Sosyal medya hesaplarımdan, bugün, ''İslam coğrafyasında sanatçı olmak'' başlıklı yazı yazacağımı ilan etmiştim. Uzunca bir zamandır bu konuyu kendi tecrübelerimle de harmanlayıp, bu konuda birden fazla yazı yazmayı planlıyordum. Ancak, dün sosyal medyada, Afganistan'da bir hikâye anlatıcısı ya da meddah olduğunu tahmin ettiğim birinin tutuklanma ve infaz görüntülerinin yayınlandığını görünce, konuyu kendi çapımda araştırdım, sosyal medyadaki yorumları da okudum ve konunun sadece sanatçı bağlamından öte trajik, sosyolojik bir başka yönünü daha fark ettim! Aslına bakarsanız, sadece bir sorunun cevabıyla bile, hadisenin ne denli vahim, tehlikeli ve dahi İslam Medeniyeti ve İslam Coğrafyası için Covid 19'dan daha tehlikeli olduğu görülecektir! 0 soru da şu, ''Neden edebiyatın yeterince gelişmediği, tiyatro seyretme oranının çok düşük olduğu ülkelerde, insan hakları, gelir adaletsizliği çok daha fazla? "!
Savaş demiyorum, iç savaş diyorum!
Kendi insanına zulüm diyorum!
Özelikle de son 300 yıldır İslam coğrafyasındaki insanlar, doğuştan elde ettiği (Allah'ın bahşettiği) haklarını kendi ülkelerinde yaşayamayıp, canını, malını, ırzını, çocuklarını kurtarabilmek için, ecnebi ülkelerine sığınmak pahasına, denizlerin ortasında boğularak can vermekte!
Burada bir başka soru daha aklımıza geliyor, ''Müslümanlar kardeştir" mealindeki ayete rağmen, (Hucurat 10) bugün ülkemizde bulunan Suriyeli Müslüman kardeşlerimiz ve sınırlarımıza dayanan Afganlı Müslüman kardeşlerimiz, neden bu kadar sorun oluyor ve neredeyse kavga durumuna geliyoruz?
Ahkam kesenlerden biri de çıkıp, "Eşrefi mahlukat" diye, tarif edilen insanın, doğuştan hak ettiği haklarını, kendi ülkesinde kendi vatanında yaşayamayıp da denizlerin ortasında boğularak can verdiğini sormuyor, dert edinmiyor!
Hemen hemen konuşan hiçbir kesim, cemiyet hayatını ilgilendiren konulara, Müslümanın cemiyet hayatı içindeki sosyolojik sorunlarına çare üretmiyor!
Hem de 2023'e şunun şurasında iki yıl kalmışken...!
Hem de 100 yıl önce neler yaşanmışsa, bugün daha ağırı yaşanırken...!
Hem de son yirmi yıldır Müslümanların makus talihini değiştirmeye çalışan bir iktidar ve elele birliktelik bu gündemden zarar göreceği biline biline...!
Çünkü, dünümüzü bilmeyen, hikayemizin ne olduğunun farkında olmayan bir medeniyet topluluğuyuz da ondan...!
İşte, o hikâyenin metni, edebiyat dili sanat, özellikle de tiyatrodur!
Bir çift sözüm de devlet yetkililerimize...
Bu ülkede, kültür sanat alanında hala bir reform yapılmadı!
Özellikle de tiyatro alanı, alınan hiçbir tedbirden faydalanmadı, faydalanamıyor da!
Eğer, Kültür Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy Bey'in samimi -belki de yetkilerini zorlayarak- gayretleri olmasa, bu ülkede sadece ödenekli tiyatrolardan başka tiyatro kalmazdı!
Sayın devlet yetkililerimiz, devletimiz haklı olarak tasarruf tedbirleri aldı ve para kesesinin ağzını büzdü!
Bazı alanlar hariç...!
Mesela, savunma bütçesi...
Aslolanın, aidiyet ve mensubiyet alanında savaş olduğunu, hem şu andaki gündemden hem de Millî Mücadele'de 10 000 (on bin) şehitle vatan tuttuğumuz bu coğrafyada 1984-2021 arası kardeşçe yaşayamayıp, 100 000 (yüz bin) kardeş, birbirimizi boğazlamamızdan anlıyoruz!
O halde, tasarruf tedbirlerinden kültür ve sanat alanını çıkarsanız, hatta pozitif ayrımcılık yapsanız, emin olun, bu ülkede birçok şeyi halletmiş olursunuz!
En azından, bu ülkenin vatandaşları size, ''Bizim Ortadoğu bataklığında, Libya'da, Sudan'da ne işimiz var'' diye sormazlar!
Sizin, Bayırbucak Türkmenleri 'ne yolladığınız tırları gammazlayan içinizdeki beslemelere, hak ettikleri cevabı, devletten önce millet verir!
Yorum Yazın