Pazar günü bu köşede Atv'deki Müge Anlı ile Tatlı Sert'te konu edilen rezil ilişkiler yumağından yola çıkarak köylümüzün nasıl bu hale geldiğini sorgulamıştım. O yazı büyük ilgi gördü. Ben bozulmaya sebep olarak iletişim teknolojisindeki gelişmeyi öne sürmüştüm. Eskiden günlük gazetelerin bile bir hafta sonra ulaştığı köylerde şimdi insanlığı aşındıracak her türlü kötü örnek bir 'tık' yakına gelmişti. Bu da köylerdeki 'organik' insanlığı tehdit ediyordu bana göre.
Bu yazıyı kaleme aldığım günün akşamında gözüm TRT 1'in dizisi Gönül Dağı'na takıldı. Orada, gündüzleri reality şov programlarında karşımıza çıkan utanılası köy yaşamının tam tersi anlatılıyor. Anadolu insanının saflığı, temizliği, adalet duygusu ve olmazsa olmaz bilgeliği... İşte benim köylüm bu aslında. Atatürk'ün 'milletin efendisi' diye nitelediği gerçek köylüm.
Kim bilir belki de Gönül Dağı'nın izlenmesindeki en büyük etken budur: Milletin saflığa, masumiyete, iyiliğe hasreti...
Yok mu Sinan'a bir film?
TRT Belgesel kanalında yayınlanan Gizemli Tarih'te Mimar Sinan'ın hayatını ve eserlerini izlerken ona bir kez daha hayran oldum. Eserleri onca depreme, fırtınaya, yangına, talana ve bakımsızlığa rağmen 500 yıldır dimdik ayaktaydı. Peki neden? Usul usul anlatayım:
1557'de inşa ettiği Süleymaniye Camii'nin zemini çok yumuşaktı. Önce zemine 300 kazık çaktırdı. Sonra da üzerine caminin ağırlığının üç katı taş doldurdu. Zeminin yerleşmesi için bir yıl bekledi. Sonra piramit şeklinde giderek küçülen üç kat beton attırdı. Aynı teknik, 490 yıl sonra Dubai'deki ünlü Yelken Otel'in inşaatında kullanıldı.
Bir de boru kullanılmadan, sadece oluşturulan hava akımı sayesinde aydınlatma için kullanılan kandillerdeki isler, yapıya zarar vermeden bir haznede toplandı. Sonra develerin hörgücüne bağlandı. Sallantı, onları çok değerli bir mürekkebe dönüştürdü. Bu isler sayesinde Süleymaniye külliyesinin kütüphanesindeki kitapların büyük bir bölümü yazıldı.
Sinan'ın yapılarındaki sağlamlık ve esnekliğin sihri ise Horasan harcı ile Roma betonunu kendi usulüyle karıştırmış olmasından kaynaklanıyor. Harca normal yumurta yerine protein yönünden zengin devekuşu yumurtası katıyor. Romalılar gibi volkan tüfü bulamadığı için sülfür zengini soğan doğruyor harcının içine.
Matematik dehası Sinan'ın beşinci bir işlem uyguladığı (O zamanlar bilinmeyen integral hesabı) ve doğru statik hesaplarına 13 bilinmeyenli bir denklemi çözerek ulaştığı da iddia ediliyor. Dayanıklılık konusundaki bir başka sihri ise 75 metrelik minarelerin tuğlalarını birbirine bakır kablolarla bağlamış olması. Bu da dev minarelere kırılmadan esneme yetisini kazandırmış. 7.4'lük Marmara depreminde minarelerin uçları 10.5 santim esnemiş. Yapılan ölçümler göstermiş ki minareler 46 santime kadar yıkılmadan esneyebiliyor.
Selimiye'de ise cami içinde ses hızını 4 kat yavaşlatmayı başararak müezzinlerin çıplak sesinin havada 4 katı uzun süre kalmasını ve böylece her köşeye eşit desibelde ulaşmasını sağladı. Ayrıca devekuşu yumurtalarının 2 metre yarı çaptaki alanda haşereleri kaçırdığını keşfedip, caminin içine 60 devekuşu yumurtası astı. Buna ilave olarak öyle bir sıcak hava sirkülasyonu sağladı ki, yerden 20 santim yüksekliğe kadar adeta bir hava katmanı oluşturdu. Böylelikle kış aylarında namaz kılanların ayaklarının üşümemesini sağladı.
Az bilinen bir başka olaya gelince: Sinan'ın kalfasının inşa ettiği Tac Mahal, temel olarak Selimiye Camii'nde kullanılan dahice teknik ve planların bir kopyasıdır.
Bu belgeseli; çalan, çırpan ve insanları 6'lık depremlerde bile canlı canlı gömen bazı müteahhitlerin izlemesini öyle isterdim ki...
Sahi, neden hâlâ bir Sinan filmimiz ya da dizimiz yok?
Gaflet kürsüsü
106 yıl önce düşman gemilerini Çanakkale Boğazı'na sokmamak için gösterdiğimiz olağanüstü gayret ve kararlılığı, keşke virüsü boğazımıza sokmamak için de gösterebilseydik...
Zap'tiye
Akşam olunca düşman siperine tütün torbası atan Mehmetçik... Ona konserve fırlatarak teşekkür eden ANZAC askeri... Çanakkale 1915... Düşmanın düşmanı yendiği değil, her ikisinin de 'savaşı' mağlup ettiği tek savaş... Rahmetle, minnetle...
Ne demiş?
"Mehmet Akif'in güzel bir sözü var: Dost edinmeye bak, düşmanı anan da doğurur." (Atv'nin EDHO dizisinde Hızır Reis'in hatırlatması)
Yorum Yazın