Türk demokrasi tarihinin kara lekelerinin başında gelir 27 Mayıs 1960 darbesi. Türk milletinin vicdanında açtığı derin yaralar, uzun yıllar gittikçe büyüdü. Ta ki, utanç davalarının görüldüğü Yassıada, bir Özgürlük ve Demokrasi Adası olana ve Başkan Erdoğan'ın bizzat takip ve ısrarıyla, demokrasi şehitlerimiz Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'ya iade-i itibar yapılana kadar.
Yarın, 61. yılında çok anlamlı bir buluşma var bu simge adada. Erdoğan'ın başkanlığında AK Parti belediye başkanları ve il başkanları tam kadro çıkarma yapacak ve mesajlar verilecek. Yok hükmündeki Yassıada utanç kararları, bugün milletin vicdanında da sonsuza kadar en derin mahkûmiyetini almış durumda.
"Yeter söz milletin" dedikleri için 60 yıl önce şehit edilenler, bugün birer halk kahramanı olarak baş tacı edilirken, o gün milli iradeyi hâkim kılan, Türkiye'yi ekonomik ve siyasal anlamda uçuşa geçiren kadroları "düşükler" gibi hiçbir saygı ve terbiyeye uymayan bir hitapla küçümsemeye çalışıp türlü yalanlarla, sahte beyan ve tanıklarla, bebek-köpek davalarıyla sözde yargılama yapanlar, bugün tarihin en karanlık noktalarında en kötü şekilde anılıyor.
DP'nin 1950 seçimlerinde CHP'nin 27 yıllık tek parti iktidarını yıkması "Beyaz İhtilal" olarak nitelendirildi. Hizmete susamış Anadolu insanı, yol-su-baraj-elektrikfabrika yatırımlarıyla buluştu. Gerçek bir halk devrimi yapan, 1950-1960 arasında çiftçiyi-köylüyü zenginleştiren ve onurlu bir dış politikayla Türkiye'yi hem Avrupa'ya hem de dünyaya açan DP ve onun 3 yiğit evladı, vesayet odaklarınca idamla cezalandırıldı.
Bunca yıllık yazı hayatımda ne zaman 27 Mayıs, Menderes ve ailesinden söz eden bir yazı yazsam, kalemime hüzün bulaşır. Bir Aydın kızı olduğumdan mıdır bu keder, yoksa adını aldığı coğrafya gibi kimi zaman kuruyan ve umutları çöle çeviren ama sonunda hep coşan ve umut olan Menderes'in toprağından, hamurundan olmamdan mıdır bilmiyorum ama bunca yıl sonra bile hâlâ taptaze acı ve keder hissederim.
Çakırbeylili Adnan Bey'in başvekilliğinde 10 yıl sürecek "altın devri"nde ışıksız köyün kalmadığı, barajların birbiri ardına yapıldığı, rakamları dikine büyüyen, Cumhuriyet'i demokrasiyle taçlandıran 10 yıl içinde, milletin refah ve kalkınma yolunda ilerleyişini, özgürleşmesini çok gördüler.
Dışarının düşmanlarının, içerideki işbirlikçileri eliyle yaptıkları kara ihtilal ve adına Yassıada dedikleri yerde kurulan uyduruk mahkemelerde, Çakırbeylili Başvekil merhum Menderes ve 2 arkadaşının hayatına son verdiler. Bir yanımız hep karanlık ama Menderes'in ışığı hiç sönmedi.
Bugün de benzer yalanlarla ve oluşturulmaya çalışılan algı operasyonlarıyla, büyük-güçlü ve tam bağımsız Türkiye hedefinde dosdoğru ilerleyen, önüne çıkan hiçbir engele takılmayan Erdoğan'ın da önü kesilmeye çalışılıyor. Ama artık eski Türkiye yok ve arkasında dağ gibi halk desteği bulunan bir Erdoğan ve Cumhur İttifakı var. Biz bu demokrasi için, bu milli duruş için çok kan akıttık, çok can verdik. Kanımızla, canımızla geldiğimiz bu noktadan zerre dönmeye de niyetimiz yok. Bu böyle biline...
Yorum Yazın