“İki belediye başkanından cumhurbaşkanı adayı olmadıklarını beyan etmeleri istendi” diye söze başladı. “Önce Mansur Yavaş sonra Ekrem İmamoğlu beklenen açıklamayı yaptılar” diye ilave etti.
Çok gizemli bir hava vermeye gerek yok. Zaten önce Yavaş sonra İmamoğlu, cumhurbaşkanı adayı olmadıklarını açıklamak zorunda bırakıldılar. Ben sadece perde arkasında yaşananlara dair bir anekdotu aktarmak istedim.
Mansur Yavaş ilk açıklamayı yaptığı zaman Ekrem İmamoğlu’nu ofsayta düşürdüğü söylenmişti. İmamoğlu da istemeyerek de olsa, hedefinin belediye başkanlığı olduğuna dair açıklamayı yapmak zorunda kaldı. Ama seçildiği günden bu yana cumhurbaşkanı adayı değilim demediği gibi ‘Politik Yol’a yaptığı açıklamada da o sözü söylemedi. Kendini bağlamadı.
ÖNCE KARADENİZ GEZİSİ
Çünkü Ekrem İmamoğlu kolay kolay pes etmeyecek. Karadeniz gezisine çıkıp “Halk beni istiyor” mesajını verdi. Gittiği yerlerde cumhurbaşkanı adayı havasında konuştu.
DİYARBAKIR ANNELERİ
İmamoğlu’nun Diyarbakır programı belli olunca bir meslektaşım aradı. “İmamoğlu, Diyarbakır annelerini ziyaret ederek şaşırtabilir” dedi. Belediye başkan adaylığı döneminde Eyüp Sultan’da Yasin-i Şerif okuyarak farklı bir CHP’li profili çizdiğini hatırlattı. Ben “Diyarbakır annelerini ziyaret etmez diye itiraz ettim. Çünkü HDP’yi küstürmez” dedim. Yanılmadım. Seçildikten sonra ikinci kez Diyarbakır’a gitti ama HDP’yi rahatsız etmemek için Diyarbakır annelerini ziyaret etmedi.
CHP GENEL MERKEZİ’NDEN MÜDAHALE
İmamoğlu’nun Diyarbakır gezisi belli olduğunda CHP Diyarbakır İl Başkanlığı saat 15.00’te Dağkapı Meydanı’nda halk buluşması planlamıştı. Sonra apar topar bu duyuru kaldırıldı. “İmamoğlu’nun başka bir şehirdeki programının gecikmesi nedeniyle iptal edildiği“ ilan edildi. Ama henüz İmamoğlu’nun Elazığ programı başlamamıştı ki sarkma olsun. Zaten Ekrem İmamoğlu, planlanandan 2-3 saat önce Diyarbakır’a ulaştı. İş dünyası ile buluşma programı hazırlanarak, o boşluk telafi edildi. Çünkü İmamoğlu’nun halkla buluşması programı ortaya çıktığı andan itibaren CHP Genel Merkezi’nin rahatsız olduğu konuşulmaya başlandı. Siyasette 40 kişi var, 40’ı da birbirini bilir.
CHP RAHATSIZ
İmamoğlu’nun daha önceki ziyaretlerinde de cumhurbaşkanı adayı havasında halk buluşmalarının planlanması, CHP Genel Merkezi’ni rahatsız ediyordu. Ama ilk kez bir şey oldu. Genel Merkez bu kez müdahale etti. İmamoğlu’nun halk buluşması iptal edilmek zorunda kalındı. CHP Diyarbakır İl Başkanlığı’nı arayarak İmamoğlu’nun halk buluşmasının iptali talimatını verdiği söylenen Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’u aradım. “Öyle bir şey yok. Ben kimseye talimat vermedim” dedi. Bence Seyit Torun’dan başka isimlere odaklanmakta fayda var.
İmamoğlu’nun Diyarbakır programını izleyen meslektaşlarımla konuştum. İmamoğlu’nun açıklamalarını okudum. Meslektaşlarım da Dağkapı’daki buluşma iptal edilmese iyi bir katılımın olacağını çünkü HDP tabanında İmamoğlu’na yönelik bir teveccüh olduğunu ifade ettiler.
İMAMOĞLU-KILIÇDAROĞLU REKABETİ
Bir ara yatışmış gözükse de Ekrem İmamoğlu ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki cumhurbaşkanlığı rekabeti sürüyor. Sanıyorum aday belirleme sürecinde bu gerilim artacak.
Demirel, “Cumhurbaşkanlığı hiçbir faninin elinin tersiyle itebileceği bir makam değil” diye boşa söylememiş. Erdoğan’ın, “Kardeşim Abdullah Gül” diyerek cumhurbaşkanı yaptığı Abdullah Gül, neden Erdoğan’ın tasfiye planlarının içinde yer alıyor? Neden 2018 seçimlerinde Erdoğan’a karşı muhalefetin ortak adayı olmak için çaba gösterdi. Bu kavgaların temelinde cumhurbaşkanlığı hesabı yatıyor.
SİYASİ CİNAYETLER ÇARKI
KILIÇDAROĞLU’nun “Siyasi cinayetler bekliyorum” sözü bu kez duvara karşı söylenmiş bir söz muamelesi görmedi. Yargı harekete geçti. Kılıçdaroğlu’ndan ve Koray Aydın’dan bildiklerini paylaşmaları istendi. Çünkü siyasi cinayetler denilince bu ülkenin bir hafızası var. Darbe süreçleri ve ara rejimler siyasi cinayetler üzerinde inşa edildi. Darbelere giden yolun yapı taşları siyasi cinayetlerle döşendi. CIA’in başta Türkiye olmak üzere seçilmiş yönetimleri devirmek için kullandığı en etkili enstrümanlardan biri siyasi cinayetlerdi. 12 Eylül’ün başlama vuruşu Abdi İpekçi cinayetiyle başladı. Uğur Mumcu suikastiyle 28 Şubat süreci başlatıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Kılıçdaroğlu’nun iddialarını ciddiye aldı. Ama Kılıçdaroğlu, elindeki istihbaratı yargı mercii ile paylaşmak yerine karşı atraksiyon yaptı. Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesinin alınmasını talep etti. Bu tür yargılama süreçlerinde mahkemelerden birçok talep olur, mahkeme kabul eder ya da reddeder ama bu soruşturmanın devam etmesini engellemez. Engellememeli.
YALANCI DURUMUNA DÜŞÜRÜR
Kılıçdaroğlu, eğer siyasi cinayetlerin işleneceği noktasında ciddi bir endişe taşıyorsa ya da kendisine ulaşan bir istihbarat varsa savcılarla paylaşmak durumunda. Hukukun temel kaidesidir. “Müdde-i iddiasını ispatla mükelleftir.” Hem siyasi cinayetler diye bir iddia ortaya atacaksın, hem de bilginize başvurulunca, çark edeceksiniz. Olmaz. Bu, Kılıçdaroğlu’nu yalancı durumuna düşürür.
Ayrıca cumhurbaşkanlarının yargılanma prosedürü belli. Anayasa’nın 105. maddesine göre 301 milletvekilinin imzasıyla verilecek önerge ile soruşturma açılması istenebilir. 360 milletvekili kabul yönünde oy kullanırsa cumhurbaşkanı hakkında soruşturma açılır. Bunun başka yolu yok.
BAYAR VE ATATÜRK
Cumhuriyet tarihinde iki istisna var.
Bir 27 Mayıs’ta darbeciler, hukuk cinayetlerinin işlendiği Yassıada mahkemelerinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın yargılanması için hukuku geriye doğru işleten bir düzenleme yapmışlar, bir de Kılıç Ali’nin anılarında yer aldığı şekliyle Trabzon mebusu Ali Şükrü cinayetiyle ilgili iddialar üzerine Atatürk’ün bilgisine başvurulmuş.
KILIÇDAROĞLU’NA NİYE KIZIYORLAR?
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere AK Partililer, Kılıçdaroğlu’nun bürokratları tehdit eden sözlerine tepki gösterdiler. Kimi bunu tek parti zihniyetine, kimi 27 Mayıs’ın vesayetçi anlayışına bağladı. Ben onlar gibi düşünmüyorum. Kılıçdaroğlu’na niye kızdıklarını anlamıyorum. Kılıçdaroğlu, bir CHP gerçeğini ortaya koydu. CHP’nin koalisyon ortağı olduğu hükümetler açıklandığı gün bütün bakanlıkları işgal ediyorlardı.
Sırrı Süreyya Önder’in “Kör bıçakla bekliyorlar” dediği gibi. Kılıçdaroğlu daha iktidar olmadan böyle tehditler savuruyorsa yarın iktidar olduklarında yapacaklarını varın hesap edin.
CHP’li Avukat Feyza Altun’un, “AKP’li herkesten nefret ediyorum ya, tahammülüm yok” tweet’i ise AK Partilileri çileden çıkardı. O konuda da AK Partililere itirazım var. CHP’lilerin çoğunluğu aynı düşünmüyor mu? Feyza Altun sadece ikiyüzlü davranmamış, dürüstçe içinden gelenleri söylemiş.
Sorun ne Kılıçdaroğlu’nda ne Altun’da. Sorun Erdoğan nefreti yüzünden CHP’ye payanda olanlarda.
Yorum Yazın