Aslında bu yazıyı Maya uzmanı Öcal Ağbim yazmalıydı. Yazar da belki.. Ben hafta sonunda Hürriyet'in 'Seyahat' ekinde, Metin Uslu'nun yazısında okudum.
Gündüz ile gecenin eşit olduğu günlere ekinoks denir, gök biliminde..
İlkbahar ekinoksu, 21 Mart.. Sonbahar ekinoksu 23 Eylül'de..
Ama 2021 ilkbahar ekinoksunun bir özelliği var.. Amerika'nın 'Uygar (!) Avrupalılar tarafından keşfinden önce, Güney Amerika'da yaşayan ve matematik, astronomi ve fen ilimlerinde çok ileri gitmiş Mayalar, sonsuza uyanan bir de takvim yapmışlardı.
Bu takvime göre ise, 2021 ekinoksu 21 Mart'a eş düşen Maya gününde, dünya 'Karanlık Yüzyıl'dan çıkacak ve 'Aydınlık Yüzyıl'a başlayacakmış..
Şöyle bir dönüp bakalım..
İki Dünya Savaşı.. Milyonlar öldüren İspanyol gribi salgını.. Şimdi de Kovid, hepsi Mayalar'ın karanlık yüzyılındaydılar.
Şimdi aydınlık yüzyıl başlıyor..
Ve nerde başlıyormuş?.
İnanmazsınız!. Onu da Ertuğrul Özkök yazdı..
Anadolu'da!. Muğla Lagina'da."
Bu yazıyı geçen hafta köşemde yazmış, topu da Öcal Ağbime atmıştım. Beklediğim mail geldi.
Şimdi söz mütevazı Maya Uzmanı Öcal Ağbimde..
***
Sevgili Hıncal,
"Uzman" sözünü kabul edemem, mümkün değil; "uzmanlık" nerde, ben nerde...
Atatürk'ümüzün "yakından ilgilenip, Mu Medeniyeti ve Mayalar konusunda araştırmacı olarak" Tahsin Mayatepek'i göndermesi ve ondan raporlar alması sebebiyle, "Mayalar konusunda bulabildiğim her yazıyı, kitabı okuduğum için" olsa olsa "Maya meraklısı" olabilirim.
Hatırlatırım; "Maya Uzmanları (!)" 2012 yılının 21 Aralık gününde "Marduk Gezegeni'nin gelip Dünya'ya çarpacağını ve kıyametin kopacağını, yeryüzünde sadece Fransa'nın Bugarach Köyü ile Türkiye'nin Şirince Köyü'nün kalacağını" ilan etmişlerdi.
Ve de "bu iki köy" istilaya uğramıştı... Kıyametten kaçacaklarına inananlar, turistler, arsa ve mesken kapatmak isteyenler... İstilaya Bugarach köylüleri isyan etmişlerdi. Bizim Şirince'mizde de boş otel, boş pansiyon, boş köy odası kalmamış, mesken ve arsa fiyatları artış yarışına girmişti...
Sonra?.. Ne kıyamet koptu, ne de "Marduk dahil, kıyametin kopacağına dair bir işaret" görüldü!.. 21 Aralık, normal bir gün ve normal bir gece olarak geçip gitti!..
21 Aralık'tan önce sana da yazmıştım; "Kıyamet kopmayacak. Maya Uzun Takvimi'nde böyle bir şey yok. 21 Aralık 2012'de 25 bin yıllık Uzun Takvim'in son 5 bin yılına giriliyor, o kadar..." diye...
Okuduklarımdan anladığıma göre, "bu 25 bin yılın öncesi de yok o takvimde; sonrası da... Kıyamet hiç yok."
Zaten Mayalar'ın da bu 25 bin yıllık takvimin "neresinde olduğu" da "kesin olarak" belli değil. Ne zaman var oldular, sonra nasıl "medeniyetleriyle, kentleriyle kayboldular" o dahi tam olarak izah edilemiyor; rivayetler muhtelif...
Mayaların "birkaç takvimi" var; ölçüleri değişik. "Başı sonu belli olmayan 25 bin yıllık" Uzun Maya Takvimi, Güneş Takvimi, Dini Takvim, Venüs Takvimi gibi...
Bu takvimlerle ilgili "gerçek Maya Uzmanı olan" bilim adamları ve araştırmacılar bile çok zaman birbirleriyle ters düşüyorlar. Hele "yoruma kalan konular" ortaya çıkınca, birinin "ak" dediğine öteki "kara" diyebiliyor!..
Anlayabildiğim kadarı ile söz konusu yazıda "On binlerce insan Maya, Helen ve Roma tapınaklarındaki simgesel anlamları yorumlayarak bu tarihin insanlık için yeni bir başlangıç olacağına inanıyor" cümlesindeki "Maya" kelimesinden başka "Maya takvimi" konusunda bir "bilgi ilişkisi" yok. Yani, anlatılan "yeni bir başlangıç" olayının "Maya takvimleri" ile ilgisi olduğuna dair bir başka cümle, bir başka bilgi, bir başka açıklama yok.
Yazı baştan sona "Helen ve Roma" kaynaklı bilgilere dayandırılmış, bir de "Ertuğrul Özkök'ün 'Ekinoks Yüzyılı'na merhaba' dediği" yazısına... Sonunda da "Helen mitolojisi kaynaklı olarak" Lagina açılışına...
"Titan soylu Perses ve Asteria'nın kızı, Ay / Gece / Yeraltı / Ölüler / Büyücülük tanrıçası" Hekate ve onun "kült kenti" Muğla / Yatağan'ın Karyalı Lagina'sı...
Güzel bir tanıtım...
***
'30 YIL SONRA DÜNYA İÇME SUYU KITLIĞI!..'
Ekranlarda kamu spotları görüyor, gazetelerde uzman tavsiyeleri okuyoruz..
İçme suyundan şiddetle tasarruf etmemiz gerekiyormuş. Sadece bizim değil, dünyanın içme suyu tükeniyormuş..
Elimizi üç saniye suyun altında tutacağız. Musluğu kapatıp ıslak ele sabun damlatacağız. Sonra 7 saniye suyun altında köpürtüp durulayacağız. Yani 10 saniyede el yıkama bitecek. O zaman biz yılda bilmem kaç ton, dünya bilmem kaç milyon ton bu azalan servetten tasarruf edecekmişiz..
Komik gibi geliyor değil mi?.
Valla ben güldüm..
Bu sabah aşağı indiğimde, züğürt tüccar gibi eski dosyaları karıştırdım, size ilginç bir Pazar yazısı bulmak için.
Buldum da.. Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp'in yazdığı bir yazı... 2021 Ocak ayında kaybettiğimiz Sevgili Dostum yollamış, ben de dosyalarım arasında unutmuşum.. Ah, ben ah!.. Bağışla Ahmet..
O zamanki sıfatı.. Mimar Kentbilimci..
Başbakan Başdanışmanlığı da yapmış, 1999-2002 arası..
"Bugün petrol için savaşan güçler, 30 yıl sonra su için savaşacaklar" diye üst başlık atmış yazısına.. Esas başlık mı?.
"30 Yıl Sonra Dünyada İçecek Su Kıtlığı Yaşanacak!.."
Yazının üzerinde 24 Ekim 2010 tarihi var, iyi mi?.
10 yıl evvelden görmüş bugünleri ve yazıp bana yollamış..
Ben 2021 Mart 28'de köşeme koyuyorum ancak.. Aktüel yazı diye üstelik. İşte o yazı..
***
Yazıma başlığı ben koymadım. Birleşmiş Milletler koydu.
Ben olsaydım şu başlığı atardım:
"Bu garip dünyamızda bazıları çok yemekten ölürken bazıları da yemek bulamamaktan ölüyor."
Stockholm'de 1972'de ilk Çevre Zirvesi'nden bu yana son 30 seneyi değerlendiren 450 sayfalık BM Global Çevre Raporu, 1100 bilim adamı tarafından hazırlandı. 5 yıl önce yayınlandı. Rapora göre "önce piyasalar" anlayışı değişmediği takdirde yol, enerji hatları, havaalanları ve diğer altyapıların inşasındaki artış, doğal yaşam alanlarını yok edecektir. Özellikle yerleşimin yoğun olduğu kıyı alanlarındaki canlı türlerinin ise yarıya yakını yok olacaktır. Önlem alınmadığı takdirde doğal alanların yüzde 70'i bozulacaktır. Bu süreç Küresel Isınma Sendromu ile daha da hızlanacaktır..
Biz kuraklıkla şimdiden aşina olduk. Büyük şehirlerimizde su sıkıntısı başladı.
Bakın raporda neler denmişti:
Kıtlık ve felaket çağı..
Kuşların yüzde 12'si yani 1183 tür, memelilerin dörtte biri, 1130 tür yok olma tehdidi altındadır.
Dünya balık stoğunun üçte biri tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Atmosferdeki karbondioksit, 2050'de iki katına çıkabilir. 10 yılda hava kirliliğinin yol açtığı hastalıklardan etkilenenlerin sayısı yılda 147 milyondan 211 milyona yükselmiştir.
1972'ye kıyasla nüfus 2.2 milyar artmıştır ve 30 yıl sonra 2 milyar daha artacaktır.
Halen dünya nüfusunun yüzde 40'ı temiz içme suyuna hasrettir. 30 yılda bu oran yüzde 50'ye çıkacaktır.
Karasal alanların en az yüzde 15'i insan faaliyetlerinin kurbanı olmaktadır.
Meraların aşırı tüketimi yüzde 35 toprak kaybına, yüzde 30 orman kaybına, tarım alanlarının yüzde 27'sinin yok olmasına yol açmaktadır.
Bir milyarı aşkın dünya nüfusu gecekondularda yaşamaktadır.
2010 yılında kentlerde nüfus 1 milyar daha artacaktır.
Nehirlerin yarısı kirlilik kurbanıdır. En büyük 227 nehirden yüzde 60'ı barajlarla tahrip olmuştur.
Her yıl 4 milyar ishal vakasına rastlanmakta ve 2.2 milyon kişi ishalden can vermektedir.
Sıtma 2 milyar insanı tehdit etmekte ve her yıl 2 milyon insan sıtmadan hayatını kaybetmektedir.
Dünya nüfusunun beşte biri tüketimin yüzde 90'ından sorumludur. Nüfusun üçte ikisi, yani 4 milyar insan günde 2 doları zor bulmaktadır.
İnsanoğlu kavga dövüş birbirini yerken yukarıdan seyreden cezamızı verecek.
Bize bahşedilen eşsiz doğanın içine ettik, ediyoruz. Ekolojik dengeyi, diğer bir deyişle Yaratıcının koyduğu insan-hayvan-bitki-doğa hassas dengesini sistematik bir biçimde kendi aleyhimize bozuyor, bindiğimiz dalı kesiyoruz.
Bu rapora göre 30 yıl sonra dünyalının yarısı içecek su bulamayacak..
Bugün petrol için savaşan güçler 30 yıl sonra su için savaşacaklar..
Nerede o eski günlerdeki atlı arabayla, büyük damacanalarla dolaşan sucular!.
***
PAZAR NEŞESİ
John ile Jack ayni mahallede doğmuş, ayni okullarda okumuş, ayni fakülteden mezun olup ayni işe girmişler, emekli olunca da ayni sahil kasabasında ev tutup taşınmışlardı.
Bir gün sohbet ederlerken, karara vardılar.. Madem bütün hayatları beraber geçmişti, o zaman öbür dünyaya önce giden, bir şekilde kalana ulaşacak ve orası hakkında bilgi verecekti.
Jack önce gitti. Bir süre geçti. John'un telefonu çaldı. Arayan Jack'ti..
"Demek ölümden sonra hayat varmış gerçekten Jack" dedi, John.. "Hayat nasıl orda?."
"İlk gittiğimde geç saatlere kadar uyudum. Uyandığımda önümde harika bir kahvaltı vardı. Tıka basa yedim. Sonra seks yaptım. Sonra orda yerden fışkıran sıcak su ile doğal bir kaplıcaya daldım. Sonra devasa bir öğle yemeği.. Sonra gene seks.. Öğle uykusu.. Sonra ne istersen var muazzam bir akşam yemeği. Ardından gene seks.. Yorgunluktan baygın düşmüşüm. Sızdım, ertesi gün öğleye kadar uyumuşum.. Sonrası hep ama hep böyle günler.."
"Vay canına" diye haykırdı John!. "Demek cennet böyle bir yer.. Burada daha fazla bekleyemem artık.."
"Hayır!.. Hayır" diye cevap verdi Jack.. "Cennette falan değilim.. Yellowstone Doğal Parkı'nda yaşayan bir boz ayı oldum ben.."
***
HAYYAM'DAN...
Öldük, dünyayı şaşkın bırakıp gittik;
Yüzlerce incimiz vardı delinmedik.
Sersemliği yüzünden bilgisizlerin
Renk renk düşünceler kaldı söylenmedik.
Ömer Hayyam
***
LATİN SÖZLERİ
"Feras difficilia, ut facillia perferas!."
"Kolayı başarman için, zoruna katlanman gerek!
Publilius
Yorum Yazın