu ve karakter hakkında. Okulları çoğalttık, endüstriyel her şeyde olduğu gibi çoğaldıkça kalite düştü. Yemekleri çeşitlendirdik, besin değerleri düştü. Kimimiz okuduğu şehirde kaldı, kimimiz ekmek parası için büyük şehirlere doluştu. Geldiğimiz yerlerde kalan bir üst neslimizle bağı kopardık, ayda yılda bir görür hale geldik. Öte yandan Z kuşağının ne kadarı evde ebeveynini saatlerce kitap okurken gördü.
Onlar ne gördü?
Özendirilen hayatlara ulaşabilmek için yanlışlar yapmaktan çekinmeyen ve sürekli bir yarışta olan ebeveynler gördü. Görmeseler bile biz onları bitmek tükenmek bilmeyen bir yarışa soktuk. Daha orta okuldan başladılar birbirleriyle mücadeleye ve ölene kadar bu mücadelenin bitmeyeceğini iyice işledik kafalarına. Evet, her biri çok bilgi sahibi bilgilenmeleri için çok uğraştık. Diğer her şeyi boşladık. Şimdi de şikayet ediyoruz.
Şimdi gelelim işin diğer boyutuna. Bilmem duyar mıydınız eskiden A kuşağı B kuşağı ya da L kuşağı? Son yıllarda birden kuşak isimlendirmesi alfabenin son harfleri ile başladı. Bu isimlendirmeyi ve toplumun diline pelesenk etmeyi başaranların yerine kendimi koyduğumda, bunu neden yaparım dediğimde, kamuoyunu alfabenin sonlarına yaklaşıldığını hazırlamak istediğimdendir. Büyük bir şeylerin sonu gelecek ki, koca bir nesil bloku sona eriyor ve sıraya Alfa Beta gibi isimli kuşaklar geliyor. Demek ki, Z kuşağı bizim bloğun son kuşağı olacak. Belki de en büyük mücadeleyi onlar verecek. En zor hayatı onlar yaşayacak. Sebebiyse onlara kadar olan kuşaklarda bozulmayan hasletleri bir sonraki kuşağa aktaramayan bizim kuşaklar olacak. Ben Z kuşağı çocukları bizim nesilden daha başarılı bir iş çıkaracaklar. Zor zamanlar büyük insanlar doğurur, derler. Biz mi, biz kutuya bakmaya devam...
Yorum Yazın