Türkiye'de aydın gibi gördüklerinizin birçoğunun aslında bu ülkeye yabancılaşmış insanlar olduğu son seçim sürecinde bir kez daha ortaya çıktı. Yabancılaşmadan kastım sadece topluma tanıyamama sorunu değil. Aksine bu yabancılaşmış aydıncıkların kendi toplumlarını Batılı merkezlerin beklentilerine göre şekillendirme işlevine koşulmuş hallerinden bahsediyorum.
Dün bir tanesini örnek verdim. Erdoğan'dan kurtulmak için ülke ekonomisinin batmasını temenni ediyor. Tonlarcasına şahit olmuşsunuzdur. Muhalif seçmeni kandırmak ve Kemal Kılıçdaroğlu gibi kötü bir adaya bile razı etmekle sorumlu tipler. Bir çeşit etki ajanlığı. Hepsi birbirini gazlamak ve toplumu kandırmakla görevli. Batılı ortaklarını da kandırmışlar. Birçok Batılı, seçim sonuçlarını görünce "yanıldık" diyor. Ama sizler yoldan gönüllü çıktınız. Türkiye'yi kendi adamlarınızdan dinlediğiniz için kendi uydurduğunuz yalanları gerçek sandınız. Diktatör dediğiniz adamın ikinci tura kaldığını görünce de hakkı teslim etmeden yapamadınız. Ama yarın yine aynı haltı yemeye devam edeceksiniz.
Burada çok ilginç birkaç soru var. Batılı dostlarına Türkiye'yi anlatan ve dönüşümlü olarak Türkiye'yi hem küçümseyip hem de ona şekil vermek isteyen ve özgeçmişlerine baktığınızda kelli felli adam kılığındaki tipler neden toplumdan bu kadar kopuk? Neden ülkesine düşman? Neden etki ajanlığına soyunmuş? Neden nefret kusuyor?
Hepsinin çok basit ve tek bir cevabı var. Çünkü bunlar buralı değil ve buralı olmak istemiyor. Onlara verilmiş bir görev var: Türkiye'yi Batılı ülkelerin istediği şekle sokmak. Bunlar esasında bu toplumun bir parçası olmayı bile kerih görüyorlar. Kendilerini Batı dünyasına ait hissediyorlar. Bu ülkenin değerlerini değil ait olmadıkları ülkelerin değerlerini tercih ediyorlar. Ancak ağababalarının bunlara kıymet vermesinin de tek bir nedeni var: Kullanışlı olarak görülüyorlar.
Yoksa bunların kara kaşına kara gözüne ya da sözüm ona akademik veya gazetecilik başarılarına bakan yok. Bunlara önce fonlanmış çeşitli merkezlerde ufak tefek projeler verir. Batılı dostlarının gözüne girmek isteyen bu arkadaşlar ellerinden geldiğince Türkiye'deki sistemi yerden yere vurur. Bu sayede prestijli dergilerde veya gazetelerde bir iki yazıları basılır. Sonra bir anda önemli bir Türkiye uzmanına dönüşüverirler. Yani aslında inşa edilirler.
Sonra bu ürün, Türkiye'ye karşı kullanmak için hazır hale gelir. Ancak zamanla patron ile etki ajanı arasındaki ilişki bir çeşit ortaklığa dönüşür. Patron bu etki ajanını sadece propaganda için değil aynı zamanda bilgi almak için de kullanır. Yalnız aparat konumunu korumak için patrona hâlâ onun görmek istediği bir Türkiye resmi sunar. Gerçeklikten kopuk.
İşte olan biten yıllardır hep bundan ibarettir. Daha ayrıntısına girmek ve bu tiplerin listesini bile çıkarmak mümkündür. Ama o da benim işim değil. Ben kabaca mekanizmayı tarif edeyim, gerisini siz anlayın.
Yorum Yazın