İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’la Hande Fırat’ın ev sahipliğinde Demirören Medya Ankara Temsilciliğinde bir araya geldik. Hemen söyleyeyim verimli bir sohbet yaptık.
Seçimlerin ardından 5 yıllık yeni bir dönem başladı. Fahrettin Altun’un önümüzdeki döneme yönelik bir perspektif içinde olduğunu görmek önemliydi. Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la çalıştığı 2018 yılından bu yana stratejik iletişim boyutuyla birçok uluslararası gelişmenin içinde yer aldı. Lider diplomasisinin ön planda olduğu bir dönemde Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte yakın çalışma şansını elde etti. Türkiye’de seçim süreçleri başta olmak üzere iç siyasetin her aşamasına ilişkin önemli tanıklıkları oldu. O nedenle birçok konuyu konuştuk, zaman olsaydı daha çok soracağımız sorular vardı. Ama Fahrettin Altun’un net açıklamaları nedeniyle su gibi akıp giden bir sohbet oldu.
Fahrettin Altun / Fotoğraf: Mert Gökhan KOÇ/ANKARA
ROTA BATIYA MI EVRİLDİ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yeni bir dönemi başlatıyoruz” sözü yeni dönemde Türkiye’nin ABD ve Avrupa Birliği ile yaşadığı sorunları aşma yönündeki iradesini yansıtıyor. Elbette gerek ABD ile gerekse de AB ile birçok önemli başlığımız var. AB ile ilişkilerin gelişmesinin Türkiye’ye önemli yararları var. Ancak İsveç’in NATO’ya üyeliği, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşındaki rolü de gösterdi ki batı dünyasının da Türkiye’ye ihtiyacı var. Bu karşılıklı olarak bir kazan-kazan durumu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD ve Avrupa birliğine çok önemli bir manevra alanı açtı ama Batı bunu nasıl değerlendirecek?
Erdoğan 5 yıl daha Türkiye’yi yönetecek. Batı ülkeleri Türk halkının bir kez daha Erdoğan dediğini gördü.Seçimin ardından batılı liderlerin Erdoğan’ı tebrik kuyruğuna girmesi, Erdoğan’ın Türkiye siyasetinin asli bir unsuru olduğunu anladıklarını gösteriyor. Geriye yeni süreci iyi değerlendirmek kalıyor.
TÜRKİYE EKSENİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç’in NATO’ya tam üyeliği sürecinin önünü açtı. Bunu yaparken de muhataplarından Türkiye’nin güvenlik önceliklerine ve stratejik beklentilerine dair önemli taahhütler aldı. Türkiye’nin ekseni bellidir. Türkiye ne Batı ekseninde, ne Doğu eksenindedir. Türk dış politikasının ana kavramı Türkiye eksenidir.
Bu perspektifle Türkiye yeni dönemde hem ABD hem Avrupa Birliği ile daha yakın çalışmak için bir irade ortaya koydu. Bu irade, karşılıklı olarak ortaya konur ve Türkiye’ye karşı geçmişte yapılan hatalar tekrarlanmazsa bu takdirde Türkiye, Batı ilişkileri restore edilebilir.
AB’DEN BEKLENTİLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç’in NATO’ya üyeliği tartışmasının en sıcak olduğu geçtiğimiz günlerde güçlü bir çıkış yaptı. Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinin önünün açılması gerektiğini gür bir şekilde vurguladı. Bu esas itibariyle AB’nin stratejik genişleme perspektifine son dönemde yapılmış en önemli katkı. Eğer Avrupa Birliği bu stratejik imkanın farkına varır ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve Vize Serbestisi başta olmak üzere somut adımlar atmaya başlarsa bu takdirde ilişkilerin mahiyeti ve muhtevası daha nitelikli hal alır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürecin olumlu seyretmesi için gayret sarfediyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç’ı AB ile yol haritası çalışması yapmak üzere Litvanya’dan direkt Brüksel’e yolladı. Somut bir yol haritası bu sürecin en önemli unsurlarından biri olacak.
AB’DE 50 YIL İSVEÇ’TE 3 AY
Ayrıca AB, Türkiye’nin tam üyelik konusunda acele edildiğini söyleme lüksüne de sahip değil. Cumhurbaşkanımızın mesajı çok net: Türkiye’yi 52 yıl AB kapısında bekletenlerin İsveç’in NATO’ya üyeliğinin 3 ay bekletilmesinden rahatsız olmasını anlayamayız.
İSVEÇ’İN TAAHÜTLERİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO genel sekreteri ve İsveç Başbakanı ile yaptığı uzun toplantı sonrasında Türkiye’nin güvenlik öncelikleri açısından güçlü taahhütler aldı. Her şeyden önce terör örgütleriyle mücadele ve savunma alanındaki yaptırımlara son verilmesi noktasında önemli sözler aldı. NATO’ya tam üyelik karşılığında İsveç’in üstlendiği sorumluluklardan biri de İsveç’in “YPG-PYD ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek vermeyeceğini” yinelemesiydi. Türkiye verilen bu sözlerin takipçisi olmakta kararlı. Hedef sadece İsveç değil, YPG-PYD ve FETÖ terör örgütünün Avrupa’daki faaliyetlerinin kısıtlanması. Bu örgütlere yapılan mali yardımların kesilmesi. Ve tabii ki terör örgütü mensuplarının Türkiye’ye iadesi.
ERDOĞAN’IN KURDUĞU STRATEJİK OYUN
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurduğu stratejik oyun, Avrupa’nın kendisiyle yüzleşmesini sağladığı için çok kıymetli bulunuyor. Avrupa’nın güvenlik mimarisinin en hayati noktasında Türkiye yer alıyor. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik süreci Türkiye’nin önemini hatırlattı. Rusya ile Ukrayna arasında oynadığı rol bunu gösterdi. Fakat bunların yanında terörizmle mücadele, kitlesel göç dalgalarının engellenmesi, insani yardımlar, iklim kriziyle mücadele, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığının ortadan kaldırılması noktasında Türkiye son derece merkezi bir aktör konumunda. Türkiye, yıllar yılı kendi iç çelişkileriyle istikrarsızlaştırılabilen, terör örgütleriyle dizayn edilebilen bir ülkeyken bugün itibarlı bir bölgesel güç ve küresel bir oyuncu. Bugün Türkiye, sadece bir istikrar adası değil, istikrarlaştırıcı bir güç...
Yorum Yazın