Özellikle sözlü iletişimde eskilerin lisan-ı münasip dedikleri üsluba dikkat etmeleri çok önemlidir. Sadi Şirazi’ye atfedilen bir söz var: “Yanlış üslup sözün celladıdır.” Çok doğru bir şey söyleseniz bile uygun üslupta söylemezseniz ters etki yapar. Günlük sohbetlerde ya da karşılıklı konuşma esnasında anlık olarak dil sürçmeleri, asalak kelimeler (şey gibi) telaffuz yanlışları yaşanabilir. Anlık durumlarda oluşan bu yanlışlar kişinin o kelimeyi bilmediği, dil sürçmesi nedeniyle kelimenin doğru telaffuzunu başaramadığı anlamına gelmez. Böyle durumlarda eskilerin ibrikçi başı diye tiplediği dil zaptiyeliği yapmaya çalışmak sözü, sohbeti bozabilir. Buna dikkat edilmesi gerekir.
Hz. Ali’ye atfedilen “Kişi dilinin altında gizlidir.” Sözü bize kişinin sözlerinden karakterini öğrenme imkânı verir. Bir kişinin konuşmalarına bakın; herkesi eleştiriyorsa, kimseyi beğenmiyorsa, konuşmalarında sürekli kendini öne çıkarıyorsa, başkalarının ağzından kendini övüyorsa, bahsettiği kişilerden ziyade kendisinin nasıl bir kişilik taşıdığını hakkında bize bilgi verir.
Bir ilkokulda öğretmen öğrencilere sevmediği kişilerin isimlerini yazmalarını istemiş. Kağıtları topladıktan sonra şöyle bir sonuç ortaya çıkmış. Listesinde en fazla sevilmeyen kişi belirten öğrenci sınıfın en sevilmeyen öğrencisi imiş. “Sevmediğim kişi yok” şeklinde boş kâğıt veren öğrenci ise sınıfın en sevilen kişisi imiş.
İletişimde kullanılan kelimelere de çok dikkat etmek gerekiyor. Kelimelerle bizim düşünme biçimimiz şekillenmektedir. Anne Shırley, “Adı deve dikeni ya da lahana olsaydı gül bu kadar hoş olmazdı” diyerek isimlerin bizim duygu ve düşüncelerimiz üzerinde etkili olduğunu belirtir. Şili’de bol miktarda bulunan ama pek tüketilmeyen, yörede adına “diş balığı” denilen bir balığı bir balık ithalatçısı görüyor. Balığın adını “Şili levreği” olarak değiştirip Amerika’da ciddi bir pazar oluşturuyor. İsim değişince ona bağlı düşünce, duygu ve çağrışım da değişiyor. Günlük hayatta, politik hayatta; olguların, olayların, nesnelerin adı değiştirilerek bizim algımız yönetilmektedir.
İletişimde bir diğer dikkat edeceğimiz söylenen söze vereceğimiz anlam, bizim ilişki biçimimize göre değişmektedir. Bir sözü samimi olduğunuz kişi söylerse farklıdır, yeni tanıştığınız kişi söylerse farklıdır. Amiriniz söylerse farklıdır. Arkadaşınız söylerse farklıdır. Diyelim ki amiriniz size “Şu yazıyı yazarsan memnun olurum” diyor. Bu nezaket cümlesiyle söylenmiş bir emirdir. Ama bunu arkadaşınız söylüyorsa bu bir dilektir. Mesaj ilişki biçimine göre anlam kazanmaktadır.
İletişimde bir diğer husus başkalarının sözlerini veya davranışlarını yorumlayarak varsayımda bulunmaktır. Yorumumuzu gerçek sanarak yanılgıya düşeriz. Yorumlarımız gerçek değildir, zandır, zannetmedir. Aldığımız sözsel ve davranışsal iletiyi kendi duygu, düşünce ve inançlarımız doğrultusunda anlamlandırırız. Oysa herkesin duygu, düşünce ve inançları farklıdır. Bizimle aynı düşünmesi beklenmemelidir. İlgilisine sorup açıklığa kavuşturmadığımız sürece zannımız bizi hem sıkıntıya sokar hem de yanlış davranarak iletişim kazaları yaşarız. Bu nedenle sözsel ve davranışsal bir iletiye maruz kalmışsak bu kafamızda soru işaretleri oluşturuyorsa ve huzursuz ediyorsa, iletinin sahibinden durumun açıklığa kavuşturulmasını istemek gerekir. Böylelikle gereksiz sıkıntı ve kaygı yaşamayız.
Yorum Yazın