Hiç şakası yok!
Karadeniz'de siyasi, askeri sular iyice ısınıyor...
Birinci Dünya Savaşı'na balıklama dalışımızı; Osmanlı üniforması giymiş Alman mürettebatıyla Yavuz ve Midilli zırhlılarının Karadeniz operasyonlarını hatırlayın...
Tarih boyunca İngiltere'nin Karadeniz'e çıkma, Rusya'nın Akdeniz'e inme çabalarını hatırlayın...
***
Karadeniz'i "kendi halinde bir iç deniz" olarak görmek hatadır.
Hani yıllarca konuştuğumuz "Medeniyetler Çatışması" tezi var ya...
İşte o tezi ileri süren Huntington, kültürleri ve medeniyetleri etkileme gücü bakımından Akdeniz kadar merkezi bir havza olarak değerlendirir Karadeniz'i...
Nicholas J. Spykman'ın "Kenar Kuşak Teorisi"nde de Karadeniz, Avrupa'yı Asya'ya bağlayan merkez hattı oluşturur.
Lakin her akşam bir kanala çıkan ve ikide bir "Ben ABD'deyken" demeyi pek seven jeopolitika uzmanları (!) bu konulara bir türlü gelemiyorlar.
Oysa sormalılar...
Rus donanması dört gündür boş yere mi tatbikat üstüne tatbikat yapıyor?
Sormalılar...
Ukrayna'dan bir Bakan nasıl oluyor da çıkıp "Karadeniz bir NATO denizi olmalı" diyebiliyor?
***
Bizim için Karadeniz'in kritik önemini anlamak üzere tarihe dönelim...
İyice geriye...
1453'te İstanbul'u fethettik.
Sonra ne yaptı Fatih?
Osmanlı devleti hiç vakit geçirmeden hangi bölgeyi sorunsuz kılmayı hedef seçti?
Tabii ki Karadeniz'i...
Tarihlere dikkat!
1461'de Sinop ve Trabzon çevresi alındı.
1475'te Gedik Ahmet Paşa komutasındaki donanma Kırım Hanlığı'nı, Kefe'yi ve Azak kalesini Osmanlı'ya bağladı.
Bu denizde herkesin borusunun ötmesi erkenden önlenmiş oldu.
Çünkü Boğazlar demek, İstanbul'un güvenliği demek, Karadeniz'in sükuneti demektir.
Ne zaman bu sükunet bozuldu, İstanbul da bir daha rahata kavuşamadı.
***
Çalkantılı ve sıcak bir Karadeniz fenadır.
Hele Batı'nın hariçten gelip oralarda iş çevirmesine asla izin verilemez.
Şimdilik bunu not düşmüş olayım...
Sanıyorum ki, önümüzdeki günlerde bu konuya sık sık döneceğiz.
***
NOT DEFTERİ
Geçmişini anımsamak, onu hep sırtında taşımak, belki de insanın kendi "ben"ini koruyabilmesi için gerekli tek koşul. "Ben"in çekip küçülmemesi için, anıları bir saksı çiçeğini sular gibi sulamak gerekiyor ve bu sulama işi, geçmişin tanıkları ile yani dostlar ile sürekli temas halinde kalmayı zorunlu kılıyor. ( MILAN KUNDERA / Kimlik )
Yorum Yazın