Türkiye'de kültür dünyası genel olarak toplumsal beklentilere hep mesafeli olmuştur. Vatandaşın inancına, kimliğine alışkanlıklarına üstten bakan ve bunları yeren yayıncılık yoğun bir şekilde hep hissedilirdi.
Ak Parti iktidarları dönemindeyse bu açıktan düşmanlığa dönüştü. Gezi Parkı olaylarından tutun da son Boğaziçi Film Festivali'nde yaşananlara kadar birçok zeminde kültür-sanat dünyasının açıktan taraf olduğunu ve bu tarafgirliğin örgütlü bir yapı olduğunu gördük. Kendine benzemeyenleri ya asimile eden ya da dışlayan bir yapı. Özellikle sanat camiasını yakından izlemediğim için sektör içinde ne olup biter ve ne tür aktör ve kurumlar bu yapıyı tutar bilemiyorum. Ama bir çekirdek yapının olduğu ve bu yapının hem dil hem de siyaset ürettiği çok belli.
Dahası bu yapı son dönemde iktidara düşmanlık ile devlete düşmanlığı da birbirine karıştırmış halde.
Karşımızda artık Türk ordusunu kimyasal silah kullanmakla itham edenlere sahip çıkan bir sanat dünyası var. Birileri çıkıp kürsüden bu iftirayı açıkça destekleyebiliyor. Yüzlerce sözüm ona sanatçının bulunduğu salonda ancak tek bir kişi itiraz edebiliyor. Onu da susturmak için konudan zerre kadar haberi olmayan bir kız çocuğu sahneye sürülüyor. Yarım yamalak kendine ezberletilen ifadeleri söylemesi sağlanıyor.
Eğer meseleyi yanlış anladıysanız düzeltmenizi tavsiye ederim. Bu kültürel bir olay değil, doğrudan siyasal. Kültürle ilgili bir alanda cereyan ediyor olması onu kültürel yapmaz. Bir iktidar grubu, o kültürel alanı işgal ediyor.
O nedenledir ki Erdoğan zaman zaman kültürel iktidara yönelik eleştiriler yapar. Maalesef ülkedeki sanat camiası denilen yapı, artık Türkiye'nin gerçekleriyle tamamen kopuk ve ülkeye karşı düşmanca bir tavrın içine düşmüş. Alternatif yapılar oluşmadığı müddetçe de bu siyasi saplantılarından vazgeçeceklerini sanmam.
Alternatif bir kültür dünyasının muhafazakâr camiadan çıkamayacağı iddiasını ise son derece gerçek dışı buluyorum. Aksine çok başarılı çabalar görüyorum ve sadece biraz zaman gerektiğini düşünüyorum.
Mesela AK Partili Üsküdar Belediyesi'ne bir bakın derim. Tek başına bile, birçok konuyla alakalı kurumdan çok daha fazla kültür-sanat ve bilim etkinliği düzenliyor. Festivalse festival, konserse konser, sergiyse sergi. Üsküdar meydandan geçerken her hafta başka bir etkinlikle karşılaşırsınız. Yine Nevmekân gibi bir konsepti gündemimize sokmayı Üsküdar Belediyesi başardı. Gençler bu mekânlarda her türlü imkâna sahip. Nevmekân mantığı öyle bir cazibe oluşturdu ki, sürekli yenileri inşa ediliyor.
Geçtiğimiz ramazanda bir program vesilesiyle Üsküdar'da Haluk Dursun Kütüphanesi'ne gitmiştim ve orada ramazan boyunca ve sonrasında gençlere nasıl imkânlar sunulduğunu gözlerimle görmüştüm. Parti ve partili ayrımı yapılmadan bu ülkenin çocuklarına uygun ortamlar kuruldukça bu çocuklar o dar yapılara hapsolmadan da kültür-sanat faaliyetlerine erişebilecek ve kendilerini bu alanlarda yetiştirebilecektir.
Ancak kabul etmek gerekir ki, kültürsanat faaliyetlerinde sonuç almak, kaynağın ötesinde bir de zaman gerektirir. Eğer bu faaliyetler zaman içerisinde böylesi kitleselleşmeye devam edecek olursa her alanda ülkesine ve geleceğine sahip çıkacak yeni nesiller de yetişecektir. Ancak bu yeni nesiller sayesinde bu tür alanlardaki hegemonyalar kırılacak ve normalleşme yaşanacaktır.
Yorum Yazın