Hangi yalanlarını, hangi inkarlarını yazalım ki? Tek tek burada hatırlatmaya kalksak, yerimiz yetmeyecek. Hatırlayın en son; "Anayasa'dan Türk ifadesini çıkarma" noktasında sözde Millet İttifakı ortakları ile yani HDP, İP ve SP ile mutabık kaldıklarına dair kendi sözlerini inkar etti CHP lideri Kılıçdaroğlu! Yapılacak olan anayasa değişiklikleri ile ilgili ilkeler üzerinde mutabık kaldık diye televizyona seçimlerden önce kendi sesiyle verdiği röportajı inkar eden bir genel başkanın partisindeki bir milletvekili şimdi de kalkıp; "Devletin ordusu Katar'a satılmış!" diyecek kadar şuurunu yitirdi. Birkaç gün sonra CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın da, genel başkanı gibi "ben öyle demedim" demesi sizi şaşırtır mı? "Şaşırtmaz" diyen sözlerinizi duyar gibiyim!
Cumartesi akşam bir televizyon kanalında çıktığı programda; bu milletin şanlı ordusuna dil uzatan, satılmış kelimesini kullanmaktan çekinmeyen Atatürk'ün kurduğu partinin bir milletvekili, artık gelinen son noktanın neresi olduğunu hepimize gösterdi. Asırlar boyu asker bir millet olmakla övünen Türklerin, Cumhuriyet sonrasında da aynı övüncü devam etti. Kahraman ordumuzun içine bir yılan gibi sızan üniformalı alçak FETÖ mensuplarının temizlenmesiyle, ihanet unsurlarını bir bir üzerinden atan kahraman ordumuz; Suriye'de, Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Azerbaycan'da Türk milletinin ve devletinin güvenliği için kahramanca mücadele etmeye devam ediyor. Gerçi bunu "Suriye'de Türk ordusunun ne işi var?" "Libya'da Türk askerinin ne işi var?" diyen bir genel başkanın anlaması mümkün değil! Onlar ancak; "Apo'nun heykelini dikeceğiz" diyen, terör örgütü elebaşı Öcalan'ın posterlerini asıp, Kürdistan diyen, kahraman askerimizi, sivillerimizi şehit eden teröristlerin cenazelerine katılan, gözyaşı dökenlerle ittifak ortaklığı yapan, kendi partisinden milletvekili seçtirenlerin bunu anlaması ne kadar mümkün olabilir? Bunun adı siyaset olamaz, bunun adı eleştiri olamaz, bunun adı muhalefet olamaz! Yalan inşa etmeyi, fitne-fesat söylemeyi siyaset haline getirmek rotayı tamamen şaşırmaktan öte ne olabilir ki?
Defalarca söyledik, defalarca yazdık, defalarca açıklandı. Son kez ve bir kez daha hatırlatalım; Son 18 yılda savunma sanayiindeki yerli ve milli oranı yüzde 70'lere çıktı. "Tank-Palet Fabrikası satıldı" söylemi üzerinden siyaset yaptığını sananlar da bir kez daha okusun! Tank-Palet Fabrikası satılmadı! 25 yıllığına yüzde 51'i Türk sermayeli olan BMC firmasına işletme hakkı kiralandı. Mülkiyeti Milli Savunma Bakanlığı'nda olmaya devam ediyor. Bu süre içinde fabrikanın halihazırdaki tüm yetenekleri korunacak, ilave yatırımlar yapılacak, tüm personel MSB bünyesinde olmaya devam edecek ve her tür denetim yetkisi MSB'de olacak! Kamuözel ortaklığının bir örneği olan bu kiralama sürecindeki ilgili firma BMC'nin yüzde 49'u, yani azınlığı Katarlı firmanın ortaklığında. 21. yüzyılda askeri ve savunma alanlarında yapılan yatırımlarda kamu-özel sektör ortaklığı kadar, birden fazla ülkenin ortaklığı da son derece yaygın ve normal. Bakınız; F-35 uçaklarının üretimi; ABD-İngiltere- Kanada-Avustralya-İtalya-Hollanda-Norveç- Danimarka ve Türkiye ortaklığında yapılıyor. Bu örnekleri daha çoğaltırız ama siz değerli okurlarım zaten benim ne demek istediğimi anladığınız için sözü daha fazla uzatmadan bir soru ile bitirelim yazıyı. CHP Genel Başkanı'na sormak isterim; fabrikanın kiralama işini Katarlı değil de, Alman-İngiliz ya da Fransız ortaklı bir Türk firması kazanmış olsaydı yine "Türk ordusu satılmıştır" diyebilecek miydiniz?
Yorum Yazın