Nasıl bir bünyeye, sabıra, zenginliğe, sinir sistemine sahipmişiz meğer!
İçeride bu kadar hızlı, bu kadar değişik ve değişken bir gündem...!
Dışarıda Doğu Türkistan'dan başlayıp, tüm Türkistan, İslam dünyasındaki gelişmeler...!
Öyle bir gelişme ki, neticeye nereden, nasıl, neyi mihenk yapıp da baktığınıza bağlı!
Yeni bir çağın ilk günlerinde, yeni çağın üst aklının, değişen yeni çağın değerlerinde, bize biçmeye çalıştığı elbiseye bakıyorum da...!
Neden mi bahsediyorum?
Şunun şurasında bir ay önce televizyon ekranlarında, "Dijital Çağ"ın medyası, Dijital Medya'da "trend topic" olmuş hashtaglere bakın, bir de dünkü, bugünkü hashtaglere bakın, ne dediğimi anlayacaksınız!
Bir ülkenin, bir devletin, bir milletin bu kadar hızlı değişen gündemine sinir sistemi nasıl dayanıyor, hayretler içindeyim!
Bir haber kanalını açıyorum, "Suriyeliler dışarı", bir kanalı açıyorum, "Kıbrıs Rum Kesimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının pasaportunu iptal edeceğini açıklıyor!
Bir başka haber kanalına geçiyorum, "Afganistan'dan göç"...!
Başka bir kanala geçiyorum, "Korkuyorum! Taliban Kabile girer mi...? " diye, korkulu gözlerle bakan Afgan bir kadın!
O da ne?
Arap Baharı sonrası, "Oh be! Tunus bu işi becerdi" demiştik ki, Tunus Anayasası'nı yazan şimdinin Tunus Cumhurbaşkanı kendi elleriyle yazdığı Tunus Anayasası'nı ihlal ederek, darbe yapıyor(!)
Bütün bu hadiseler, bizim ekranlarımızda, ya ekonomik yük ya da güvenlik endişesi açısından konuşulmakta!
Kimi, bir Suriyelinin devlete maliyeti bilmem kaç dolara mal olduğunu anlatıyor, kimi de "ne yapalım vicdanımızı bir kenara mı atalım" çaresizliğine sığınıyor!
Kimi dinleseniz , diyenin baktığı açıdan bakarsanız, "Adam haklı" dersiniz!
Eğer, bütün bu hadiselere ağızdan giren ve ifrazat noktasından çıkan açısından bakarsan, bırak sen Suriyeli, Afgan'ı, öz kardeşini, aynı anadan, aynı babadan olma kardeşini, dedenden, babandan kalan mirastan da kovarsın !
Pardon, ama içerde durumumuz zaten böyle ki...!
Cezaevleri, miras paylaşımının kavgalarında eli kardeş kanına bulaşmış kardeş katilleri ile dolu!
Daha geçen bayramda, "Babam öbür kardeşime daha fazla verdi" iddiasıyla, babasının elini öpmeye gitmeyen insanlarla dolu!
Çocuklarından, çocuklarının anasından mal kaçırmak için aldığı gayri menkulleri veya maddi değer ifade eden birikimlerini, başkalarının üzerine yapan babalar var!
Evladın babaya, babanın evlada güvenmediği bir ülke!
Daha düne kadar -Evet milletler tarihinde 100 yıl bir dündür- aynı ülkenin nüfus cüzdanını neredeyse, 1000 yıldır taşıdığımız Suriyelilerden nasıl şüphe duymasın ki?!
Daha düne kadar 1000 yıldır aynı kitaba, aynı peygambere, aynı Allah'a inanmış, aynı yöne tekbir alıp, aynı noktaya secde eden, kısacası Dünya Ahiret Kardeşliği Hukukuna sahip olduğu Afganlılardan nasıl şüphe duymasın ki?!
Alın bir de 1984-2021'in şu anına kadar neredeyse, 100 000 (yüz bin)kadar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran Diyap Ağa ve Karaman'ın bir ilçesinde adı yaşatılan Kazım Karabekir'in evlatları!
Bakınız, buradan bir hayır çıkmaz!
Çıkmadı!
Çıkmayacak!
Kendimi yırta yırta, yakamı, paçamı parçalayarak anlatmaya çalıştığım, işte tam da buydu!
Kardeşim, BAK- GÖR!
Bütün bu belaları başımıza saranlar, Suriyelinin, Iraklının, evini ocağını yakıp yıkanlar, analarımıza bacılarımıza, Ebu Garip Cezaevi'nde, demeye dilimin varmadığı çirkinlikleri yapanlar...!
Utanıyorum, bir Türk olarak, bir Müslüman, bir eşrefi mahlukat insan olarak utanıyorum!
O Ebu Garip Cezaevi'nde, analarımız, bacılarımız insanlık dışı, muamelelere maruz kalırken (insan silüetinde asrın vahşileri tarafından tecavüz edilip, köpeklere parçalatılırken) biz mışıl mışıl uyuduk!
Bakar kör olduk!
Gör kardeşim gör!
1000 yıl önce Haçlı Ordusu, 100 yıl önce Çanakkale, Sarıkamış, Trablusgarp, Balkanlar'da karşımızda kimler varsa, batımızdan, doğumuzdan, güneyimizden, kuzeyimizden gelenler de aynıları!
1944'lerde birbirlerini boğazlamış olsalar da söz konusu sen olduğunda, onlar aynı millet, aynı dindaş oldular, oluyorlar, olacaklar...!
Sen kim misin?
Sen Türk'sün!
Evet, Türk!
Bunun böyle olduğunu, Orhun Abideleri, Hoca Ahmet Yesevi, Yusuf Has Hacip , Sarı Saltuk, Hacı Bektaşi Veli demiş!
"Ey Türk; üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir..." diyor Orhun Abideleri'nde!
"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki, size merhamet edilsin." diyor Hucurat Süresi 10!
Nerede bu ifadeler ?
Medeniyet manifestomuz Kuran-ı Kerim'de, kültürümüzün manifestosu...!
Peki, biz bu manifestolarımız üzere mi yaşıyor, yaşadıklarımızı değerlendiriyoruz?
Hayır!
Bakın, kültürümüzün manifestolarının ilki Orhun Abidesi, başka ne diyor, "Titre ve kendine dön"!
Evet, kendimize dönelim bir bakalım, medeniyetimizin ölçüsü, "Kardeşlik" kültür dilimizde, "Dünya ahiret kardeşliği" üzere miyiz?
Eğer, bu ölçüler üzereysek birbirimizden bu şüphe niye?
Hülasa, başımıza bu belaları saranlar AİDİYET duygularını edebiyat, kültür, sanat ile güçlendirdiler!
Yetmedi, bir de bizim kültür ve medeniyeti, kısaca kardeş coğrafyamıza da sattılar!
Çare?
Medeniyetimizi ve kültürel bağışıklık sistemimizi güçlendirmek!
Yorum Yazın