Türk dizi sektörünü dibe vurmaktan Kore yapımları kurtardı desem yeridir. Senaryo sıkıntısı çeken, birbirinin kopyası diziler milleti ufak ufak ekrandan uzaklaştırmaya başlamışken imdada Kore yapımlarından devşirilen hikayeler yetişti.
Koreli ve Türk izleyicilerin kimyalarının birbirini tuttuğunu fark eden yapımcılar dört elle bu dizilere sarıldılar. Bir, iki derken ekranlarımızı Kore orijinli diziler kapladı. Artık yapımcılar hiç riske girmiyor, tutan dizileri alıp sahnesi sahnesine kopyalayarak Türkiyelileştiriyorlar.
Ancak küçük (!) bir sorun çıkıyor. Adamların en uzun hikayesi 13 bölüm. Bizim ise yılda 40 bölümden en az üç yıllık (120 bölüm) dizilere ihtiyacımız var. Peki ne yapıyoruz? Diziyi iki ucundan tutup çekiştirerek "sündürüyoruz." Belki de bu dizi uzatma işini dünyada bizden iyi yapan yok. Eminin orijinalini yazan Koreli senarist de ortaya çıkan bu "yeni esere" hayranlık duyarak "Adamlarda bu kadar maharetli senarist varken bizim diziye niye kamyonla telif ücreti ödediler ki?" diye soruyordur.
Benim neslim hatırlar. 5 kişilik eski Amerikan otomobillerini ortadan kesip, araya parça koyarak uzatır, 8 kişilik hale getirerek dolmuş yaparlardı. Şimdi aynı yöntemi Kore dizilerine uyguluyorlar.
40 satırlık Çökertme türküsünden iki yıl süren 60 bölümlük dizi (Kurşun Yarası) çıkaran bizim senaristlerin eline kimse su dökemez vallahi...
OLAN ONA OLDU
Adı Ahmet Selim Kul... Habertürk'ten genç bir meslektaşımız. Cumartesi günü Aziz Yıldırım - Ali Koç düellosunda moderatör olarak onu görünce hem üzüldüm, hem acıdım. Yanlış anlaşılmasın, ona değil, para babası başkan adaylarının kibrine...
Aziz Yıldırım canlı yayında moderatör istememiş. Habertürk yöneticileri moderatörsüz yayın olmayacağına onu ikna edip, kurban olarak ortalarına bu genç arkadaşımızı oturtmuşlar.
Garibim, tenis maçı izler gibi kafasını bir sağa bir sola çevirmekten başka bir şey yapamadı haliyle. Bir keresinde müdahale edeyim dedi, onda da Aziz Yıldırım'dan "Sen karışma" ve Ali Koç'tan da "Sen burada mıydın?" laflarını işitmek zorunda kaldı.
Başkan adayları çocuğa kapanış konuşmasını bile yaptırmadılar. Ahmet Selim Kul'un elini bile sıkmadan arkalarını dönüp gittiler.
Biraz ayıp olmadı mı sevgili başkanlar?
Uyardım, duyan olmadı
Haftalar önce hem bu köşeden hem de sosyal medya hesaplarımdan feryat ederek "Boğaz elden gidiyor" diye herkesi uyarmıştım. İstanbul Boğazı hiç de alışık olmadığım şekilde kalın ve yağlı bir köpük tabakası tarafından adeta işgal edilmişti.
Pazar günü Boğaz'ın ve Marmara Denizi'nin havadan çekilen görüntüleri, tehlikenin büyüklüğünü ortaya koydu. İstanbul Çevre Konseyi Genel Sekreteri Zafer Murat Çetintaş ilk kez 3 yıl önce başımıza musallat olan müsilaj tehlikesinin adeta kış uykusuna yatan ayılar gibi uyandığını belirterek, bölgede bulunan vatandaşları denize girmemeleri konusunda uyardı.
Göllerimiz, nehirlerimiz kuruyor. Gözümüz gibi bakmamız gereken iç denizlerimizi ve boğazlarımızı da koruyamazsak vay halimize...
Gaf kürsüsü
"Kızlara başarılar diliyorum. Erkekler okusa da bir şey olamazlar zaten." (Merve Boluğur'un YKS öncesi paylaştığı ve büyük tepki çeken sosyal medya mesajı)
Zap'tiye
Dondurmacıda boş külah 6,5 lira olmuş. Normaldir. Memlekette "Boş insanlar" bunca prim yaptığına göre...
Ne demiş?
Habertürk'teki Aziz Yıldırım - Ali Koç kapışmasından tarihi bir diyalog:
KOÇ: Baronları anlatır mısınız? YILDIRIM: FETÖ'cü baronlar. KOÇ: Anlatın bilelim. YILDIRIM: Konuşamam. KOÇ: Hayır, buyurun konuşun. YILDIRIM: Konuşamam. Altında kalırım. Sen Koç'sun ya, sen kendini kurtarırsın, ben kurtaramam.
Yorum Yazın