Paylaşıma Adnan Çöktü'nün Twitter hesabında rastladım. Ona da Safiye Çetinkaya aktarmış. Kendilerine ulaşamadığım için izinleri olmadan paylaşıyorum, haklarını helâl etsinler. Ama bu satırlar o kadar önemli ve değerli ki, sizlerle paylaşmadan edemedim:
"Maraşlı bir arkadaş ile sohbet ettik. Depremden sonra iki ay çadırda kalmışlar iki çocuğuyla. Sonraki süreçte konteynere geçmişler. Evleri yıkılmış tabii. 20 gün öncesi Antalya'daki ablası değişiklik olsun diye ısrarla yanına çağırmış. Ailecek Antalya'ya ablasının yanına gelmişler. İnsan sınanmadığı acı hakkında asla konuşmamalıymış. Bunu hep deriz de iş icraata geldiğinde hepimiz konuşuyoruz. Dün ablam bizi Konyaaltı plajına götürdü. Halka açık bir yer. Çocuklar denize girsinler dedik. Biz Maraş'tan hiç çıkmamıştık. Çocuklar da ilk kez deniz gördüler. Yanımızda oturan aile nereli olduğumuzu sordu. Depremzede olduğumuzu öğrenince geçmiş olsun dilekleri, deprem konusu vs. konuştuk. Az sonra 'Bunlar da ülkenin her yerine yayıldılar. Senin hiç mi acın yok? Maraş'ta dursalardı da bir işin ucundan tutsalardı keşke. Gelmişler bir de burada denize giriyorlar' dediler. Onlar kendi aralarında konuştuklarını sanıyorlardı ama sesleri bize gayet net geliyordu. Aklıma birden Suriyeliler geldi. Yandım, taa ciğerimden yandım. Maraş'ta deniz yok ama bizler de sosyal medyadan duyduklarımızla sanki sahil kenarında onları gözümüzle görmüş gibi paylaşım yapıyorduk. 'Sahillerde hep Suriyeliler. Gidin savaşın kendi ülkenizde' diye ben de çok yazar çizerdim sosyal medyada. Kendi ülkemde bile mülteci gibi hissettim. İnsan insana yük olurmuş. Aldığı hava dahi batarmış. Allah'ın yarattığı sahilleri, denizi dahi kendi aramızda parsellemişiz resmen. Bir acı yaşayanın meğerse sahile gitmesi yasakmış. Savaş, deprem, yangın gibi acılar görenlerin ömür boyu evde oturması gerekiyormuş. Bize kim bu algıyı işlediyse Allah belasını versin. Ve insan hep büyük konuştuğu yerden sınanırmış. Şimdi bildim. Anladım' dedi..."
'İmamoğlu İstanbul'u unuttu'
Köşemize kova kova bilgi ve fikir taşıyan kıymetli okurum Ali Aktulga bu hafta da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "icraatsızlığını" mercek altına almış:
"Ekrem İmamoğlu, İBB'nin aylık İstanbul Bülteni dergisinin kapağında 'İstikbal Göklerdedir' pozu vermiş. Eko'nun EGO'su zirvede her zamanki gibi. Benim bildiğim kadarıyla, Kartallar Yüksek Uçar ama kendisi İstanbul'un simgelerinden biri olan martılar kadar bile İstanbullu olamadı. Belediye başkanlığını atlama taşı olarak gördüğü için, göreve geldiği ilk günden bu yana aklı fikri Ankara'nın yüksek rakımlarında olduğundan İstanbul'a bir türlü belediye başkanı olamayan Eko, elini attığı her pozisyonda taca çıktığından sonunda kerhen de olsa şimdilik 'Şehreminliğine' razı olmak zorunda kaldı.
Sonuç olarak, İstanbul'da 'hülleci' bir belediye başkanı olarak göreve yeniden talip olan bir adayımız var maalesef."
HAFTANIN ŞİİRİ
UMARBAZ
Hayat değil sanki rulet
Fırıldak olmuş dünya
Piyangom hep sahte bilet
Kazanmak bana rüya
Rakipler ful düşeş atar
Tavla hep koltuğumda
Sanki felek de zar tutar
Benimkisi hep dubara
Kazıyıp kazanamadım
Lotoda hep ıskayım
Bir altılı bulamadım
Şans yönünden sıskayım
Elimi hep belli ettim
Olamadım kumarbaz
Yine de vazgeçmedim
Benim adım umarbaz
Yüksel Aytuğ - 2023
Gaf kürsüsü
Kağıthane'deki yangında alevleri taş atarak söndürmeye çalışanları gördükten sonra gelecekle ilgili umudum iyice azaldı.
Zap'tiye
Bu yıl göktaşı yağmurunu izleyenlerin sayısı geçen yıla oranla üç kat artmış. "Biri önüme düşse de hayatım kurtulsa" umuduyla olsa gerek...
Yorum Yazın