Malum, bir süredir gıda perakendecileri gündemden düşmüyor.
Önce Gıda Perakendecileri Derneği Başkanı ve BİM İcra Kurulu Üyesi olan Galip Aykaç'ın açıklamaları ve üslubu… Arkasından Şok'un derneğe yönelik eleştirileri ve Aykaç'ı istifaya davet etmesi… Sonra dernek üyesi marketlerin Şok'un öncülüğüyle 'indirim ve fiyat sabitleme' furyasına başlaması…
Tam 'işler sakinleşti, kendi mecrasına döndü' diyecekken, meseleyi alevlendirecek bir gelişme oldu.
Şöyle anlatayım…
10 Ocak'ta Gıda Perakendecileri Derneği'nin Genel Kurulu vardı. Bir türlü fırsat bulup konuyu ele alamadım. Genel Kurul'da Alp Önder Özpamukçu başkan seçildi. Kendisi sektörde bilinen bir isim… TOBB'da ve Koçtaş'ta görevleri var. Şu anda bir danışmanlık şirketinin sahibi… Başkanlığına diyecek lafım yok… Ancak Özpamukçu'nun yönetimi dikkat çekici…
Organize perakende sektöründeki hemen hemen her oyuncu yönetim kurulunda… BİM var, A101 var, Migros var, Carrefour var hatta küçük oyuncular bile…
Bir tek sektörün üçüncü büyüğü hatta son dönemde sektörü domine etmeye çalışan zincirlerden olan Şok marketler yok. Bu şu demek aynı zamanda; Türkiye'nin gıda sektöründeki en büyük oyuncusu gıdada söz sahibi değil! Üstelik son dönemde vatandaş lehine atılan adımlarda başı çekerken…
Bildiğim kadarıyla, dernek 2012'de kuruldu. O günden bu yana da Şok dernek yönetiminde temsil ediliyordu. Dün aradım ama ulaşamadım.
Acaba neden böyle bir şey yapıldı? Şok, fiyat sabitleme istediği için mi cezalandırıldı? Yoksa derneğe bir nevi başkaldırdığı için mi?
Derneğin tüzüğüne baktım. Yönetim Kurulu üyeleri, Genel Kurul tarafından iki yıl için 14 (on dört) asıl ve 7 (yedi) yedek üye olarak seçiliyor. Bana gelen bilgi, Şok Marketler'in yönetime girmeme gibi bir isteğinin olmadığı yönünde…
Zaten aksi pek düşünülemez. Sektörün önde gelen tüm perakende kuruluşları ve gıda servis zincirlerinden oluşan dernek, organize gıda perakende sektörünün sözcüsü konumunda...
Peki ne olacak derseniz?
Şu anda Şok ve Yıldız Holding meseleyi değerlendiriyormuş…
Kim bilir?
Bakarsınız, dernekten komple ayrılırlar ya da yeni bir dernek kurarlar…
***
'MİLLİ' SİNEMA…
Uzun zamandır hikayesini dinliyordum. Arkasında büyük emek yattığını biliyorum.
Düşünsenize, 50 derece sıcakta Kilis'te 8 ay süren bir maraton… Dün ilk gösterimi izleyenler arasındaydım. 20 Ocak'ta vizyona girecek '49' filminden bahsediyorum. Başrolünde İsmail Hacıoğlu, Hande Doğandemir, Sinan Tuzcu, Doğukan Polat, Hasan Küçükçetin ve Kerem Alışık var.
Senaryoyu Barış Erdoğan ve İlker Arslan kaleme almış… Yönetmen ise Hakan İnan… Yapımcılığını Mehmet Canpolat ile Sadi Canpolat'ın üstlendiği filmin konusu, Musul'da DEAŞ tarafından esir alınan 49 Türk vatandaşının Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından kurtarılmasının hikâyesi… Hatırlayın, 2014'te DEAŞ Musul Başkonsolosluğumuzu ele geçirdi. 49 Türk vatandaşını rehin aldı. O dönemde başarılı bir MİT operasyonuyla DEAŞ'ın alıkoyduğu vatandaşlarımız burunları kanamadan ülkeye getirildi.
İşte '49' filmi MİT mensuplarının sabırla, özveriyle, hassas şekilde gerçekleştirdikleri istihbari operasyonu ve meselenin perde arkasında yaşananları özetliyor. Yakın tarihimize ışık tutan filmi izlemenizi öneririm. Ama daha da önemlisi bence şu… '49', Türk sinemalarının birçoğunda şahit olduğumuz tüccar yapımcı, prodüktör ve rejisörlerin yaptığı, sulu melodramlara, müstehcen içerikli, Amerikan taklidi filmlere benzemiyor. Filmin sonunda beliren Türk bayrağı ve 'Vatan sağ olsun' sözleri 'milli' duygunuzu iyice kabartıyor.
Öğrendiğim kadarıyla, 49 filminin yapımcısı bundan sonra da 2013'te Reyhanlı'da meydana gelen hadisenin filmini çekmek istiyor. Bence çok iyi olur. Zira, belleklerde iz bırakan bu hadiselerin Hollywood'ın propogandasından sıyrılarak 'milli' bir anlayışıyla seyirciye sunulması önemli…
Nasıl ki, son dönemde gündemden düşmeyen tarihi Türk dizileri Hollywood'ın 1960'lı yıllardan bu yana yaymaya çalıştığı "Müslüman terörist" imajını sildiyse, '49' ve benzeri yapımlar da Türkiye'nin hem istihbarat hem de askeri anlamda gücünü dünyaya anlatabilir.
Yorum Yazın