Aynı soruyu “Temizlik faydalı mıdır zararlı mıdır” “Beslenme faydalı mıdır zararlı mıdır” diye de sorabiliriz. Yani beynimizde olumlu olarak yer etmiş kavramları duyduğumuzda hemen bir fayda düşünüyoruz. Oysa kitap, temizlik, beslenme gibi nesne ve olgular yeterli ve dengeli olarak hayatımızda yer aldığında faydalıdır. Yetersiz ya da dengesiz olduğunda ise ya bir eksiklik ya bir aksaklık söz konusudur. Kadim zamanlardan beri söylenen bir söz vardır. “Zehri zehir yapan dozdur.” Herhangi bir ilaç bir derdin şifasıyken, kutusuyla içtiğinizde o zehir olur.
Kitapla ve okuma ile ilgili aşağıdaki sözler bize kitabın ne kadar faydalı olduğunu anlatır:
**
Ben kitaplarımı değil, kitaplarım beni ortaya çıkarmıştır.
Montaigne
**
İnsanlık yalanı ve adaletsizliği kılıçla değil, kitapla yenecektir.
Emile Zola
**
Zekanın keskin kalması için kitaplar gerekli. Tıpkı bir kılıcın keskin olması için bileyi taşına ihtiyaç duyduğu gibi. İşte bu yüzden çok okuyorum.
George R.R. Martin
**
İyi kitapları okumak, geçmiş yüzyılların en keskin zekalarıyla önceden tertiplenmiş bir konuşmaya katılmak gibidir.
Descartes
**
Bir de şöyle bir hikâye anlatılır:
“Geçen asırda Fatih semtinde iki kadın evlerinin cumbasından sarkmış dedikodu ediyorlar:
-Hanım, hanım senin adamı Tavukpazarı’nda meyhanede görmüşler.
-Olsun, parası biter, midesi bulanır, bırakır gelir.
-Hanım, senin adam bir Ermeni dilbere tutulmuş.
-Olsun, Ermeni dilberinin bıyığı çıkar usanır, sonracığıma, içerde uyuyan oğlu küçük Sait’i de çok sever, bir gün yuvasına döner.
-Hanım, hanım senin adamı sahaflarda görmüş bizim herif, iki de kitap almış bohçaya sarmış.
-Eyvah! Bunun çaresi yok. Evime kuma geldi. Artık mezar paklar, hangi hocaya gidip okutmalı, üflemeli, muska yazdırmalı...”
Kadın muhtemelen kocasının bir bibliyomani (kitaba hastalık düzeyinde düşkünlük) olduğunu düşündüğü için telaşa kapılmıştır.
Kitap hastası olmak veya kitapsever olmak iki ayrı kavramlardır.
Kitaba hastalık düzeyinde düşkün olmaya bibliyomani denmektedir. Bibliyomani Yunanca “biblion” (kitap) ile Latince “mania” (hastalık) sözcüklerinin birleşiminden ortaya çıkmış bir kavramdır. Bu hastalığa yakalananlara bibliyoman denmektedir.
Bibliyomanlar şu özellikleri gösterirler: Kitaba aşırı derece bağımlıdırlar. Kitaplar onların kutsadıkları bir çeşit putlarıdır. Hayatlarını kitaplara adayıp, paralarını ölçüsüzce kitaba yatırırlar. Okuyamayacakları kadar kitap bulundurduklarından “bu kadar kitabı okudun mu” sorusundan hiç hoşlanmazlar. Başkalarında olmayan kitapları kitaplıklarında bulundurmakla övünürler, her platformda onu bir gösteri nesnesi haline getirirler. Kitapları kimseyle paylaşmazlar.
Bibliyomaninin uzak doğudaki kavramı ise “tsundoku” dur. Bibliyomaniden biraz farklılık gösterir. Bu kişiler sürekli kitap alıp istiflerler, ancak onları okuyamayacaklarını bilirler. Kitapları bir gösteri nesnesi olarak kullanmaktan ziyade onları okudukları görüntüsünü vermek isterler. Bibliyamandan bir tık daha iyidirler.
Kitapla sağlıklı bir ilişki kurmanın adı ise kitap severliktir. Buna bibliyofil denmektedir. Bibliyofiller kitabı sürekli istiflemek gibi bir kaygı taşımaz. Kitabı bir amaç olarak değil insanca yaşamanın bir aracı olarak görürler. Bu nedenle bencil davranmaz, beğendiği kitapları alıp arkadaşlarına hediye edebilir, kitaplığından kitapları okumaları için dostlarına verebilirler. Bilinçli bir okuyucu olduklarından kitabı bir gösteri nesnesi olarak değil, bir bilgilenme ve kendini geliştirme aracı olarak görür. Kitabın hem kendisine hem başkalarına faydalı olması için elinden geleni yaparlar. Kitabı sever ama bunu bir hastalığa, bir bağımlılığa dönüştürmezler.
Ben kendini bir kitapsever olarak tanımlıyorum. Beni tanıyanların bu konuda bana hak vereceklerini umuyorum.
Kitabı ve kitapsever dostlara muhabbetim büyüktür. Bu vesileyle tüm dostlara selam olsun?
Yorum Yazın