1979 yılına kadar İran ve İsrail ortak küresel ve bölgesel tehditlere sahip olmuş ve iki ülke dostluk ve iş birliği geliştirmiştir. Ancak 1979 devrimi ile İran’ın İsrail algısı tamamen değişmiştir. Bu noktadan sonra yeni İran rejimi, İsrail Devleti’ni eleştirmeye başlamış ve her seferinde onun bölgeden yok edilmesi gerektiğini söylemiştir. Bu dönemden itibaren İran- İsrail ilişkileri düşman devletler kategorisine geçmiştir. İran- Irak Savaşı’nda İsrail’in İran’a askeri silah ve mühimmat desteği vermesiyle ikili ilişkilerde bir süre yumuşama görülmüştür. 1991 yılında SSCB’nin dağılması ve Irak’ın Körfez Savaşı’ndaki yenilgisi iki ülkenin ortak tehditlerini ortadan kaldırmıştır. Ortak tehdit algısını kaybeden iki devlet bu dönemden itibaren bölgede birbirleriyle rekabet içerisinde olmuşlardır. 2000 yılından sonra İran- İsrail ilişkilerini etkileyen birçok bölgesel olay yaşanmıştır. 11 Eylül Olayları, Arap Baharı, Suriye İç Savaşı olarak sıralayabileceğimiz bu bölgesel karışıklar İran- İsrail ilişkileri arasında yeni bir dönem başlatmıştır. İki devlet düşmanlıklarını birebir çatışmalarda değil, çatışma yaşanan bölgelere asker, askeri teçhizat ve ekonomik yardım göndererek birbirlerine güç üstünlüğünde bulunarak birbirlerinin alanlarını kısıtlama eğiliminde olmaktadırlar. Günümüz İran- İsrail ilişkileri nükleer program gerginliği üzerinden ilerlemektedir. (Şenol, Sena. (2022). Seçilmiş vakalar ışığında İran dış politikasında İsrail'in yeri.) Bu özet bilgiler doğrultusunda şunu söyleyebiliriz ki İsrail ve İran asla doğrudan savaşamazlar. Her iki ülke uzaktan bakınca artı – eksi kutuplu gözükse de aslında ikisinin hedefi, yolu, yöntemi aynıdır. Düşünsenize Filistin 1948 yılından beri İsrail’in işgalialtında, Gazze’de ise aylardır soykırım yapılmaktadır. Peki bunca yıldır Filistin halkı ile İsrail Devleti çatışma halindeyken, İran eline bir taş alıp işgalci İsrail’e fırlatmış mı? Cevap. Koca bir HAYIR… ABD’den sonra vekalet savaşlarının en büyük tetikçisi İran; 13 yıldır halkına karşı işlediği bu kadar insanlık suçu ve katliamlarına rağmen Esedrejimine hâlâ sıkı sıkıya sarılıyorsa bunun sebebini aramak gerekir. Ve Yemen aynı İran’ın 10 yıldır işgali altındadır. Yemen'de başkent Sana ve diğer bazı bölgeler Eylül 2014'ten beri İran destekli Husiler’in işgali yada kontrolu altında… Sahi İran’ın ne işi var Yemen’de bilen var mı? Vurduğu mazlum Yemenli halkı hangi dinin mensubu? Peki birkaç saat önce İran Devrim Muhafızları Ordusu, Irak’ın Erbil kentini ve Suriye’yi balistik füzelerle vurdu. İran tarafında yapılan açıklamada, “İran düşmanlarının gerçekleştirdiği terör saldırılarına karşılık olarak bu gece İran karşıtı terörist ve casuslara ait karargahlar balistik füzelerle vuruldu. Son dönemdeki terör saldırılarıyla bağlantılı liderlerin ve kilit unsurların toplanma yerleri, özellikle Suriye’de işgal altındaki bölgelerdeki IŞİD terör örgütü tespit edilerek bir dizi balistik füze fırlatılarak imha edildi” denildi. Aynı İran, Mart 2022'de Iraklı bir iş adamının Erbil'deki evini hedef almış ve yine aynı yalanı söyleyerek Mossad Üssü vurduğunu iddia etmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı Erbil yakınlarındaki saldırılarılar da hiçbir ABD tesisinin hedef alınmadığını ve ABD’li herhangi bir kayıp olmadığını söyledi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Adrienne Watson yaptığı açıklamada, “Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’ye isabet eden füzeleri takip ettik. Hiçbir ABD personeli ya da tesisi hedef alınmadı” dedi. Hani İran en azılı sözde düşmanı Mossad ve terör karargahlarını vurmuştu! Gerçek şu ki öldürülen sadece sivil halk… İran’ın İslam coğrafyasında yaptığı pervasız saldırılarına bu kez Pakistan’ı da dahil etti. İran tarafından Salıgünü düzenlenen bir saldırıda Pakistan’da iki çocuk hayatını kaybetti, üç kişi de yaralandı… Peki Pakistan’da düşman kim?Cevap yok… BM Şartı'nın 51. maddesi ve ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları uyarınca, Türkiye meşru müdafaa hakkını kullanarak Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyine PKK/YPG/PYD terör örgütüne karşı yaptığı operasyonların en hareketli ve hararetli olduğu bir dönemde İran’ın Irak’ın veSuriye’nin kuzeyine balistik füze saldırı düzenlemesi bana göre düşündürücüdür. Türkiye-Azerbaycan-Pakistan’ın ‘’Üç Kardeş’’ şiarıyla birçok alanda hareket etmeleri yakın coğrafyamızda en çok İran’ı ve Ermenistan’ı rahatsız etmiştir. İran’ın bu saldırısını bu şekilde de okumak gerek. Çünkü Azerbaycan'ın 27 Eylül 2020'de Ermenistan silahlı kuvvetlerine karşı başlattığı 44 günlük karşı taarruzun ilk gününden itibaren Türkiye ve Pakistan can Azerbaycan'ınyanında durmuş, İran ise işgalci Ermenistan’ın yanında olmuştur. İran’ın İslam’a bakışı, Türkiye karşı duruşu ve Ortadoğu-Kafkasya politikalarının anlatımı kitaplara sığmaz… Onun için birkaç cümle ile İran’ın İsrail’e söylediği sözleri yazıp sayfayı kapatalım.
-İran'dan İsrail'e Gazze uyarısı: Saldırılarını durdurmazsa cepheleri genişleteceğiz!
- İran'ın Birleşmiş Milletler (BM) aracılığıyla İsrail'e mesaj göndererek, "Gazze'ye saldırıların devam etmesi halinde müdahale etmek zorunda kalacağını" bildirdi.
- İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail'in Hamas'tan ağır darbe aldığını belirterek, "Güçleri Filistinli savaşçılara yetmediği için Filistinli kadınları, çocukları ve sivilleri hedef alıyorlar. Savaşçılar eyleme geçmek için hazırlar. Müslüman ülkeler de bu savaş suçları karşısında pasif kalmamalı" dedi.
- İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı Vahid Celalzade, "İsrail'in varlığına son verilmeli."
TEK DOĞRU SÖYLEM: İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, ülkesinin İsrail-Filistin çatışmasına müdahale edeceğine yönelik iddiaları reddetti.
Dr. İmbat MUĞLU
Yorum Yazın