Netflix'te Tinder Avcısı (Tinder Swindler-Tinder Üçkâğıtçısı) adlı belgesel film, iki haftadır ülkemizde gündemde.. Bir belgeselin gündem oluşturması ilginç.. Merak ettim. Ben de izledim. Belgesel ama konulu film gibi izletiyor insana ve olanlar, insanlık tarihi boyunca benzerlerini gördüğümüz şeyler.
Bir üçkâğıtçı, dolandırıcı adam var.. Tinder adlı "Arkadaş bulma" sitesine giriyor. 40 yaş civarlarında kadın arıyor. Sebebi açık. O yaşta yalnız kadınları elde etmek daha kolay, bir. O yaşta kadınların genelde kişisel banka hesapları yüklüce olabilir, iki..
Tinder'de böyle birisini buldu mu, onu en lüks restoranda yemeğe davet ediyor. Daha girerken, kapıcıdan şefe tüm personel onu tanıyorlar. En pahalı yemekleri ve şarapları seçiyor. Kendini tanıtıyor.. Elmas kralı bir milyarderin oğlu.. Soyadı da tutuyor zaten.
Şirkette çok önemli pozisyonda.. Devamlı ve genelde yurt dışı seyahat yapmak zorunda. Bu yüzden kadınla buluşmayı geç, arayamıyor bile.. Sonra "Çok özledim" diyor ve uçak biletini yollayıp, bir başka ülkeye onu da davet ediyor. Özel uçağı ile gidiyorlar. Orda gene lüks otel.. Gene lüks yemekler..
Kadın, adama tutuluyor.. Ve.. Ve ilişkinin ikinci bölümü başlıyor. Adam, çeşitli ve acil bahanelerle kadından paralar ister oluyor..
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi? 10 bin dolar, 30 bin dolar.. 100, hatta toplam 400 bin dolar.. İlk kadını aramama ve sormama sebebi, artık tüm vaktini "ikinci yolunacak kaz"a ayırması..
Aslında Tinder Avcısı, bir evvelkinden aldığı para ile hem o çok lüks yaşamını devam ettiriyor hem de yeni bir kadını, kendisine para vermeye hazırlıyor.. Hani ünlü dolandırıcılık sistemi.. Kastelli'den başlayıp Çiftlik Bank'a dek giden dolandırıcılık oyunu..
Birinden aldığı para ile hem milyarder hayatı yaşama hem de yeni kadını tavlama.. Yenisi bulunduğu sürece oyun devam ediyor.
Peki kadınlar bu tuzağa nasıl düşüyorlar?.
Hele de adamın ne mal olduğunu anladıkları halde, "Onu gene de seviyorum" diye ifade veriyorlar?.
Bu sorunun cevabı bende var.. Sizde de vardır belki.. Ama pazar günü Posta'nın ekinde, Oya Çınar'la konuşan Nilgün Belgün, bir kadın, hem de ünlü, güzel ve erkekleri, kadınları, dünyayı iyi bilen bir kadın olarak cevaplandırmış..
Buyurun okuyun!.
"Çok sevildim. Hiçbir eşimden hakareti, şiddeti geç, en küçük saygısızlık görmedim. Zaten öyle biriyle evlenmezdim.
Her zaman kendi karakterime uygun insanlar seçtim. Benim mantığım ve duygum çok yan yana gider. Bir süre aklım firar etse bile hemen toparlarım ama gerçekten kıskanılacak aşklar yaşadım. Hem evlendiğim kişilerle hem de 40 yaşımda özel biriyle 10 yıl süren bir aşk yaşadım ki zaten gerçek aşkımdır o benim. Şu an bakıyorum aşk yok. Aşk değil bu yaşananlar."
Neden yok?
"Eski erkekler de yok, eski kadınlar da yok. Herkes birbirini aldatıyor, birbirine yalan söylüyor. Birbirinin parasında gözü... Hiç anlam veremediğim şeyler. Vicdan, dürüstlük... Kimse bunlarla ilgilenmiyor artık. Adam zengin mi? Benim istediğim şeyleri bana alır mı? Bunlar yanlış hayaller.. Doğru insan böyle yakalanmaz.."
Adamın foyası meydana çıktığı halde, bile bile "Onu gene de seviyorum" diyor, yüz binlerle dolarını kaptıran kadın. Avcı gitmiş, kadın şimdi kendisini kandırıyor.. "Ben ona, paraları için kanmadım. Âşık olduğum için kandım!."
Gülüyorum filmde o kadınları dinlerken ve çok eski bir başka filmden, bir başka sahneyi hatırlıyorum..
Yıl 1967.. Çok sevdiğim muhteşem oyuncu George C. Scott'un "Flim Flam Man/ Üçkâğıtçı" filmine koşarak gittim. Oscarlı oyuncu, çok lüks hayatını insanları dolandırarak yaşıyor. Ama bir yardımcıya ihtiyacı var. Genç Michael Sarrazin'i yanına çırak diye alıyor.. Sarrazin yapılan işin dolandırıcılık, hem de büyük çapta dolandırıcılık olduğunu öğrenince, ustasına haykırıyor..
"Bizi şimdi yakalarlar.. Bizi asarlar!."
George C. Scott, yani üçkâğıt ustası, mesleğin sırrını söylüyor çırağına..
"Yalnız, ama yalnız, başkalarını dolandırmayı düşünenleri dolandır. Onurlu bir insanı asla dolandıramazsın.."
Kastelli'ye, Çiftlik Bank'a, daha bir sürü, "Bir yatır bin al" dolandırıcılığına kimler kapıldı?.
Bir çırpıda dünyanın zirvesinde yaşayacak kadar zengin olmak isteyenler.. Hiçbiri düşünmedi ki, milyarder olmak bu kadar kolaysa, niye her mahallede onlarca, yüzlerce süper zengin yok?.
Ayni şey!. Kırk yaşına gelmiş.. Hâlâ yalnız, umudu Tinder Eş Bulma sitesinde olan bir kadın, hem de elmas kralının oğlu, hem de özel uçağı ile onu dünyanın en ünlü kentlerinde en muhteşem günleri yaşatan erkeğe "âşık olmaz" da ne olur?.
..Ve bu dolandırıcı, asıl adı Şimon Hayut olan bu üçkâğıtçı, biraz da kadınlar ona kıyamadığından, yakalandığında az bir ceza ile sıyırdı.
Şimdi İsrail'de serbest yaşıyor..
Kızmayın.. Nilgün'ü bir daha okuyun.. Ve de tabii George C. Scott'u da..
"Yalnız, ama yalnız, başkalarını kandırmayı düşünenleri dolandır. Onurlu bir insanı asla dolandıramazsın.."
***
AH AHMET HAKAN AH!..
Ahmet Hakan, pandemiyi severmiş de meğer. (Bakınız, 14 Şubat Sevgililer Günü'ndeki yazısı..)
Nedeni de çok ilginç..
"Erkeklerin birbirleriyle öpüşmesine bir son vermeyi başardığı için!."
Sevgilin olmayan kadını yanağından öpmen doğal, ama çok sevdiğin bir erkek arkadaşını ya da kardeşini, akrabanı öpmen niye Hürriyet Genel Yayın Müdürü'ne göre ayıp, yasak, yersiz, çirkin oluyor ki, adama pandemiyi bile sevdiriyor..
Ahmet Hakan'ın bu kadar homofobik olduğunu aklıma getirmezdim.. Hem de LBGT'nin nerdeyse "üçüncü cins" kabul edilir hale geldiği günlerde..
Bütün yakın erkek arkadaşlarımı, (gayler dahil) yanaklarından öperim Ahmet!.
***
GİT.. Tİ.. Mİ?..
Geçen hafta "Kayseri maçı son sınav" diye yazan medyam, o rezil maçtan sonra bu defa da "Göztepe maçı son" diye yazıyor..
Bana sorarsanız, bu iş Galatasaray küme düşene dek uzar.. Çünkü, daha mazbatasını almadan, sözleşmesi olmayan Fatih Terim'i Florya'ya takımın başına gönderen ve ertesi gün de yüzde 100 zamla 3 yıllık sözleşme imzalayan, yani aklına, mantığına ve gözünün önündeki gerçeklere değil, çocukluk günlerinin aşkına karar alan bir Başkan'ı var, kulübün..
Dün gazetelere baktım.. "Bize Galatasaraylı bir hoca lazım" gerekçesiyle "Okan Buruk"u önerenlere, bu defa gençlik nefreti ile yanıt veriyor, başkan.
"Ben Başkan oldukça, Okan Buruk Galatasaray'a gelemez.."
Yani Galatasaray'ı aşklar ve nefretler yönetiyor, akıl değil..
O zaman "Galatasaray" yazmanın da pek âlemi yok..
Torrent denen adamın kenar yönetiminden haberinin olmadığı ortaya çıktı. Artık Göztepe maçının sonucunu bekleyip skor yazarlığı ve spor başkanlığı yapmanın âlemi yok..
Belki Burak anlamaz ama, babası Sezgin ve kayınpederi Faruk Süren çok iyi anlarlar..
Belki bir nasihat etmişlerdir de, bu yazının olduğu sayfalarda "Gitti" başlığı ile haber çıkar..
"Gidecek" başlıkları palavra çünkü.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
İtibarınıza özeniyorsanız, kendinize kaliteli arkadaşlar seçin. Yalnız olmak, kötü arkadaştan iyidir. George Washington
***
TEBESSÜM
Sınıf Öğretmeni- Oğlunuz çok yalan söylüyor!.
Veli- Hem de çok başarılı söylüyor olmalı. Çünkü benim çocuğum yok..
Yorum Yazın