Amerikan Wall Street Journal gazetesi o iddiayı gündeme taşıdı. İsrail istihbarat örgütünün (Mossad), eli kanlı Başbakan Netanyahu'nun emriyle dünyanın dört bir yanındaki Hamas liderlerini bulup öldürmek için plan yaptığını yazdı. Gazete, suikastler için seçilen hedef ülkeleri ise "Lübnan, Türkiye ve Katar" olarak sıraladı. Haliyle Ankara, ciddiye aldığı bu iddiaya sert tepki gösterdi. Zira Netanyahu 22 Kasım'da yaptığı bir konuşmada, "Mossad'a, Hamas liderleri her neredeyse orada onlara karşı önlem alması emrini verdim" demiş, Savunma Bakanı Gallant ise Hamas liderleri için "ölü adam" benzetmesi yapmıştı.
Bu sıcak gelişme karşısında, "Türk yetkililer" Anadolu Ajansı aracılığıyla sert bir açıklama yayınladı. Türkiye'nin egemenlik haklarının açık ihlâli anlamına gelebilecek bu tür bir girişime Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) asla izin vermeyeceğini vurguladılar
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Katar dönüşü uçakta meslektaşlarımızın sorusu üzerine, "Böyle bir yanlışa tevessül etmeleri halinde bedelini çok ama çok ağır öderler" dedi.
Eldeki hassas tabloya kısa bir ek de biz yapalım. İstihbarat ve emniyet birimleri 7 Ekim'den bu yana teyakkuza geçmiş durumda. Gerek İsrail'in gerekse İran'ın birbirine karşı Türkiye sahasında eylem arayışına girme ihtimalini de değerlendiren istihbarat uzmanları, yakın zamanda somut tespitler de yaptı. "Önleyici istihbarat faaliyeti" sayesinde iki taraf da mesajını aldı. Unutmadan! Ayağını denk almayanlar için Ankara'nın alternatif karşı koyma planları da hazır!
***
SEÇMEN SADAKATİ!
CHP ile İYİ Parti arasındaki siyasi flört kısa sürdü. Elbette çıkmadık candan umut kesilmez! Ama İP Genel Başkanı Meral Akşener'in, "yerel seçimlere tek başına girme" kararlılığı, Özgür Özel'in CHP Genel Başkanı olmasıyla sanki yumuşamıştı. Öyle anlaşılıyor ki Meral hanımın tepkisi CHP'den ziyade Kemal Kılıçdaroğlu'na imiş. Ama Sn. Akşener, partisinin genel idare kurulunda, "CHP ile işbirliğine" yeşil ışık yakılmasını sağlayacak kadar ağırlığını koyamadı. Esasen var olan kredisini parti içi "siyasi, mali ve ahlaki erozyon" nedeniyle öylesine sık kullanmıştı ki oylama öncesi nabız yoklamalar dahi neticeyi değiştiremedi... Kapıyı aralayacak bir plana geçit verilmedi. CHP'ye payanda olma sancısı, bağlayıcı beyanlardan çark etmenin maliyeti göze alınamadı. CHP'li formül İP GİK'te hatırı sayılır çoğunlukla reddedildi. Hemen ardından İP sözcüleri, "Hür ve müstakil biçimde" yerel seçimlere katılmaktan söz etti. Haliyle mefhum-i muhalifinden bakılınca, İP'in düne kadar siyaseten özgür ve bağımsız olamadığını söyleyenler de çıktı!
Ama bu ahval ve şerait içinde Özgür Bey, İP'in tabanına oynayan taktik bir hamle yaptı. "Aman onları kırmayalım" gibisinden konuştu. Neden? Çünkü siyasi tahliller gösteriyor ki... İP'te seçmen sadakati üst düzeyde değil. Bir başka anlatımla İP aday çıkarsa bile seçmen tabanının Ankara'da Mansur Yavaş'a, İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'na meyletmesi ihmal edilmeyecek bir gerçeklik. Bu nedenle olsa gerek, İP'in kararı CHP'yi sanıldığı ölçüde sarsmadı. Aksine, HEDEP ile yapılacak HEDEF odaklı siyasi hesaplar açısından bir manada rahatlattı. Tabii ki işbirliği arayışlarında CHP'nin de işi kolay değil. Terör örgütü ile organik bağını kesmeyen siyasi görünümlü organize bir yapı ile yan yana durmak, enfeksiyon yayan bu tür bir organizmayı siyasetin merkezine taşımayı denemek oldukça riskli.
Her şeye rağmen sürece ihtiyatlı yaklaşmakta, umulmadık birlikteliklere hazır olmakta fayda var. Neden? Çünkü Mart 2024'ü yerel seçim havasından çıkarıp başka misyon yüklemek isteyenler devreye girdi de ondan!
Yorum Yazın