Özgürlük deyince aklımıza insanın iradesini serbestçe kullanılması geliyor. Eğer öz bilinç olmazsa insan iradesini özgürce kullanabilir mi? Kişi özgür olduğunu sanarak kendi özgürlüğünü kendi eliyle ortadan kaldırır mı? Ya da serbest iradeye sahip olduğunu düşünüp korkularına yenik düşerek özgürlüğünden vazgeçer mi?
Yazının başlığındaki mahkûm kavramını kullanırken çok tereddüt yaşadım, acaba mahkûm yerine köle kelimesini mi kullansam diye. Mahkûm kavramı, kişi hakkında bir hüküm verilmesi, bu hükümle kişinin belli bir mekânda bulunması, görüş ve hareket sahasının zorunlu bir şekilde daraltılması anlamına gelir. Köle ise kendi iradesi olmayıp efendisinin iradesine tabi olan, seçenekleri olmayan kişiyi ifade etmektedir. Bu tanımlamalar benim penceremden görünen genel tanımlamalardır.
Ben burada henüz kavramı oluşmayan bir olgudan söz etmek istiyorum. Mahkûm kavramını da idareten kullanıyorum.
İnsan iki sebepten kendini mahkûm edebilir. Birincisi iç nedenler. İkinci ise dış nedenler. İç neden olarak, kişi kendini bir düşünceye, bir karara, bir ideolojiye bağımlı kılarak kendi seçeneksiz bırakıp mahkûm edebilir. Örneğin ben asla Ankara dışında yaşayamam, asla İstanbul dışında yaşayamam vs. Ben bu meslek dışında mümkün değil başka bir iş yapamam. Ben hayatta bu parti dışında asla başka bir partiye oy veremem gibi. Esasında insan verdiği kararın efendisidir, hakimidir onun kölesi ya da mahkûmu değildir. Ama kişi verdiği karara alternatif üretemiyorsa yani tek seçenekten dışarı çıkamıyorsa artık orada bir tercih değil bir mahkûmiyet, bir kölelik söz konusudur. Bu kölelik ya da mahkûmiyet kişinin farkına varmadığı bir gönüllü kölelik ya da mahkumiyettir.
Eğer kişi kendini tek seçeneğe mahkûm ederse diğer tüm seçenekleri göremez ve değerlendiremez hale gelir. Bu durum; kişinin ulaştığı bir görüş, olabileceği gibi ideolojik veya dini bir kalıp ifade de olabilir. Bahse konu görüş veya kalıp akıl ve bilim dışı bir kabule dayanıyor ve kişi kendini buna bağımlı hissediyorsa yani tercih kullanamıyorsa hayat bir sorun yumağına döner ve çözüm oluşmaz. Eskiler bilgeliği muktezayı hale mutabık hareket etmek olarak tanımlamışlardır. Bu durum değişen koşullara göre alternatif oluşturabilme, çözüm üretebilme ve hale uygun davranabilme anlamına gelmektedir. Maslow, “Elinizde sadece çekiç varsa bütün sorunları çivi olarak görürsünüz.” Der. Bu şu demektir; artık gerçeklikten koparsınız. Ürettiğiniz çözümler gerçeklikle örtüşmediği için sorunlarla mücadelede başarısız olursunuz.
İnsanın kendini mahkûm etmesinin bir diğer sebebi dış etkenlerdir. Kişi dışardan gelecek tepkilere karşı korkuyu içselleştirerek kendini belli bir davranışa mahkûm eder. Bu fiziksel bir zarar korkusu olabileceği gibi manevi bir zarar korkusu da olabilir. Örneğin açıkça gördüğü halde kişi neden krala çıplak diyemez. Birincisi kralın kendisine yapabileceği şiddetten korkar. İkincisi herkes krala övgüler dizerken ona çıplak demek, çoğunluğun dışında kalıp aptal durumuna düşmek demektir. Bazen de tutarlılık adına “el alem ne der” korkusuyla kişi kendini bir duruma mahkûm eder. Elbistan’da bu tür durumlar için iki deyim kullanılır. “Eşeğe binmesi bir ayıp inmesi iki ayıp” yani eşeğe binmişsen devam et. Diğer bir deyim ise “El içinde vasiyet ettik, ölmeyince olmaz.” Yani bize tutarsız demesinler onun için yanlış da olsa dediğimizde duralım tavrı.
Değişen koşullara göre kişinin bir görüşte, bir kararda, bir durumda kalmasının ne kadar gülünç olduğu bir Nasreddin Hoca’nın bir fıkrasında vurgulanmıştır.
Nasreddin Hoca’nın komşusu Hoca’ya: “Hocam kaç yaşındasın?” der. Hoca: “40 yaşındayım” der. Aradan 5 yıl geçer. Hocanın komşusu yine: “Hocam kaç yaşındasın?” der. Hoca yine: “40 yaşındayım” der. Komşusu: “Nasıl olur hocam 5 yıl önce de aynı şeyi demiştin, der.
Hoca: “Biz doğru adamız sözümüzden dönmeyiz,” diye cevap verir.
Bir söze, yargıya, karara varıp değişen koşullara göre uyarlama yapamayan hem kendini mahkûm etmiş olur hem de Nasreddin Hoca’dan daha komik duruma düşer.
Hem kendi kendimizi tek seçeneğe mahkûm ettiğimiz hem de dış etkilerden çekinerek tek seçeneğe mahkûm olduğumuz ne varsa bunları bir bir gözden geçirelim. Elimizdeki seçenekler ne kadarsa o kadar özgürüz. Zorunlu olarak elimizde tek seçenek varsa özgür değil mahkumuz. Şunu bilmeliyiz ki seçenekleri artırıp özgürlük alanımızı genişletmek kendi elimizdedir.
Yorum Yazın