Diplomasinin dıngıllıkları bendenizi her zaman çok eğlendirmiştir.
Diplomat "dolambaçlı" konuşur.
Biz "yağmur yağıyor" deriz, diplomat "yağmurun yağmadığı şeklindeki görüşlere katılmadığımı bildirmek gereğini duyduğumu belirtmek isterim" der...
Cumhurbaşkanımız "bir dakika" deyince de krize girerler, böyle açık konuşulur muymuş?
Bunların dünyasında "elçiyi başkente çağırmak" çok önemli bir protesto biçimidir.
Marsilya'da bir Ermeni anıtı dikildiğinde Fransa'ya çok ağır bir darbe indirmiş, Paris büyükelçimizi Ankara'ya çağırmıştık. Buna da her zamanki gibi bulunan kılıf "istişarelerde bulunmak" safsatasıydı. Fransa karalar bağlamıştı (tercümesi şudur: hiç iplememişti!) Bunların bir de "oturma sorunu" vardır.
Uluslararası görüşmelerde kim nereye nasıl oturacak?
İki Kıbrıs harekâtı arasında yapılan Cenevre görüşmelerinde oturma krizi çıkmış, çözüm yuvarlak bir masa çevresinde İngiliz, Türk ve Yunan murahhaslarını eşitlemek olmuştu...
Öyle ya, kimi masanın "başına" oturtsan ötekilerden üstün görünecek.
Masanın başını ortadan kaldırırsın, mesele kalmaz.
***
Biraz geçkince ama hoş bir hanım.
Ursula von der Leyen.
İnsanın içinden ensesinden tutup başını bir güvercin gibi okşamak geliyor... Öyle kırılgan, korunmaya muhtaç bir havası var.
Ben öyle bakıyorum, siz Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı diye bakınız.
Çünkü ben diplomat değilim, yaşlıca bir erkeğim.
Yanında da bir kütük, Charles Michel. Bu da AB Konseyi Başkanı.
Görüşmeye geldiler.
Cumhurbaşkanımızla dışişleri bakanımız oturmuşlar, hanıma yer vermeyi düşünmeyen Michel de kalan tek koltuğu kapmış, kadıncağız "kanapeye" kalmış.
Olay oldu.
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmışlar ya, işte bu da bir "kadını aşağılama" biçimiymiş! Zaten bu Türkler'den ne beklenirmiş?
Tayyip Erdoğan'ın yerli düşmanları da sazan gibi atladılar, onlar da veryansın ediyorlar.
Yahu kadıncağıza daha geniş, daha rahat bir oturma imkânı sağlanmış...
Havalı görünsün diye "bilmemkaçıncı Louis" tarzı, insanın poposuna batan sevimsiz koltuklara değil, arkası yastıklı yatak gibi kanapeye geçip yayılmış...
Sonra iş anlaşıldı: Meğerse böyle oturmayı AB istemiş.
Çünkü Von der Leyen ile Michel, AB protokolüne göre eşit değillermiş. Michel ağır basarmış.
Bayan Ursula, parlamento başkanı, konsey başkanı ve dönem başkanından sonra komisyon başkanı olarak dördüncü sırada gelirmiş.
***
Eee? Öyle ya da böyle oturdular da ne oldu?
Her zamanki gibi "Suriyeli mültecilere siz bakın, biz de biraz para verelim" dediler, sabunlayıp gittiler.
Hanımı başımıza çıkarsaydık "Göçmenler size yük oluyor, bir kısmını da biz alalım" mı diyeceklerdi?
Ama işte maksat alavere dalavere Erdoğan'a çamur atmak.
Bahane yoksa da uydururlar.
Bir tarihte birtakım Babıali yavşakları, Tansu Çiller'e yağ çekmek için "Chirac'a elini öptüren kadın" demişlerdi...
Bizdeki el öpmeyle Fransızlar'daki el öpmenin "kültür farkını" bilemeyecek kadar gabi değillerdi oysa...
Yorum Yazın