Harp okullarına girişte “irtica” şartı kaldırıldı diye kıyamet koparılıyor.
Yok 15 Temmuz’dan ders alınmamış da, yok Harp Okulları tarikatlara teslim edilecekmiş de....
FETÖ, Harp Okulları’na “irtica” düzenlemesinin olduğu tarihlerde yerleşti. Ahmet Zeki Üçok’un tespitlerine göre FETÖ’cüler tarafından atılan öğrenci sayısı 4 bin civarında.
Demek ki yönetmelikte irtica maddesinin olması FETÖ’cülerin TSK’ya sızmasına engel olamamış. Ayrıca FETÖ bu maddeye rağmen 4 bin öğrenciyi atabilmiş.
86’DA TESPİT EDİLENLER, 15 TEMMUZ’DA DARBEYE KALKIŞTI
FETÖ’nün askeri okullara giriş sınav sorularını çaldığı ilk olarak 1986’da tespit edildi. Tabii tespit edilmeden önce ne yaptılar, bilinmiyor. O zaman buram buram 12 Eylül havası esiyordu. Laiklik ve Atatürkçülük adına darbe yapan Evren işbaşındaydı. Peki askeri okullara giriş sınav sorularının çalındığı tespit edildikten sonra ne oldu? FETÖ’cüler atıldı mı? Yok. Ne gezer... Göstermelik 40-50 öğrencinin okulla ilişiği kesildi. O öğrenciler FETÖ’nün altın nesil olarak tanımladığı 1994 mezunları oldular. Gidip teğmenlik yıldızlarını Fetullah Gülen’e taktıran nesil... Biz onları başka nerede gördük? 15 Temmuz darbesinin generalleri olarak çıktılar karşımıza. İrtica adı altında post modern darbe girişimini yaşatanların, Erbakan’ı devirip kendi onay verdikleri hükümeti kurduranların devirleri yaşandı. O zaman FETÖ’yü Harp Okulları’ndan, askeri liselerden, TSK’dan niye temizlemediniz? Elinizi tutan mı vardı?
28 ŞUBAT FETÖ’YÜ, FETÖ 28 ŞUBAT’I DESTEKLİYORDU
FETÖ, TSK’ya Atatürkçülük adına darbenin yapıldığı 12 Eylül döneminde sızdı. İrtica adına hükümetlerin devrildiği 28 Şubat sürecinde kökleşti. Çünkü FETÖ, 28 Şubat’ı destekliyordu. Gülen, TV’lere çıkıp Erbakan’a çekilmesi yönünde çağrılar yapıyordu. 28 Şubat FETÖ’yü, FETÖ de 28 Şubat’ı kullandı.
27 Nisan e-muhtırasının verildiği, Cumhuriyet Mitingleri’nin düzenlendiği, 367 kararlarına imza atıldığı dönemlerde ise kritik noktalara yerleşmeye başladı.
Sivil hükümetlerin Genelkurmay’ın kapısından içeri bakamadığı, başbakanlara koltuk atıldığı, muhtıra verildiği, Genelkurmay başkanlarının başbakanların telefonuna çıkmadığı, “sözde değil özde laiklik” arayışlarının olduğu dönemlerde FETÖ, adım adım TSK’nın üst noktalarına doğru tırmanmaya başladı. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde irtica 1 numaralı tehdit haline getirilmişti. İrtica bahanesiyle ordudan ihraçlar yaşanıyordu. Peki FETÖ, darbe yapacak güce nasıl ulaştı? İrtica düzenlemesiyle FETÖ engellenmedi, tam aksine laiklerden daha çok laik, Atatürkçüden daha Atatürkçü kılıklara giren FETÖ, irtica düzenlemesinden yararlanarak TSK’daki varlığını güçlendirdi.
İRTİCA KİME KARŞI KULLANILDI?
Harp Okulu’na giriş yönetmeliğinde 12 Mart şartlarında yapılan 24 Şubat 1972’deki düzenlemede irtica yok, 23 Mart 1975’te yapılanda yok. Hatta 1979’daki değişiklikte de yok. Ne zaman var? Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanı olduğu, 28 Şubat ruhunun hâkim olduğu, her yerde irticanın arandığı dönemde, 27 Eylül 2001 tarihinde...
28 Şubat sürecinde samimi dindarları irtica bahanesiyle ordudan attınız; içki içen, eşinin başını açan, kapısının önüne boş içki şişelerini bırakıp Atatürk’le ilgili kitapları, Nutuk’u salonunun en görünen yerine yerleştiren, yani takiyye yapan FETÖ’cüleri korudunuz.
HUKUKUN TEMEL ESASLARINA AYKIRI
1- 28 Şubat şartlarında çıkarılan Harp Okulu’na giriş yönetmeliğinin 44. maddesinde yer alan “tutum ve davranışları ile yasa dışı, yıkıcı, irticai, bölücü, ideolojik görüşleri benimsememiş” tanımı Türk Ceza Kanunu’nda da Askeri Ceza Kanunu’nda da Anayasamızda da tanımlanan bir suç değil.
2- Türk Ceza Kanunu’nun esasını oluşturan, “suçta kanunilik ilkesi” ve “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez” hükmü gereğince TCK’da ve Askeri Ceza Kanunu’nda suç olarak tanımlanmayan soyut ifadeler çıkarılmış.
3- Anayasamızda, Türk Ceza Yasası’nda ve Askeri Ceza Kanunu ile modern hukukta tanımı net olarak yapılmış olan “devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçu” gibi somut tanımlar konulmuş.
4- Suç ve cezada tanımı olan daha kapsamlı bir düzenleme yapılmış.
DEMİREL’E, SEZER’E, GÜL’E HAK; ERDOĞAN’A YASAK
İSTANBUL Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı kararı ile çıkılması üzerinden fırtınalar koparılıyor.
DEMİREL OLUNCA OLUYOR
15 Ekim 1997 yılında “İhtira beratlarının milletler arası tasnifi hakkında Avrupa anlaşmasının son erdirilmesi” kararının altında Cumhurbaşkanı Demirel’in imzası var.
SEZER YAPINCA OLUYOR
20 Ocak tarihli, “Türkiye ile Romanya arasındaki serbest Ticaret Anlaşması’nın 31 Ocak 2006 itibariyle sona erdirilmesi” kararı Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in imzasıyla alınmış.
GÜL’ÜN KARARI
Türkiye ile Hırvatistan Cumhuriyeti arasındaki serbest ticaret anlaşmasının 1 Temmuz 2018 tarihinden itibaren sona erdirilmesi kararı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün imzasıyla 25 Temmuz 2013 tarihinde yürürlüğe girmişti.
Uluslararası anlaşmaysa, uluslararası anlaşma...
Cumhurbaşkanının imzasıyla yürürlüğe girmeyse, Erdoğan da Cumhurbaşkanı...
Ayrıca orada Başbakan ve bakanlar kurulu üyelerinin de imzası var. Burada ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle başbakanlık kaldırıldığı ve yürütme yetkisi cumhurbaşkanında toplandığı için ona gerek kalmamış.
Yukarıda örnekleriyle verdiğimiz parlamenter sistemin cumhurbaşkanlarına hak olan bir uygulama, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sıra gelince niye yasak olsun?
CHP DE İTİRAZ ETMEMİŞ
Hem ayrıca bununla ilgili yasal düzenleme yapılmış. CHP bu düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş ama iptalini istemediği madde, uluslararası antlaşmaların iptaliyle ilgili 3. madde olmuş. Ya CHP’nin gözünden kaçmış ya da yanlış bir şey bulmamışlar. Biraz daha açayım isterseniz.
Milletlerarası Antlaşmaların Onaylanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, 15 Temmuz 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmış. Orada “onaylama” başlığını taşıyan 3. maddede “Milletlerarası antlaşmaların onaylanması, bunların feshini ihbar etmemek suretiyle yürürlük sürecini uzatma, Türkiye Cumhuriyeti’ni bağlayan bir milletlerarası antlaşmanın belli hükümlerinin yürürlüğe konulması için gerekli bildirileri yapma, milletlerarası antlaşmaların uygulama alanının değiştiğini tespit etme, bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme, Cumhurbaşkanı kararı ile olur” deniliyor.
CHP’NİN BAŞVURUSUNA RET
Anayasa Mahkemesi, CHP’nin cumhurbaşkanının yetkileriyle ilgili 9 No’lu kararnameyle ilgili itirazlarını reddediyor. “Çünkü sistem değişti” diyor. Ayrıca İstanbul Sözleşmesi’yle birlikte tartışma konusu olan uluslararası sözleşmelerin iptaliyle ilgili 3. maddeye ise CHP itiraz etmediği için görüşmeye dahi gerek görmüyor.
Yorum Yazın